Siber Siyaset: Sosyal Medya, Siyasal Süreçler ve Seçimler
Nezir Akyeşilmen 01 Ocak 1970
Demokratik kültürün yerleşmediği, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, basın özgürlüğü, çoğulculuk gibi demokratik bir toplum için hayati olan süreçlerin iyi işlemediği toplumlarda muhalif sesler, muhalefet partileri dâhil, geleneksel medyada mesajlarını topluma iletecek kanallar bulmakta ya çok zorlanırlar ya da tamamen yoksun olurlar. Demokrasinin zayıf olduğu birçok ülkede, sosyal medya platformları alternatif bir medya olarak ortaya çıkmakta ve topluma ulaşabilmek için dezavantajlı siyasal aktörlere önemli fırsatlar sunmaktadır.
Bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) haberleşmeden ticarete, ulaşımdan iletişime, eğitimden siyasete kadar her alanda hayatımıza konfor ve kolaylıklar kazandırdı ve kazandırmaya devam ediyor. Bulut teknolojisi, büyük veri, mobil teknolojiler, blok zinciri teknolojisi ve nesnelerin interneti (Internet of the Things) ile birlikte bu süreç hem hız kazanmakta hem de küresel düzeyde ciddi bir şekilde yayılmaktadır.
Sağladığı bütün bu konfor, kolaylık ve avantajların yanında siber teknolojiler beraberinde yeni riskleri ve tehditleri de getirmektedir. Kişisel verilere yetkisiz kişilerin erişimi, kimlik hırsızlığı, online insan hakları ihlalleri, elektronik gözetim ve istihbarat, kritik toplumsal altyapılara yönelik saldırılar ve siber güvenlik sorunları bunların başında gelmektedir.
Günümüzde siber güvenlik, bireysel, ulusal ve uluslararası güvenlik gündeminin en önemli konularından biri haline gelmiştir. 2007 yılında Estonya’ya yapılan DDoS saldırıları, İran’ın nükleer tesislerine yönelik yapılan Stuxnet saldırısı (2010) ve ABD’nin 2016 Başkanlık seçimlerine yönelik Rusya müdahaleleri küresel düzeyde yaşanan siber güvenlik olaylarından sadece birkaçıdır. Checkpoint verilerine göre, internette gerçekleştirilen saldırılar günde – çoğu oltalama ve kötücül yazılımlar olmak üzere- 30 milyonun üzerindedir. Bu tehditlerle mücadele için ya da özgür ve güvenli bir siber uzay için bireysel, toplumsal, ulusal ve küresel düzeyde önlemler almak gerekir.
Siber uzay, bireysel ve toplumsal hayatın her alanını etkilediği ve yeniden tasarladığı gibi, siyasi olayları ve süreçleri de derinden etkilemektedir. Google, Youtube, WhatsApp, Facebook ve Twitter gibi teknoloji devleri bu alanda tekel oluştururken, bir yandan siyasi süreçleri etkileyen bir platform görevi görmekte ve bir yandan da siyasi aktör gibi davranmayı sürdürmektedirler. Bu platformlar seçim süreçleri dahil demokrasi ve demokratikleşmeyi ileri taşırken, öbür yanıyla demokrasiyi tehdit eden ciddi riskleri de barındırmaktadır. Siber uzayın siyasi süreçler ve seçimler üzerindeki etkileri çok boyutlu ve oldukça kapsamlıdır. Bu nedenle bu kısa çalışmada siber uzayın ve özellikle sosyal ağların seçim süreçleri üzerindeki etkisi incelenecektir.
Patreon aracılığıyla Perspektif’e destek verebilirsiniz.
DESTEK VER!
Sosyal medyanın seçim süreçleri üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri vardır. Bir yandan siyasetçi-seçmen iletişim ve etkileşimini arttırırken, diğer yandan sahte içerik üretme, sahte haberler yapma, karalama ve kutuplaştırma gibi manipülasyon ve algı operasyonlarına hizmet edebilmektedir. Sosyal medya bir yandan demokratik süreçler için bir platform görevi görürken, yeri geldiğinde – Trump’a ait hesapların askıya alınması olayında olduğu – siyasi bir aktör gibi davranabilmektedir.
Rakamlarla Sosyal Medya
İnternetle ilgili bazı istatistikler, bu yapının hayatımız üzerindeki etkilerini daha kolay anlamamıza yardımcı olacaktır. Dünya nüfusunun %60’ından fazlası yani 4.7 milyarı aşan kişi İnternet’i kullanıyor. İnterneti kullanan insanların %50’si 18-34 yaş arasındadır. Günde 250 milyardan fazla e-posta gönderiliyor. İki milyardan fazla Facebook kullanıcısı var; Youtube’da her gün yedi milyardan fazla video izleniyor. Her gün 150 milyon kişi aktif bir şekilde Twitter’ı kullanırken, ortalama günlük 500 milyondan fazla twit atılıyor. Türkiye’de ise 13 milyonu aşan Twitter kullanıcısının yanında, günde 7 milyona yakın twit atılmaktadır. Günlük atılan tweetlerin %80’i (400 milyonu) Twitter kullanıcılarının sadece %10’u tarafından atılmaktadır.
2019 itibariyle dünyada insanlar internette günde ortalama 6 saat 42 dakika geçirirken, bu süre, Türkiye’de 7 saat 15 dakikadır. Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi, internet kullanımı gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere giderek azalmaktadır. Yine, birçok araştırmaya göre, internette geçirilen sürenin %80’i sosyal medyada harcanmaktadır.
Dünya’da 4,1 milyar insan sosyal medyayı kullanırken, Türkiye’de sosyal medya kullanıcı sayısı 56 milyondur. Dünyada en yaygın sosyal medya platformu 2,6 milyar kişi ile Facebook olurken, onu 2 milyarla Youtube ve WhatsApp takip ediyor. Türkiye’de en yaygın sosyal medya platformları 41 milyon kullanıcı ile Facebook, 26 milyonla Instagram, 17 Milyonla Pinterest, 13 milyonla Twitter ve sekiz milyonla YouTube gelmektedir.
Bütün bu rakamlar, sosyal medyanın bir haber kaynağı olma, haber yayma, iletişim kurma, toplanma, sosyal ve siyasal süreçlere katılma ve kendisini ifade etmede önemli bir araç olduğunu açıkça göstermektedir. Sosyal medya devrimi tam da budur aslında. Bu devrimin geleneksel anlamda küresel çapta yeni bir demokratikleşme dalgasına neden olup olmayacağını zaman gösterecektir.
Sosyal Medya ve Seçimler
Yukarıda da ifade edildiği gibi, dünya çapında internette harcanan sürenin %80’i sosyal medya platformlarında geçirilmektedir. Zira başta Youtube olmak üzere, sosyal medya platformları bizi sürekli ekran başında tutmak için tasarlandı. Bazen sadece kısa bir şey izlemek için bakarız ama sonra ilgili videolardan biri gözümüze ilişir. Onu izleriz, sonra diğerini ve diğerini… Çok geçmeden üç-beş dakikalık bir ziyaret onlarca dakikaya mal olur. Bu dijital tasarım stratejisi, insanı ekrana bağlayan algoritmalara ve psikolojik temellere dayanır. O kadar ki sosyal medya yaş, eğitim ve sosyalleşme düzeylerine göre farklılık gösterse bile bazen bağımlılık yapabilir. Sosyal medya başta eğlence ve bilgi kaynağı olmanın yanında önemli bir siyasal tartışma platformuna da dönüşebilmektedir.
İnternet iletişim ve haberleşmede devrim niteliğinde değişimler yaratırken, sosyal medya toplumsal etkileşimi, sosyal değerleri, siyasal süreçleri ve çatışma dinamiklerini değiştirmeye devam ediyor. Bu kadar güçlü bir araç, doğal olarak seçim süreçlerinde de önemli bir rol oynamakta ve gelecekte de bu rolünü geliştirerek devam ettirecek gibi görünmektedir. İnternetin yaygınlaşması ve sosyal medya platformlarının çeşitlenmesiyle birlikte online siyasi faaliyetler daha fazla yürütülmektedir. Siyasi partiler mesajlarını yaymak için sosyal medyayı giderek daha yoğun kullanmaktadırlar. Sosyal medya seçim süreçlerinde siyasetçilerle seçmenler arasında sağlıklı ve sürekli iletişim kurmada oynadığı kilit rol ile seçimleri ve seçim süreçlerini manipüle etmede oynadığı yıkıcı etki arasında bir dizi fonksiyonu icra etmektedir.
Sosyal Medya Siyasal İletişim ve Demokratik Katılımda Pozitif Rol Oynayabilir
Bir konsensüs olmamakla birlikte bazı analistler sosyal medyanın siyaseti ve siyasal süreçleri değiştirme, yenileme veya devrimsel nitelikte dönüştürmeye yardımcı olabileceğini ileri sürmektedir. Sosyal medya kanalları ile sağlanan bilgi ve iletişim sayesinde vatandaşlar demokratik katılım ve siyasal süreçler konusunda daha bilgili ve ilgili hale gelebilir ve bu sayede kişisel sorumluluklarını daha büyük bir titizlikle yerine getirebilirler. Yine sosyal medya sağladığı bilgi çeşitliliğiyle imkânı az olanları güçlendirme ve bir dizi farklı sesin duyulmasına izin verme fırsatı sunarak toplumsal çoğunluğun siyasal süreçlere yansımasına aracılık yapmaktadır.
Demokratik kültürün yerleşmediği, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, basın özgürlüğü, çoğulculuk gibi demokratik bir toplum için hayati olan süreçlerin iyi işlemediği toplumlarda muhalif sesler, muhalefet partileri dâhil, geleneksel medyada mesajlarını topluma iletecek kanallar bulmakta ya çok zorlanırlar ya da tamamen yoksun olurlar. Demokrasinin zayıf olduğu birçok ülkede, sosyal medya platformları alternatif bir medya olarak ortaya çıkmakta ve topluma ulaşabilmek için dezavantajlı siyasal aktörlere önemli fırsatlar sunmaktadır.
Sosyal medya platformları bilgiye ulaşma ve bilgiyi yayma imkânlarını artırmıştır. Günlük online üretilen yedi milyar Gigabyttan (GB)’tan fazla bilgi ile sınırsız bir bilgi havuzuna dönüşen internet ve sosyal medya platformlarına erişimin kolay ve uzuz olması daha bilgili ve bilinçli bir seçmen profili oluşturabilir. Bu da bilgi çeşitliliğini artırır, seçenekleri çoğaltır ve rekabeti teşvik edebilir. Bu durum, pasif bir okuyucu konumunda ve yukarıdan aşağıya hiyerarşik olarak bilgi aktaran geleneksel medya tekelini kırabilir ve bilgilendirmede daha yatay bir ilişki ve aktif bir vatandaş üretebilir. Rhengold, bu durumun, “vatandaş temelli” katılımcı demokrasiyi yeniden canlandırabilme potansiyelini taşıdığını iddia etmektedir.
Daha da önemlisi, sosyal medya platformları oldukça dinamik ve yenilikçidirler. Sürekli yeni hizmetler, yeni uygulamalar ve yeni bölümler geliştirerek birçok yeni fırsat sunmaktadır. Zira, sosyal medyada, tüm kullanıcılar haber ve yorumlara katkıda bulunabilir ve bu da katılımcı demokratik süreçleri daha da canlandırabilir. Buna ek olarak, sosyal medyanın Arap Baharı sürecinde organize olma, örgütlenme ve diktatörleri devirmede oynadığı pozitif rolü de unutmamak gerekir.
Geleneksel medyanın seçici olduğu, bazı haberleri yayma ve hükümetleri etkileme düzeyleri dikkate alındığında, özellikle başta Twitter olmak üzere diğer sosyal medya platformları kanalıyla siyasal süreçleri etkilemenin hem daha çok hızlı ve etkin olduğunu kimse inkâr edemez. Her ülkede özellikle Twitterda TT (Twitter Trending Hashtag and Topic) olan konular doğrudan hükümetlerin gündemine girmekte ve öyle ya da böyle karar alma süreçlerini etkilemektedir. Örneğin, adil yargılama, çevrenin korunması, kadın, çocuk, yaşlı ve hayvanlara karşı şiddet gibi toplumsal duyguları inciten konularda siyasal süreçleri etkilemesi oldukça hızlı ve kapsamlı olabilmektedir.
Sosyal medya siyasal süreçlerin şekillenmesinde hep olumlu bir rol oynamıyor doğal olarak. Hatta bugünkü dünya tecrübesine bakıldığında daha fazla olumsuz bir rol oynadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Demokratik Süreçler ve Manipülasyon
İnternet ve sosyal medyanın demokratik süreçleri olumlu etkileme kapasitesi yukarıda tartışıldı, fakat aksine birçok iddia ve örneğin olduğu da bir gerçektir. Sosyal medya platformları demokratik süreçler ve demokrasi kültürünü derinden sarsabilir. Toplumsal barış ve istikrar için kilit rol oynayan bazı siyasal değerlerimiz zamanla eriyebilir. Popülist liderlerin seçimleri manipüle etme girişimlerinden, Cambridge Analytica gibi seçimlere müdahaleye, radikalleşme ve ırkçı nefreti besleyen bir platform oluşturmaktan kutuplaşmaya kadar çok fazla zararları dokunabilir.
Sosyal medyanın seçim süreçleriyle ilgili taşıdığı potansiyel risklerden biri, büyük veri (big data) olarak bilinen kişisel bilgi toplama olasılıklarının artmasıyla ilgilidir. Kişisel bilgiler örneğin seçim kampanyalarında seçici bir şekilde bilgi yaymak ve seçmenleri stratejik olarak etkilemek ve yönlendirmek için kullanılabileceğinden, bu gelişme bireysel hakların ihlal edildiği durumlarla da sonuçlanabilir. Bunun en tipik örneği, başta 2016 ABD Başkanlık seçimleri olmak üzere birkaç ülkede daha seçmen üzerinde yapılan Cambridge Analytica manipülasyon faaliyetleridir. Bu büyük skandaldan beş yıl sonra, dünya çapındaki seçimler, siyasi adaylar ve onların destekçileri tarafından yürütülen gizli operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Freedom House, son bir yılda seçim yapan 30 ülkeyi inceledi ve 24’ünde online müdahaleye dair kanıt bulduğunu iddia etti. Başlıca müdahale yöntemleri genellikle devlet destekli sahte hesaplar, sahte haberler, partizan yorumlar ve içerikler üretmek, sosyal medya platformlarını sınırlama ya da kapatma, online düşüncesini açıklayanlara yönelik baskılar ve soruşturmalar yürütmedir.
Seçim süreçlerine müdahale etme ve onları manipüle etme yöntemleri çok çeşitlidir. Popülist liderler ve yandaşları viral dezenformasyon yapma ve onu yayma konusunda oldukça mahirler. Yandaş medya grupları ve ateşli taraftarlarıyla koordineli çalışan online troller, komplo teorilerini, kışkırtıcı görüşleri ve yanıltıcı bilgileri internetin aşırı uçlarından siyasi ana akıma aktarıyor. Bunun için gerektiğinde kamu kaynaklarını ve devlet imkânlarını kullanmaktan kaçınmıyorlar. Bu tür dezenformasyon ve manipülasyon operasyonlarına bazı örnekler verilecek olursa; Brezilya’da 2018 başkanlık seçiminde farklı yöntemlerle ve genellikle yine sosyal medya platformlarından elde edilen telefon numaralarıyla siyasi operasyon grupları tarafından yüzlerce WhatsApp grubu kurulup Bolsonaro lehine bu gruplara yoğun bir şekilde mesajlar yolladılar. Yine 2019 Hindistan seçimlerinde Başbakan Narendra Modi vatandaşları bilgilendirmek için kurulan resmi haberleşme gruplarında partisinin propagandasını yapmaktan kaçınmadı.
Bunun yanında internet, özellikle sosyal medya, katılımcılara yurttaşlık sorumluluğuna zarar verebilecek bir anonimlik imkânı sunuyor. Yapılan araştırmalara göre, twitter hesaplarının %10’unun sahte (anonim) olabileceği tahmin edilmektedir. Yukarıdaki istatistiklerde de ifade edildiği gibi, atılan twitlerin %80’i kullanıcıların sadece %10’u tarafından atılmaktadır. Ve büyük ihtimalle bu %10’luk kesimin büyük bir kısmının gönüllü ya da ücretli trol hesaplardan oluştuğunu tahmin etmek zor değil.
Siyasetçiler ve siyasi grupların manipülasyonlarının yanında sosyal medya platformlarını kuran şirketler de demokrasi ve demokratik süreçlere zararlar verebilmektedir. Big-tech firmalarının sosyal medyada tekel oluşturması ve kodları istedikleri gibi düzenlemesi demokrasi açısından onarılması zor bir takım sonuçları doğurabilir. İçerik üzerindeki kontrolün birkaç büyük medya ağının, örneğin Google, Twitter ve Facebook’un elinde olması, onların kamunun sesini ve kamuoyunun görüşünü desteklemesinin aksine, çoğu zaman kârlılığı destekleyen kişisel ve ticari hedefler altında şekillendirme gücüne sahiptir.
Ayrıca, bu firmalar sadece siyasal süreçler için bir platform oluşturmuyor, aynı zamanda yeri geldiğinde bir siyasal aktör gibi davranmaktan da geri durmuyorlar. Bunun en tipik örneği olarak ABD Başkanı Trump ve başta Twitter olmak üzere diğer sosyal medya platformları arasındaki ilişkiye bakmakta yarar var. Twitter seçim sonuçlarını kabullenmeyen Trump’a rağmen ve resmi sonuçlar henüz ilan edilmemişken, Başkanlık resmi hesabı olan @POTUS hesabının kontrolünü 20 Ocak 2021 itibariyle Biden’e devredeceğini duyurdu. Buna ek olarak Trump’ın 6 Ocak’ta Kongre binası önünde düzenlediği miting sonrası taraftarlarının Kongre binasını basması üzerine Trump’a ait özel sosyal medya hesaplarının (Twitter, Facebook ve Instagram) askıya alınması da (bu olayda pozitif bir rol oynamış gibi görülebilir, fakat her zaman böyle olmayabilir) bu şirketlerin elindeki güç ve oluşturdukları tekelin demokrasi açısından riskini düşündürmektedir.
Trump olayında sosyal medyanın takındığı tavır doğru, demokratik ve meşrudur. Zira Trump barışçıl olması gereken demokratik bir süreci terörize etmiş, şiddet bulaştırmış ve özgürlüğün sınırlarını zorlamıştır. Fakat söz konusu sosyal medya platformları bu uygulamasını dünya çapında yaygınlaştırabilirse bir anlamı olur. Yani küresel çapta şiddete başvuran, özgürlükleri sınırlandıran ve demokratik süreçleri askıya alanların hesaplarını bloke etmesi özgür bir dünyaya hizmet edecektir. Aksi takdirde bunda da seçici davranırlarsa, sonuç demokratikleşme açısından içinden çıkılmaz bir noktaya evrilebilir.
Sonuç
İnternet toplumsal ve siyasal hayatımız üzerinde oldukça hayati bir role sahiptir. Beraberinde getirdiği yenilik ve fırsatların yanında, birçok risk ve tehdit de içermektedir. Sosyal medya en çok ziyaret edilen, en çok zaman geçirilen ve siyasal süreçleri en çok etkileyen platformlardır. Bu platformlar, bir yandan vatandaşlar için iletişimi kolaylaştırma ve ucuzlatma, haber alma, haber yayma, kendisini ifade etme, sosyal ve siyasal süreçlere katılma gibi fırsatlar sunarken, öbür tarafta siber gözetim ve istihbarat, özel hayatın ve kişisel verilerin tehdit edilmesi, siber vandalizm ve kişilerin adına ve şöhretine yönelik saldırılar gibi riskler ve tehditler oluşturmaktadır. Yine sosyal platformlar popülist liderler ve aşırı hareketler tarafından kötüye kullanılabilmekte, dezenformasyon ve manipülasyon aracı olabilmekte, seçimlere müdahale, ırkçılık ve toplumsal kutuplaşmalarda rol oynayarak toplumsal barış ve istikrarı tehdit eden bir araca dönüşebilmektedir.