« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

18 Oca

2021

Vladimir İlyiç Lenin

22.04.1870 – 21.01.1924 01 Ocak 1970

Vladimir İlyiç Ulyanov, 22 Nisan 1870’te Rusya İmparatorluğu zamanında adı Simbirsk olan Ulyanovsk’ta dünyaya geldi. İyi eğitim görmüş bir ailenin çocuğuydu; annesi bir hekimin kızı, babası ise müfettişliğe kadar yükselmiş bir öğretmendi. Lise öğrenimi sırasında özellikle Latince ve Yunanca derslerinde başarılıydı ve okulu birincilikle bitirdi. 1887’de ağabeyi Aleksandr’ın, Çar III. Aleksandr’a suikast planlayan Narodnaya Volya’ya bağlı bir gruba katıldığı için asılması Lenin’in devrimci harekette yer almasında önemli rol oynadı. Lenin aynı yılın sonbaharında Kazan Üniversitesi’nde hukuk öğrenimine başladı ama üç ay geçmeden yasa dışı bir öğrenci toplantısına katıldığı gerekçesiyle okuldan atıldı. Ardından güvenlik gözetiminde tutulmak üzere ablasının da bir süreden beri sürgün kaldığı Kokuşkino köyüne gönderildi. Bu dönemde kendisinden büyük sürgündeki devrimcilerle tanışarak devrimci literatürü okumaya yöneldi. Karl Marx’ın Das Kapital’inden çok etkilendi ve Marksizm’i benimsedi.

Mayıs 1889’da ailesiyle Samara’ya taşınan Lenin uzun çabalardan sonra hukuk fakültesi sınavlarına dışarıdan girme izini alarak 1891’de mezun oldu. İki yıl sonra St. Petersburg’a yerleşti; avukat olarak çalışırken Marksist çevrelerle ilişkilerini geliştirdi.1895’te Marksist düşünür Georg Plehanov ve sürgündeki diğer devrimcilerle bağlantı kurmak üzere Avrupa’ya gitti. Dönüşünde Marksist grupları ‘İşçi Sınıfının Kuruluşu İçin Mücadele Birliği’nin çatısı altında birleştirmeyi başardı. İşçiler arasında Marksist düşünceleri yaymaya çalışan örgütün öteki yöneticileriyle birlikte 1895’in Aralık ayında tutuklanarak 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezayı çektikten sonra üç yıllık bir dönem için Sibirya’ya sürüldü.

Temmuz 1898’de Marksistlerin bir toplantısında tanışmış olduğu nişanlısı Nadejda Krupskaya ile orada evlendi, ikilinin beraberlikleri Lenin ölene kadar sürdü. Sürgünden sonra 1900’ün Ocak ayında yurtdışına çıkan Lenin, çeşitli ülkelerde çalışmalarına devam etti. Julius Martov ve Plehanov’la birlikte Rusya ve Batı Avrupa’daki Marksist Rus grupları bir araya getirmeyi hedefleyen İskra (Kıvılcım) Gazetesi’ni çıkardı. Lenin, İskra’nın Rus aydınlarını Marksizm’e çekmede başarılı olmasının ardından yoldaşlarıyla devrimci bir parti kurmak için harekete geçti. 1903 yılında Brüksel’de başlayıp Londra’da devam eden kongre, beş yıl önce kurulan Rusya’nın ilk Marksist partisi Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (RSDİP) gerçek bir örgüt kimliğiyle ortaya çıkmasını sağladı. Ancak parti içinde yaşanan görüş ayrılıkları nedeniyle iki grup ortaya çıktı. Çoğunluğu ele geçiren Lenin ve destekçileri Rusça “çoğunluk” anlamına gelen Bolşevikler olarak, Martov ve destekçileri de Menşevikler, yani azınlık grubu olarak anılmaya başlandı.

1905 Devrimi sırasında iki grup tekrar karşı karşıya geldi. Menşevikler proletaryanın burjuvaziyle ittifak kurması ve iktidarı alan liberal burjuvaziye karşı muhalefet konumunu benimsemesi gerektiği kanaatindeydiler. Ocak ayında başlayan ayaklanmalar sırasında İsviçre’de sürgün bulunan ancak Kasım’da Rusya’ya dönebilen Lenin proletaryanın demokratik devrimle iktidarı ele geçirmesi gerektiğini düşünüyordu. Lenin’e göre devrimin itici gücü proletaryanın tek güvenilir müttefiki köylülerdi. İşçi grevleri, köylü ayaklanmaları ve askeri isyanlar sonucunda anayasal monarşiye geçiş yapıldı, Çarlık Duma’sı kuruldu, çok partili seçimler yapıldı ve 1906 Anayasası hazırlandı. Ancak Çarlık rejimi ayakta kaldı ve bazı bölgelerde yürütülen silahlı ayaklanma girişimleri başarısız oldu.


1905 Devrimi’nin istenilen sonucu vermemesinin ardından partide yeniden birliği sağlama çabalarını karşın iki kanat arasındaki çizgiler daha da kalınlaştı. 1906 yılında RSDİP’nin başkanlığına seçilen Lenin ertesi yıl sürgün yaşamına dönmek zorunda kaldı. 1912’de Prag’da bir parti konferansı düzenleyerek Bolşevikleri ayrı bir örgüt çatısı altında toplama yoluna gitti. I. Dünya Savaşı başladığında Avrupa’daki sosyalist partiler II. Enternasyonal’in emperyalist savaşa karşı direnmeyi öngören savaş öncesi kararlarına uymadılar ve hükümetlerine destek olmayı seçtiler. Bu tutumu eleştiren Lenin, sosyalistlerin önüne ‘Emperyalist savaşı iç savaşa dönüştürme’ fikrini ortaya koydu ancak destek bulamadı.

1917’de yayınladığı ‘Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması’ adlı kitabında, savaşın gerçek sebeplerini ve sosyalistlerin enternasyonalizme ihanetini irdeledi. Eserde, yayılmacı ve açgözlü emperyalizmin, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sermayenin belirli ellerde toplanmasıyla gelişen tekelci kapitalizmin ürünü olduğunu söyledi. Sömürge ve yarı sömürge ülkelerdeki ham madde ve pazarların sağladığı yüksek kazançların dünya ölçeğinde bir rekabete yol açtığını ve rakip emperyalist kamplar arasındaki dengesizliğin yeniden paylaşımı zorunlu kılarak savaşı kaçınılmaz hale getirdiğini savundu.

1917 yılında Çar II. Nikolay’ın devrilmesinden sonra Lenin Alman yetkililerden aldığı izinle başka sürgünlerle birlikte Almanya ve İsveç üzerinden gizlice Rusya’ya geçti. Petrograd’a ulaştığı sırada iktidarda burjuva liberal partilerin önderlerinden oluşan Geçici Hükümet vardı. Devrim sonrasında fabrikalardan seçilen işçi temsilcilerin yer aldığı Petrograd Sovyet’i en etkili siyasal güç olmasına karşın, bu organda çoğunluğu ellerinde tutan Menşevik ve sosyalist devrimciler muhalefetteydiler. Lenin, 1917’nin Nisan ayında Petrograd’a vardı ve hemen arkasından ‘Nisan Tezleri’ni yayımladı ve Bolşevikler içindeki liderlik konumu pekişti. Tezlerde Lenin iktidarın işçi, asker ve köylülerin kendiliğinden kurdukları taban örgütlenmesi olan ‘sovyetler’ tarafından alınmasını savundu, geçici hükümetle hiçbir şekilde işbirliği yapılmamasını önerdi. Hükümet tarafından Alman ajanı olarak suçlandığı için Finlandiya’ya gitmek zorunda kaldı. Kaçak olarak yaşayan Lenin, Eylül’ün son günlerinden başlayarak Petrograd’a gönderdiği makale ve mektuplarda silahlı ayaklanmayı örgütlemeye çalıştı. Bir süre sonra devrim hareketine devam etmek için gizlice Petrograd’a döndü. 25 Ekim 1917’de (Miladi takvime göre 7 Kasım 1917) Petrograd’daki Kışlık Saray, Lenin ve adamları tarafından ele geçirildi. Böylece Bolşevikler iktidarı ele geçirmiş oldu. Gerçekleşen sosyalist devrim 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) kurulmasıyla neticelenecekti. Lenin, 8 Kasım 1917’de Rus Sovyet Kongresi tarafından hükümet başkanı derecesinde olan ‘Halk Komiserleri Konsey Başkanı’ seçildi. Bolşevik hükümetini karşıdevrimcilerden korumak amacıyla ‘Çeka’ adı verilen gizli polis teşkilatı kuruldu. Çeka yüz binlerce insanı kurşuna dizdiği gibi, Stalinist devletin de temellerini oluşturdu.

Bolşevik ihtilali sonrası Rusya I. Dünya Savaşı’ndan çekildi. Rusya gibi büyük bir gücün İtilaf Devletleri’nden ayrılması savaşın dengelerini altüst etti. İtilaf Devletleri’nce tanınmayan Sovyet yönetimi, İttifak Devletleri’yle Brest Litovsk Antlaşması’nı (3 Mart 1918) imzaladı. Bu antlaşma sonucunda Rusya, Almanya’ya ve Osmanlı İmparatorluğu’na önemli miktarda toprağı geri vermek zorunda kaldı. Barış yönünde atılan adım, karşıdevrimci güçlerin ve onlara destek veren İtilaf Devletleri’nin, Sovyet yönetimini devirme çabalarını daha da şiddetlendirdi. 1920’ye kadar süren ve milyonlarca kişinin ölümüne yol açan iç savaştan zarar görenlerden birisi de Lenin’di. 3 Ağustos 1918’de sosyalist devrimci örgütünden Fanya Kaplan, Lenin’e suikast girişiminde bulundu. Açılan ateş sonucu kurşunlardan ikisi omzuna, biri akciğerine isabet eden Lenin, daha sonra iyileşmesine rağmen bu izleri hep taşıdı. 1919 yılının Mart ayında Lenin ve diğer Bolşevikler diğer ülkelerden gelen sosyalistlerle III. Enternasyonal’i (Komintern) kurdu. Komünist rejim oturmaya başladı. Bolşevik Partisi önce ‘Rusya Komünist Partisi’, ardından da ‘Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ adını aldı. Devrimcilerin yönetimindeki ‘Kızıl Ordu’ ve genellikle Çarlık döneminin generallerince yönetilen ‘Beyaz Ordu’ arasında çatışmalar hızla devam ediyordu. Leon Troçki tarafından yönetilen ‘Kızıl Ordu’ 1920 yılında İtilaf Devletleri’nin desteklediği ‘Beyaz Ordu’yu mağlup ederek iç savaşın son bulmasını sağladı. Lenin iç savaşın sona ermesiyle birlikte Sovyet yönetimini pekiştirmek üzere muhalefete karşı sert bir sindirme kampanyası başlattı.

Lenin, 1922 yılının Mayıs ayında ilk defa felç geçirdi ve sağ tarafı kısmen felçli kaldı. Lenin’in hükümetteki rolü giderek azaldı. Aynı yılın Aralık ayında geçirdiği ikinci felçten sonra aktif politikadan çekildi. Bu dönemde eşine ‘Lenin’in Vasiyeti’ olarak adlandırılan yazılarını yazdırdı. Vasiyetinde Josef Stalin’in Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri görevinden alınmasını önerdi. 10 Mart 1923’te yeni bir rahatsızlık geçirip konuşma yeteneğini tümüyle yitirmesinin ardından parti ve devlet yönetimiyle bağı koptu. Yaklaşık bir yıl felçli olarak yaşadıktan sonra 21 Ocak 1924’te Gorki’deki evinde 53 yaşında öldü. Ülkede bir hafta yas ilan edildi. Petrograd şehrinin adı Leningrad olarak değiştirildi. Ölüm nedeni olarak felç gösterildi. Öldükten sonra cesedi mumyalanarak Moskova’da Kızıl Meydan’daki mozolesine konuldu.

Ziyaret -> Toplam : 125,04 M - Bugn : 65053

ulkucudunya@ulkucudunya.com