BAB-I ÂLİ BASKINI
01 Ocak 1970
Enver Bey beyaz bir atın üstünde etrafındaki fedai grubu ile Bab-ı Âli'ye yöneldi. Sert sözlerle Sadrazam Kâmil Paşa'dan istifa etmesini istedi. Bu durum üzerine Kamil Paşa "Cihet-i askeriyeden vuku bulan teklif üzerine" cümlesi geçen bir istifa mektubu yazdı. Ancak Enver Bey’in itirazı vardı. Askerden gelen teklif üzerine cümlesinin önüne bir de ‘ahali’ kelimesini yazmasını istedi.
II.Abdülhamit’e meşrutiyeti tekrar ilan ettiren İttihat ve Terakki Cemiyeti 1908 yılından itibaren devlet yönetiminde etkin olmaya başlamış 1909 yılındaki 31 Mart olayının ardından ise ülke yönetimini ele geçirmişti. Hüseyin Hilmi Paşa (Mayıs 1909 - Ocak 1910), İbrahim Hakkı Paşa (Ocak - Eylül 1910) ve Mehmed Said Paşa (Eylül 1910 - Temmuz 1912) kabineleri döneminde, resmen görev almamakla birlikte, İttihat ve Terakki Cemiyeti fiilen ülke siyasetinin yönlendirici güç oldu.
31 Mart olayının ardından muhalefeti ortadan kaldırmayı deneyen Cemiyet muhalifleri tutuklatmatan, gazetecileri suikastlarla ortadan kaldırmaktan çekinmedi. Cemiyet halktan gördüğü desteği kısa sürede kaybetmeye başlamıştı. Halktan desteğini kaybetmeye başlayan Cemiyet 1912 yılındaki seçimleri vatandaşı döverek de olsa kazanmasını bildi. Ancak seçimleri kazanarak meclise hakim olmak ülke yönetiminde başarılı olmayı beraberinde getirmiyordu.
Devletin geleceği ilgili kararların Cemiyet’te alınmaya başlanması, muhalefetin bastırılması, orduda yalnızca İttihatçı subayların terfi alması, önemli görevlere getirilmesi; İttihat ve Terakki Cemiyetine karşı ordu içinde Halâskâr Zabitan ( Kurtarıcı Subaylar ) adında bir gizli örgütün oluşmasına sebep oldu. İttihat ve Terakki Cemiyetinin uygulamalarına, devleti kendi örgütü gibi idare etmesine karşı çıkan bu muhalif grup temmuz ayında Balkanlardaki siyasi durumun kötüleşmesi üzerine 16 Temmuz'da bir muhtıra ile İttihat ve Terakki yanlısı Mehmed Said Paşa hükümetini istifaya zorladı. Muhtırada ülkenin II.Abdülhamit dönemindeki gibi bir buhran döneminde olduğu,çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, bu durumda da en önemli görevin askerlere düştüğünü belirttiler ve hükümetin istifa etmesini istediler.Bu tehdit üzerine hükümet istifa etti yerine Gazi Ahmet Muhtar Paşa başkanlığında partiler üstü bir hükümet kuruldu.
Ordunun tam anlamıyla siyasetin içinde olduğu, kendi içinde partiler gibi bölündüğü bu günlerde Balkan Savaşı başladı. Balkan milletleri birleşerek Osmanlı Devletine savaş açtılar. Bu şartlarda Balkanlardaki Osmanlı toprakları çok kısa bir süre içinde kaybedildi. Alınan yenilgilerin de bir neticesi olarak Gazi Ahmet Muhtar Paşa hükümeti istifa etti yerine İttihat ve Terakki karşıtı olarak bilinen Mehmet Kamil Paşa hükümeti ( 29 Ekim 1912) Savaş Osmanlı ordularının hezimeti ile sonuçlandı. Siyasetin içine batmış olan ordu Selanik’i tek bir kurşun atmadan Rumlara teslim etmişti. Bulgar ordusu ise Çatalca’ya kadar gelmişti.
Avrupa devletlerinin notası
Savaşın neticesinin belli olmaya başladığı tarihlerde Kamil Paşa hükümeti Londra’da Balkan devletleri ile masaya oturdu. Aynı günlerde Avrupa devletleri Osmanlı Devletine verdikleri bir muhtıra ile savaşa son verilmesini Edirne’yi Bulgaristan’a, Ege adalarının ise kendilerine bırakılmasını istediler. İttihat ve Terakki Cemiyeti ise henüz iki aylık Kamil Paşa hükümetini hezimetin sorumlusu ilan etmişti. Ayrıca hükümetin Edirne’yi Bulgaristan’a terk edeceğini vatana ihanet etmek üzere olduğunun propagandasını yapmaya başladı. İttihatçılara göre hükümet Edirne’yi Bulgarlara bırakacaktı ve onlar daha bu ihaneti yapmadan ülke yönetimine el konulmalıydı.
22 Ocak günü Dolmabahçe Sarayı’nın üst katındaki büyük salonda Şura-yı Umumi toplandı ve muhtıraya karşı verilecek olan cevap görüşüldü. Uzun müzakerelerin ardından savaşa devam edilemeyeceği, ancak Edirne’nin de Bulgaristan’a bırakılamayacağı kararı alındı. Edirne için bir formül bulunmuştu. Edirne’de müstakil bir yönetim kurulacaktı. Bab-ı Ali tarafından atanacak bir mutasarrıfın yönetiminde, kendi mahalli meclisi olan bir yönetimin kurulmasının kabul edilebileceğinin Avrupa devletlerine bildirilmesi kararlaştırıldı.
İttihatçılar darbe kararı aldı
İttihat ve Terakki Cemiyeti ise hükümetin Edirne’yi Bulgaristan’a bırakacağını düşünmekteydi. Bu yönde propaganda yapmaya başladılar. Sonraki aşama ise hükümetin devrilmesiydi. İttihatçılar Cemiyet merkezinde toplanarak hükümete karşı darbe planladılar. 23 Ocak günü, İttihatçılara göre Edirne’nin Bulgaristan’a terk edileceğinin açıklanacağı gündü. İşte o gün Bab-ı Âli’ye baskın düzenlenecek ve Kamil Paşa istifa ettirilerek yerine İttihat ve Terakki’nin destekleyeceği bir hükümet kurdurulacaktı.
Bab-ı Âli baskını
Her şey hazırlanmıştı. Bab-ı Âli binası civarındaki önemli noktalara altmış kadar İttihatçı yerleştirildi. 23 Ocak günü Enver Bey ve İttihatçı fedailerden Yakub Cemil'in başını çektiği grup, Cemiyetin Nuruosmaniye'deki merkezinden ata binerek Babıali'ye yöneldi. Yol boyunca İttihatçıların bir araya getirdiği kalabalık ellerindeki bayraklarla "Yaşasın Enver Bey, Yaşasın Millet" ve Edirne için sloganlar atarak Babıali'ye vardı.
Kamil Paşa kabinesi toplantıdayken Bab-ı Âli’ye giren grup kendilerine karşı koymaya çalışan Sadaret Yaveri Ohrili Nafiz Bey,Harbiye Nazırının yaveri Kıbrıslı Tevfik Bey,Komiser Celal Bey’i vurarak öldürdü. Silah sesleri üzerine kabine üyeleri dağılmıştı. Bu arada Harbiye Nazırı Nazım Paşa balkona çıkarak ‘ne oluyor! diyecekti ki Yakup Cemil’in silahından çıkan kurşunla alnından vuruldu.
Enver Bey ise Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa'nın makam odasının kapısın tekmeyle açarak paşanın yanına vardı. Kâmil Paşa savaş durumundan ve devletin karşı karşıya kaldığı tehlikelerden bahsederek nasihat vermek istediyse de, Talat Bey’in sert şekildeki "istifa istifa..." sözleri karşısında kalemi alarak; içinde "Cihet-i askeriyeden vuku bulan teklif üzerine" cümlesi geçen bir istifa mektubu yazdı. Ancak Enver Bey’in itirazı vardı. Bu cümle eksikti, yeterli değildi. Askerden gelen teklif üzerine tabirinin önüne bir de ‘ahali’ kelimesini yazmasını istedi. Tecrübeli sadrazam darbecilerin isteğine karşı çıkmadı ve o kelimeyi de istifa mektubuna ekledi. Böylece İttihatçıların hükümet darbesi halkın ve ordunun isteği haline getirildi. Bu şekilde modern dönemdeki ilk askeri darbe tecrübesi yaşandı.İçeride bunlar yaşanırken İttihatçıların ünlü hatiplerinden Ömer Naci ve Ömer Seyfettin Babıali önünde toplanan kalabalığı “Yaşasın Millet!.. Yaşasın İttihat ve Terakki! diye coşturuyordu.
Enver Bey istifa mektubunu eline alarak bahçede toplanan kalabalığa kabinenin istifa ettiğini, simdi saraya giderek, padişaha durumu arz edeceğini ve yeni kabineyi Mahmut Şevket veya İzzet paşalardan biri tarafından kurulacağını söyledi.Sonra arabaya binerek Dolmabahçe'ye hareket etti. Padişaha Mahmut Şevket Paşa’nın sadrazamlığı onaylatıldıktan sonra, Talat Bey, bütün vilâyetlere dâhiliye nazır vekili imzasıyla; "Kâmil Pasa kabinesinin Edirne ile adaları düşmana verdiği için millet tarafından iskat edildiğini, yani düşürüldüğünü belirten bir telgraf çekti.
Başkent İstanbul’da bu siyasi kavgalar yaşanırken Rumeli’de savaş devam ediyordu. İttihatçıların devlet yönetimine el koyması da savaşın gidişatında herhangi bir değişiğe sebep olmadı.İttihatçıların desteklediği başa getirdiği Mahmut Şevket Paşa hükümeti 30 Mayıs 1913 tarihinde Londra antlaşmasının altına imza attı. Bab-ı Âli baskını ile iktidardan indirilen Kamil Paşa hükümetinin kabul etmediği Edirne’nin Bulgaristan’a bırakılması gibi ağır şartların altına imza atmak zorunda kaldılar.
Not: Yukarıdaki yazı Sayın Ömer Aymalı’ın, http://www.dunyabulteni.net/haber/178782/modern-donemin-ilk-askeri-darbesi-bab-i-li-baskini, adresindeki yazısından alınmıştır. Atıf gösterilecekse bu sayfaya ve isme atıf yapılması önemle rica olunur.