Câhiz
777 - 869 01 Ocak 1970
Arap edebiyatı nesir yazarı, Mu‘tezile kelâmcısı
Tam adı Ebû Osmân Amr b. Bahr b. Mahbûb el-Câhiz el-Kinânî (ö. 255/869) olan Câhiz Arap edebiyatının en büyük nesir yazarlarından ve Mu‘tezile kelâmcılarından büyük bir âlimdir.
Câhiz’in 150-160/767-777 yılları arasında Basra’da doğduğu tahmin edilmekte olup “Câhiz” lakabı kendisine patlak gözlü olmasından dolayı verilmiştir. Küçük yaştan itibaren ilim öğrenmeye karşı şiddetli bir arzusu olan Câhiz’in gençliğinde, en parlak devrini yaşayan Basra’da çok canlı bir ilim ve kültür hayatı vardı. Halîl b. Ahmed, Sîbeveyhi, Ahfeş, Ebû Ubeyde Ma‘mer b. Müsennâ, Ebû Zeyd el-Ensârî, Asmaî gibi birçok büyük âlim Basra’da bulunuyordu. Câhiz bu âlimlerin derslerine devam ederek gramer, şiir, tarih ve edebiyat öğrendi. Bir yandan da geçimini sağlamak için ticaretle uğraştı. Bu arada Basra Camii’ndeki ilmî ve edebî meclislere, Basra panayırının kurulduğu, çöl Arapları’nın geldiği, şairlerin ve hatiplerin şiirlerini ve hutbelerini okudukları Mirbed’e devam etti. Fasih Arapça’yı onlardan öğrendi. Ayrıca kelâmcıların, çeşitli mezhep mensuplarının, müslümanlarla diğer dinlere mensup olanların ve Şuûbiyye’nin aralarında tartıştıkları meseleleri dinledi. Âlimlerin ve ediplerin meclislerine katılmak için bazan Kûfe’ye ve Bağdat’a kadar gitti.
Câhiz Bağdat’ta bulunduğu sırada bilhassa Aristo’dan yapılan tercümelerden faydalanmıştır. Edindiği bu kültür Nazzâm, Sümâme b. Eşres gibi Mu‘tezile büyüklerinin tesiri altında teşekkül eden kelâma dair fikirlerinin olgunlaşmasına yardım etti. Geçimini, eserlerini ithaf ettiği kimselerden aldığı câizelerle sağlayan Câhiz’in Kitâbü’l-Hayevân, Kitâbü’l-Beyân, Kitâbü’z-Zer ve’n-nahl adlı eserlerinin her biri için 5000 dinar mükâfat aldığı rivayet edilir.
Câhiz’in asıl parlak devri, 220-233 (835-847) yılları arasında vezirlik makamında bulunan İbnü’z-Zeyyât zamanına rastlar. Bu sırada kaleme aldığı birçok risâlesini İbnü’z-Zeyyât’a ithaf etti. Câhiz bu arada Şam, Humus ve Antakya’yı ziyaret etti. 233 (847) yılında İbnü’z-Zeyyât öldürülünce kendisi de yakalanıp hapsedildi. Daha sonra Ahmed b. Ebû Duâd onu affetti. Bunun üzerine eserlerinin bir kısmını İbn Ebû Duâd ve oğlu Muhammed’e ithaf etti. İbn Ebû Duâd ve oğlunun ölmesinden sonra ise Halife Mütevekkil-Alellah ile Feth b. Hâkan’ın himayelerini gördü ve bazı eserlerini onlara ithaf etti. 255/869 yılında doksan beş yaşlarında iken Basra’da vefat etti.
Öğretisi
Arap edebiyatının en büyük nesir yazarlarından ve Mu‘tezile kelâmcılarından biri olan Câhiz’in İslâm düşünce tarihinde önemli bir yeri bulunmakla beraber onun asıl şöhreti yazarlığı ve edipliği dolayısıyladır. Her ne kadar daha önce İbnü’l-Mukaffa‘ gibi nesir ustaları yetişmişse de Arap nesrine mükemmel şeklini veren Câhiz olmuştur. Arap ve İslâm kültürünün altın çağında yaşayan Câhiz bu kültürün en büyük temsilcilerinden biri olmuş, hem dinî hem din dışı alanlarda eserler vermiştir. Dinî siyasî sahadaki eserlerinde İslâm’ın ilk devirlerindeki meseleleri, din dışı eserlerinde ise İslâm kültürünü ve hümanizmasını ele almıştır. Câhiz, imanın sınırlarını aşmadan tabii hadiseleri, eski tarihi, gerçek gibi nakledilmiş efsanevî rivayetleri büyük bir ustalıkla tenkit süzgecinden geçirir ve bunların akla uygun çözüm yollarını arar.
Câhiz Arap mirasından, eski Yunan-Hint kültüründen faydalı gördüğü şeyleri dindaşlarına öğretmeye çalışmış, bununla beraber bazen Aristo gibi büyük otoriteleri tenkit etmekten de geri durmamıştır. Câhiz’in en çok dikkat çeken taraflarından biri de psikolojik tahlilleridir. Birçok İslâm müellifinin aksine, edebî eserlerinde yaşadığı toplumdan, toplum hayatından söz etmeyi ihmal etmemiş ve günlük hayatın birçok meselesini ele almıştır. Fakat o her şeyden önce Arap kültürünün ısrarlı bir savunucusudur. Nazzâm ekolünde yetişen ünlü Mu‘tezile âlimlerinden biri olan ve hocasından sonra Basra Mu‘tezilesi’nin reisi kabul edilen Câhiz bilgi problemi, tabiat felsefesi, ilâhî sıfatlar, kulların fiilleri, nübüvvet ve imâmet gibi kelâm ilminin konusuna giren önemli problemlerle ilgilenmiştir. Ayrıca Zeydiyye, Râfiza, İbâzıyye, Sufriyye, Cebriyye, Cehmiyye gibi itikadî mezheplerin görüşlerini nakledip tenkide tâbi tutmuş büyük bir kelâm âlimidir. Mu’tezile ve Ehl-i sünnet âlimleri onu ekol kurmuş bir kelâmcı olarak kabul etmişlerdir. Câhiziyye adı verilen bir grubun ona ait fikirleri benimsediğinin rivayet edilmesi de bu kanaati desteklemektedir.