Biden’ın Atlantik çıpası
Mehmet Ali Güller 01 Ocak 1970
ABD Başkanı Joe Biden’ın Dışişleri Bakanı adayı Antony Blinken, önceki gün ABD Senatosu’ndan onay alarak görevine başladı.
Blinken, geçen hafta ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi üyelerinin sorularını yanıtlarken, Türkiye için “sözde stratejik ortak” demişti. Blinken’e bu ifadesi nedeniyle çokça tepki gösterildi, oysa gerçeği ifade ettiği için teşekkür etmeliyiz. Çünkü Türkiye, ABD’nin “stratejik ortağı” değil, gerçekte “stratejik hedefi”dir!
Doğu Akdeniz’den Karadeniz’e, Suriye ve Irak’tan Kafkasya’ya kadar bölgemizdeki hemen her konuda Türkiye’nin çıkarlarıyla ABD’nin çıkarları çatışmaktadır. Bu nedenle iki ülke arasında “stratejik ortaklık” değil, en fazla “sözde stratejik ortaklık” vardır.
BLİNKEN’İN İKİ KRİTİK MESAJI
Antony Blinken’in “sözde stratejik ortak” ifadesi değil, asıl ABD Senatosu onay sürecinde senatörlerin soruların yazılı verdiği yanıtlar önemli.
Ali Çınar, dün Milliyet’te o çok önemli yanıtları yazdı. Bugün o yanıtlardan şu ikisinin üzerinde duracağım:
1. “Türkiye’yi Rusya’ya ve diğer düşmanlara yaklaştıracak adımlar atmaktansa Batı’ya dönük tutmak önemlidir.”
2. “Bölgesel meselelerdeki farklılıklar ile Türkiye’yi transatlantik ittifakına geniş ölçüde uyumlu tutmaya çalışacağız.”
Ne anlama geliyor bu mesajlar, inceleyelim:
BİDEN’IN HEDEFİ VE STRATEJİSİ
Biden, kabinesini açıkladığı 25 Kasım 2020’deki toplantıda, aslında hedef ve stratejisini de açıklamıştı.
Bu köşede “Biden’ın hedefi ve stratejisi” başlığıyla incelemiştik. Biden, üç cümlede özetlemişti: “ABD, Pasifik ve Atlantik’te küresel liderlik rolü üstlenecek. Gereksiz çatışmalarda rol almayacak. Asya-Pasifik bölgesinde ittifakları güçlendirecek.”
“Atlantik ve Pasifik’te liderlik üstlenmek” demek, pratikte ABD’nin AB ile ilişkileri restore etmesi ve birlikte Çin’e karşı mücadeleye yönelmesi hedefi demekti. “Gereksiz çatışmalarda rol almamak”, ABD’nin Afganistan ve Irak’tan çekilmeyi sürdürmesi demekti. “Asya-Pasifik bölgesinde ittifakları güçlendirmek”, ABD’nin Çin’e karşı mücadelede Japonya’yı kaybetmemesi ama daha önemlisi Hindistan’ı kazanması demekti.
Antony Blinken, aynı toplantıda verdiği ilk mesajında Biden’ın çizdiği çerçeveyi tamamlamıştı: “Dünyanın tüm sorunlarını tek başımıza çözemeyiz. Diğer ülkelerle birlikte çalışmamız gerek, onların işbirliğine ihtiyacımız var.”
ATLANTİK KAMPINDA TUTMA HEDEFİ
İşte Blinken’in senatörlerin sorularına verdiği yanıtlarda dile getirdiği iki kritik açıklama, Biden’ın çizdiği hedef ve strateji içerisinde anlamlıdır.
O da şudur: Yeni ABD yönetimi, Türkiye’yi Rusya’ya “kaptırmanın” maliyetinin, Türkiye’nin “oluşturduğu sorunlardan” daha büyük olduğunu hesaplıyor!
Bu elbette yeni ABD yönetiminin, TürkAmerikan ilişkilerindeki sorunların Türkiye lehine çözümlerini kabul etmesi anlamına gelmiyor. Ancak yeni ABD yönetiminin bazı sorunları, Türkiye’yi “Atlantik kampında” tutmanın aracı haline getireceği anlamına geliyor.
Dolayısıyla Blinken’in senatörlere verdiği iki kritik yanıt, pratikte AKP hükümeti için “Biden’ın Atlantik çıpası” anlamına geliyor.
Biden, Bush’un BOP eşbaşkanına, Obama’nın model ortağına ve Trump’ın dostuna “Atlantik çıpası” atarak, Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmak ve Ankara’yı “Batı kampında” tutabilmek istiyor.
TÜRKİYE’NİN KAÇINILMAZ YERİ
Erdoğan’ın ABD ve AB’ye “beyaz sayfa” çağrıları, kuşkusuz Biden ve Blinken’in işini kolaylaştırıyor. Nitekim AKP hükümetinin AB’yle başlattığı “diyalog süreci”, pratikte Türkiye’nin AB kapısından bir süre için daha uzaklaştırılmaması hedefine yarıyor. Bunun da ABD-AB restorasyon süreci içinde Türkiye’yle ilişkileri “normalleştirme” hedefini kolaylaştırabileceği ihtimal dahilinde...
Ancak...
Sonuçta Atlantik dönemi kapanıyor, Asya dönemi başladı. Türkiye kaçınılmaz olarak yeni döneme uygun konumlanacaktır. Biden’ın AKP hükümetine atacağı “Atlantik çıpası” o konumlanışı, en fazla bir süre öteleyebilir ancak kaçınılmaz tabloyu değiştirmez!