« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Şub

2021

Selahattin Pınar

22.01.1902 – 6.02.1960 01 Ocak 1970

Türk Müziği Bestecisi, udi ve tamburi. 22 Ocak 1902, İstanbul Üsküdar Altunizâde’de doğdu. Babası aslen Denizli ilinin Çal kasabasından olup birçok yerde kadılık ve Yüksek Ticaret Okulunda öğ­retmenlik yapmış olan eski hukukçulardan Denizli Milletvekili Sadık Bey’dir. Selahattin Pınar ilköğrenimini Sadık Bey, Çal’a tayin olduğundan orada tamamladı. Buradan sonra babasının görevi nedeniyle sırasıyla önce Saros adasına, sonra Edirne’ye tayin oldular. Ortaokulu burada okuduktan sonra 1918 yılında İstanbul’a geldiler. İtalyan Ticaret Okulunda okudu ise de yarıda bıraktı. Babasının karşı çıkmasına rağmen 12 yaşında ud çalmayı öğrenerek musikiye başladı, 1919 yılında da 17 yaşında tambur çalmayı öğrenmişti. İlk müzik zevkini ud çalan annesinden aldı. 1920'de Atâ Bey başkanlığında kurulan ve sonradan adı Üsküdar Musiki Cemiyeti olarak değiştirilen Dârülfeyzî Müzik Okulu kurucuları arasında bulundu. Burada Telgrafçı Ata Bey, Udî Sami Bey, Kadıköylü Fuat Bey gibi kimselerle ciddi çalışmalar yaptı.

O zamanlar Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde Bestenigâr Ziya Bey, Mızıkalı Celâl Bey, Udî Sami Bey, Hanende Hüsamettin Bey, Kazım Uz ve Ali Rıfat Çağatay hoca olarak görev yapıyordu. Selâhattin Pınar bütün bu hocaların çeşitli yönlerinden yararlandı. Bir süre İtalyan Ticaret Oku­lu'na devam etti; ancak bitirmeden ayrıl­dı ve kendini tamamen müziğe verdi. Kendine özgü bir üslûp ile okurdu. Bestekârlığa on sekiz yaşlarında başladı. On dokuz yaşında tamamen mûsikiye yöneldi ve İstanbul’un en gözde gazinoları ile radyoda çok sevilen bir icracı oldu. Atatürk’ün de beğendiği sanatkârlardan olan Selahattin Pınar 6 Şubat 1960 akşamı Kadıköy’de Todori Lokantası’nda öldü. Cenazesi ertesi gün Şişli Camii’nde kılınan namazından sonra Zincirlikuyu aile mezarlığına defnedildi. Ölümünden sonra Mecidiyeköy’de bir sokağa onun adı verildi.

İlk eseri, sözleri adliyeci Senihî’nin olan Kürdilihicazkâr makamından ve aksak usülünde bestelediği “Mülkün ne yaman şule-i ikbâli karardı” güfteli şarkısıdır.

20. yüzyıl içinde yetişmiş bestekârlar arasında özel bir yeri olan Selahattin Pınar, şarkı formunun geleneklerine bağlı olmakla beraber kendine özgü yeni bir yol izlemiş, yeni bir duyuş ve anlayışın etkisi altında güzel eserler bestelemiştir. Sanat hayatının büyük bir bölümünü İstanbul sahnelerinde geçiren sanatkâr geçimini bu yoldan temin etmiştir.

Döneminin film müziği çalışmalarına katılan ve en çok kürdîli-hicazkâr eserleri seven Pınar’ın ilk bestesi de bu makamda, “Mülkün ne yaman şu‘le-i ikbâli karardı” mısraıyla başlayan şarkısıdır. “Kalbim yine üzgün seni andım da derinden” mısraıyla başlayan bayatî, “Bir bahâr akşamı rastladım size” mısraıyla başlayan hicaz, “Beni de alın ne olur koynunuza hâtıralar” mısraıyla başlayan hisar-bûselik, “Hayal deryâsına ben bâzı bâzı” mısraıyla başlayan hüseynî, “Gecenin mâtemini aşkıma örtüp sarayım” mısraıyla başlayan hüzzam, “Yüce dağdan esen rüzgâr, sevgiliye selâm götür” mısraıyla başlayan mâhur, “Bakışı çağırır beni uzaktan” mısraıyla başlayan muhayyer-kürdî, “Ben yürürem yâne yâne” mısraıyla başlayan nevâ, “Ayrılık yarı ölmekmiş” mısraıyla başlayan nişâburek ve, “Aylar geçiyor sen bana hâlâ geleceksin” mısraıyla başlayan rast şarkıları onun en çok sevilen eserlerinden bazılarıdır. Bunlar arasında en uzun ömürlü olacağına, bestekârlıkta yapmak istediklerinin hepsini bu şarkıda gerçekleştirdiğine ve hiçbir teknik noksanlığının bulunmadığına inandığı bestesinin hisar-bûselik şarkısı, en çok sevdiği eserinin ise, “Kalbim yine üzgün seni andım da derinden” mısraıyla başlayan bayatî şarkısı olduğunu söylemiştir.

Eserlerinin çoğunun güftelerini Vecdi Bingöl, Fuat Edip Baksı ve yakın arkadaşı Mustafa Nâfiz Irmak’tan almıştır. Ayrıca Yahya Kemal Beyatlı ve Orhan Veli de onun çok takdir ettiği şairlerdendir.

Sanatkârın halkı değil, halkın sanatkârı takip etmesi gerektiğini söyleyen Selahattin Pınar sahnede ve plaklarda pek çok sanatkâra sazı ile eşlik etmiş, yumuşak sesiyle sahnelerde okumuş ve plak doldurmuştur. Sahnede sazı ile çalıp okuma şeklindeki icranın ilk defa onun tarafından başlatıldığı söylenir. Aynı zamanda viyolonist olan ve aşırı derecede hassas kişiliğiyle disiplinli bir hayat süren Pınar nazik bir İstanbul efendisi olarak tanınmıştır.

1929’da ilk Türk ve Müslüman kadın tiyatrocu Afife Jale ile beraber yaşamaya başladılar. Ve 1935 yılında ayrıldılar. Bu birlikteliğin Selahattin Pınar`ın sanat hayatına etkisini büyük oldu. Bu dönemde ve ayrıldıktan sonra bestelediği parçalar genelde karşılıksız ve ümitsiz aşkları, ayrılık acılarını içerdi. Afife Jale`den sonra ölene dek “Seyyare Atıfet Pınar” ile evliydi.

Selahattin Pınar, Afife Jale‘ye aşkını, ‘Anladım sevmeyeceksin sen beni nazlı çiçek’ şarkısıyla dile getirmiş, aşk çıkmaza girince de, ‘Nereden sevdim o zalim kadını’ şarkısını bestelemiş.

Selahattin Pınar 6 Şubat 1960’da Todori’nin lokantasında, yanında söz yazarı Selim Aru olduğu halde, yemek yemek üzereyken bir kalp krizi sonucu öldü.

Ziyaret -> Toplam : 125,13 M - Bugn : 5373

ulkucudunya@ulkucudunya.com