ABDİ İPEKÇİ SUİKASTI
M. Metin KAPLAN 01 Ocak 1970
Abdi İpekçi Suikastı’nı; işlenişinden bilmem kaç yıl sonra yapılışına, sebebine, yapanlara ve yaptıranlara bakarak, bugün yapılmakta olan suikastları daha iyi anlayabilir miyiz acaba diye yazıyorum… Başka hiçbir maksadım yok… Bunu, peşinen ifade etmiş olayım.
Önce kısaca, Abdi İpeçi’nin kim olduğundan bahsedeyim.
Merhum Abdi İpekçi, çok üstün meziyetlere sahip değildi, sıradan bir gazeteciydi... Ancak, Sabatay Sevi dininden olduğu için, Sabataycılar arası dayanışma ve yardımlaşmadan istifade ile, Milliyet Gazetesi’ne Baş Yazar ve Genel Yayın Müdürü olmuştu.
Ve hem Sabataycı olduğu için hem de Milliyet Gazetesi’nin başında bulunduğu için, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile yakın dost olabilmiş ve bu vesileyle, Türk siyasetinde oldukça etkili bir konuma sahip olmuştu… İşte bu, öldürülmesinin en mühim sebebi oldu.
Bir gazeteci-yazar sırf Türk siyasetinde ve CHP Genel Başkanı üstünde etkili diye öldürülür mü? Eğer birisi, bu cinayeti işletmek suretiyle CHP Genel Başkanı’na bir “mesaj” iletmek isterse, tabii ki öldürülür!
Bakın bunun, neden olduğunu anlatayım: ABD Yunanistan’ın NATO’nun askerî kanadına geri dönmesini istiyordu. Bunu, Yunanistan’a da kabul ettirmişti… Ancak Türkiye, bunu şartlı olarak kabul ediyordu… Türkiye diyordu ki, olur dönsün ama önce aramızdaki şu; Kıbrıs, Ege Adalarının Silâhlandırılması, Kıta Sahanlığı ve F.I.R Hattı meselelerini çözelim… Yunanistan ise, böyle olursa Türkiye’ye taviz vermek zorunda kalabileceğini bildiği için, buna yanaşmıyordu... ABD’ninse acelesi var, çünkü: CIA, gelecek Yunanistan seçimlerini PASOK’un kazanacağını ve PASOK’un daha sonra NATO’nun askerî kanadında olmamaktan da faydalanarak, Varşova Paktı’na katılacağı istihbaratını almıştı.
ABD, bunu halletmek için bir taraftan Yunanistan’a, diğer taraftan Türkiye’ye alabildiğine bastırıyordu… Ama sonuç alamıyordu… O zaman, daha kolay sonuç alabileceğine inandığı ülke durumunda olan Türkiye’ye baskı yapmaya yoğunlaşıyordu.
CIA, Türkiye’yi dize getirebilmek için Sivas, Erzincan ve Malatya’da “operasyon”lar yapıyor. Türkiye direniyordu… Kahramanmaraş Olayları’nı tezgâhlıyor… Türkiye eğilmiyordu… CIA İstasyon Şefi Paul Henze, Türkiye’nin “veto”sunu kaldırması konusunda Başbakan Bülent Ecevit’i ikna etmesini rica etmek için, Abdi İpekçi ile görüşüyordu… Ama bundan da bir netice çıkmıyordu… Ve çaresiz kalan CIA, Bülent Ecevit’e ABD’nin bu konuda ne kadar ciddi olduğunu göstermek için, Abdi İpekçi’yi öldürtmeye karar veriyordu.
Hiçbir istihbarat örgütü, mecbur ve çaresiz kalmadıkça “hedef kişiyi” kendisi öldürmez… Bu “iş” için, mutlaka uygun taşeronlar kullanır ve öldürtür… Paul Henze’den talimat alan CIA ajanı Frank Terpil de, Abdi İpekçi’yi öldürtmek için, büyük bir işadamı vasıtasıyla temas kurduğu, Abdullah Çatlı’dan faydalandı.
Abdullah Çatlı, o zaman, Muhsin Yazıcıoğlu ile iki sebepten; 7 TİP’li olayı ve ÜGD’ye Genel Başkanlık meselesi’nden ötürü bozuştuğu için, İstanbul’da “takılmakta” idi… Ve söz konusu işadamından, fabrikasında çalışıyor gibi görünerek, maaş almaktaydı… Aynı iş adamıyla, güç ve iş birliği yaparak beraberce, “hücre usulü” çalışan kendi “gizli örgütlerini” kurmuşlardı.
Lâfı daha fazla uzatmakta fayda yok, olan biteni herkes üç aşağı beş yukarı biliyor, çünkü… Sonuç olarak, Abdullah Çatlı’nın dolaylı olarak verdiği talimat üzerine, Mehmet Ali Ağca Abdi İpekçi’yi öldürdü… Fakat Türkiye gene de “Yunanistan’ın NATO’nun askerî kanadına dönüşüne engel olan vetoyu” kaldırmadı… Bunun üzerine ABD, Türkiye’de 12 Eylül askerî darbesini yaptırdı… “Vetoyu” bu askerî yönetim kaldırdı. Ve Yunanistan NATO’nun askerî kanadına döndü.
Kıssadan Hisse: 12 Eylül askerî darbesi’nden sonra ünlü iş adamı da, Mehmet Ali Ağca da, Abdullah Çatlı da yurt dışına çıkarıldılar… İş adamı şimdi Almanya’da yaşıyor… Ancak hiç boş durmuyor, bir dönem de kim bilir hangi gizli servis adına, Cemalettin Kaplan’ı finanse etti… M. Ali Ağca’nın macerasını ise hemen hemen herkes iyice biliyor gibi; yine CIA adına gene Abdullah Çatlı’nın organizasyonu ve talimatıyla, Vatikan’da Papa’yı vurdu… Şimdi ise, Türkiye’de hâlâ cezaevinde yatıyor… (Çıktı, yazı 2007’de yazıldı.) Konuşmadığı için, bildiklerini hiç kimseye anlatmadığı için yaşayabiliyor… Abdullah Çatlı’ya gelince, istihbarat örgütleriyle dans etmesinin bedelini hayatıyla ödedi.
Bütün bu hikâyeyi, en ince detayına kadar DESİSE/ Abdi İpekçi Suikastı adlı kitabımda anlattım. Merak edenlerin bilgisine...