O mektubu kim akıl etti
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
İmralı'daki teröristbaşıyla görüşmeler başladığında Erdoğan'ın, “Biz değil, devlet görüşüyor.” açıklaması gibi bir şey, ama neyse!..
Bölücü terör örgütü PKK'nın Gara'da 12 polis ve askerimizi şehit etmesinin ardından İmralı'daki teröristbaşının İstanbul seçimlerine ilişkin HDP'ye hitaben yazdığı, devletin Anadolu Ajansı tarafından duyurulan mektup yeniden gündeme geldi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dün Meclis Grup toplantısında, “Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'dan seçimlerde size yardımcı olması için mektup dilenirken, neden vatan evlatlarının serbest bırakılması için çağrı yapmasını istemediniz? İstanbul Seçimleri sizin için 13 vatan evladından daha mı kıymetliydi?” diye sordu.
ERDOĞAN'IN MEKTUP YORUMU
Haziran 2019'da teröristbaşının o mektubunun açıklanmasından sonra yetkililerin neler söylediğini hatırlatalım önce.
Erdoğan, şöyle konuştu:
“Özellikle Demirtaş'ın 7 ayrı açıklaması var. Bu açıklamayı bizler de öğrendik. Çok açık ve net şu anda CHP'nin adayına bu desteği açıklıyor. Çok ilginç olan nedir? Burada Apo'nun yaptığı açıklamadır. Olaya şöyle bakıyorum. Bizim derdimiz o değil. Oralardan bize ne gelir, ne gelmez bunları az çok kestiriyoruz. Burada bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında HDP-PKK kanadında yaşanan Öcalan-Demirtaş noktasında iktidar savaşında ciddi kayma gösteriyor. Bu süreç içerisinde Öcalan kendi iktidarını bunlara kaçırmak istemiyor. Bununla ilgili çok sert açıklamaları var. Demirtaş'a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği yönünde. Onların bu ihaneti sebebiyle onlara karşı kesin bir tavrı var. Bu süreç içerisinde yaptığı açıklamada 'eğer siz beni destekliyorsanız, benim arkamda olan bir partiyseniz ne oraya ne şuraya değil siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız, herhangi bir yere değil kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız' diye bir şey. O anlaşılıyor. Tabii biliyorsunuz PKK'nın bir adayı CHP adayına destek veriyor. Bir kanadı üçüncü yol diyor. Hamdolsun Binali Bey'in bunların hiçbiriyle ne ilgisi ne alakası yok. Biz sadece MHP ile kurmuş olduğumuz Cumhur İttifakı ile bu süreci götürüyoruz. Bununla ilgili bir desteğin gelemeyeceğini herkes biliyor. Ben derim ki burada bir liderlik mücadelesi var. Öcalan, Demirtaş'a ve dağa mesajlarını veriyor.”
Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP'nin Lideri Devlet Bahçeli ise şu değerlendirmeleri yaptı:
“HDP ve Kandil CHP’nin yanında hizalanmıştır. Karşımızdaki tablo esef ve ibret vericidir. HDP’yle CHP arasında kurulan al-ver süreci, kirli pazarlıklar, kahredici anlaşma ve uzlaşmalar milli bekamız açısından ağır risk ve tehdittir. İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken teröristbaşı anlaşılan odur ki HDP’nin istismarına müdahale etmek, hatta önüne geçmek maksadıyla tarafsızlık çağrısı yapmıştır. Teröristbaşının mektubu HDP’nin vahim sapmasına, zillet ittifakına verdiği rezil desteğine itirazın, tepkinin ve bundan duyduğu rahatsızlığın eseri ve sonucudur. PKK’nın siyaset acentesi HDP’nin teröristbaşının uyarısına rağmen marazi ve mahsurlu stratejisinde bir değişikliğe gitmeme iradesi ise 23 Haziran üzerinde oynanan ahlaksız oyunu iyice gözler önüne sermiş olacaktır. HDP-PKK-teröristbaşı ve terörist Demirtaş arasındaki derin çatlakların çok boyutlu analiz ve yorumu elbette yapılacak, nihai olarak İstanbul içine çekilmek istenen girdaptan 23 Haziran’da tamamıyla kurtulacaktır.”
Teröristbaşının mektubuna gösterilen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun da devreye girdi. Erdoğan ve hükümetin terörle mücadelesine dikkat çeken Altun, “Son günlerde PKK terör örgütü ile onun uzantısı konumundaki parti arasında yaşanan güç savaşını gün yüzüne çıkaran bir mektup üzerinden, böyle bir mücadeleyi veren Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik ortaya atılan ahlaksız ithamları şiddetle reddediyoruz... Yine bilinmelidir ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan her türlü kirli oyunlardan, gizli ortaklıklardan uzaktır. Recep Tayyip Erdoğan sadece milletin hür iradesine sırtını dayayarak yine milleti için mücadele eder. Milletimiz, olan bitenin farkındadır. Milletimiz, aynı zamanda 'Kandil'e mi, yoksa İmralı'ya mı kulak vermeliyiz' diye ciddi bir çelişki içinde kıvrananları da yakından teşhis etmiş durumdadır.” dedi.
Bu açıklamalardan çıkan sonuç şuydu: İmralı ile Kandil ve HDP arasında “liderlik” mücadelesi söz konusuydu... Ve Erdoğan'ın mektupla bir ilgisi yoktu...
BUNLARI SÖYLEYEN ESKİ MİLLİ SAVUNMA BAKANI
Peki dün TBMM Genel Kurulu'nda Gara Harekâtı konusunda yapılan görüşmelerde AKP Grubu adına konuşan İsmet Yılmaz, teröristbaşının o mektubunu nasıl izah etti?
Daha önce TBMM Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı görevlerinde bulunan, günümüzde de TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı olan Yılmaz, önce bölgemizde oynanan oyunlar hakkında şunları anlattı:
“İçinde bulunduğumuz coğrafyada ülkelerin siyasi sınırları yeniden çizilmek istenmektedir. Devletler küçültülmek, güçsüzleştirilmek, etkisizleştirilmek, daha kolay yönetilebilir hâle getirilmek istenmektedir. Ülkelerin iç sorunları derinleştirilerek halkların sürekli birbiriyle kavgalı olmaları istenmektedir, terör de bir araç olarak kullanılmaktadır... Bölgedeki kukla yapıların güvenliklerinin artırılmasını teminen yeni kukla yapılar oluşturulmaya çalışılmaktadır.”
Ardından sözü mektuba getirip, şöyle devam etti:
“Her ne zaman terörle ilgili bir konuşma olsa, mutlaka iki husus gündeme getirilir; teröristbaşı Öcalan'ın tarafsızlık mesajı içeren mektubu ve Kandil'i ve HDP'yi eleştiren Osman Öcalan'ın röportajı gündeme getirilir. Şunu çok açıklıkla dile getirmeliyim: Herkes bilir ki, terörle mücadele eden devletin bir devlet aklı olmalıdır. Devlet elbette terör örgütü mensupları arasındaki ikilikleri, ayrışmaları kullanır. Bu, dünyanın her yerinde böyledir. Terörle mücadelede AK Parti Hükümetlerinin bir izahı vardır. Seçim öncesi böyle bir devlet aklının partiye zararı olabilir, ancak 'önce milletim' diyen için partiye zarar gelmesinden çekinmez.”
Demek ki, teröristbaşının mektup yazmasına “devlet” karar vermiş, AKP de kendisine “zarar verebileceğini” öngördüğü halde, “önce milletim” diyerek, bunu kabul etmiş!..
İmralı'daki teröristbaşıyla görüşmeler başladığında Erdoğan'ın, “Biz değil, devlet görüşüyor.” açıklaması gibi bir şey, ama neyse!..
KINAMAYANLARA DİKKAT!
Mektup'tan Gara şehitlerimize geçelim.
Terör örgütünün hamisi ABD'nin “vur-kaç” niteliğindeki sözde kınama mesajına odaklanırken, aynı konuda başka şeyler gözden kaçırılmadı mı?
Önce şunu anlatalım.
Gara şehitlerimizden bir gün sonra, Erbil'deki havaalanına roketli bir saldırı düzenlendi. Saldırıda, 1 sivil hayatını kaybetti, aralarında bir ABD askerinin de olduğu 8 kişi yaralandı.
ABD'sinden BM'sine, İngiltere'sinden Hollanda'sına, Irak'ından Suriye'deki terör örgütünün başı Mazlum Kobani'sine; herkes kınama ve “Barzanistan”a destek mesajı yayımlayıp, zanlıların yakalanarak adalete teslim edilmesini istedi.
Saldırıyı Dışişleri Bakanlığı’mız da kınayıp, “Erbil halkına, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne, Irak hükümeti ile bizim de yer aldığımız DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon mensuplarına taziye ve geçmiş olsun dileklerini” iletti.
Şunu da kaydedelim:
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Gara Harekâtı'nın “dost ve müttefik ülkelerle koordine edilerek” yapıldığını vurguladı.
“Dost ve müttefiklerden” kasıt; ABD, Irak Merkezi Yönetimi ve Barzaniler olsa gerek.
12 şehidimizden sonra ABD'nin tavrını biliyoruz.
Peki, Irak yönetiminden, ama özellikle de kırmızı halılarla karşılanan Barzanilerden ses çıktı mı?
Ya, “iki devlet bir millet” olarak nitelendirilen Katar ne yaptı?
“13 Türk sivilin öldürülmesini şiddetle kınayıp, gerekçesi ve nedeni ne olursa olsun terörü reddettiğini” bildirdi, ama PKK'nın adını anmadan!..
Bu vesileyle bir kez daha soralım; Katar, PKK/YPG/PYD'yi terör örgütü olarak kabul ediyor mu?