Olanlar ve olmayanlar
Güven Sak 01 Ocak 1970
Aklımda Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf’un son romanı “Empedokles’in Dostları”ndan bir cümle takılı kaldı: “ama geçmişiyle boğuşmaktan usanan insanlık eğer bir gün geleceğiyle karşılaşsa, onu tanıyabilecek mi?” cümlesi. Halimiz işte tam da böyle, “tarihimizin can sıkıcı cesetlerine takılıp” sendelemekten, başımızı kaldırıp ufka doğru bakamıyoruz. Dünün gündemini bitirip, yarına geçemiyoruz.
Bugünlerde ülkeler ikiye ayrılıyor: Öncelikle, karşı karşıya geldiğinde geleceği tanıyabilmeye hazırlıklı olanlar ve olmayanlar. Ehem ile mühimi tam da bugünlerde ayırt etmenin öneminin farkında olanlar ve olmayanlar. Olanlar ve olmayanlar.
Türkiye, bu ülkeler arasında hala ikinci grupta yer alıyor. Olmayanlardan biri. Eğer içinizi ferahlatacaksa, Fransa’da öyle duruyor, bugün anlatacağım çerçevede. Ama işin farkında olanlar da var doğrusu. Nasıl? Bak ben size bir anlatayım.
Dijital ticaret engellerinde TapOn listesindeyiz
Virüs sonrası ekonomik toparlanma bu aralar herkesin temel derdi durumunda. Herkes hızlı bir toparlanma dönemi için atmaları gereken adımları planlıyor. Türkiye ise geniş mi geniş. Bekliyor. Herhalde virüs sonrası otomatik toparlanma bekliyoruz dediğim o işte.
Bir de yabancı yatırımların önünü açarsak, aynı 1980’lerde olduğu gibi, biz bir şey yapmadan dünya bizi kendi bildiği gibi biçimlendirsin diye bekleyeceğiz anladığım. Olabilir tabii, bu da bir yol. Ama sonradan bizim dışımızda, bize biçilen rolden şikayet etmek yok. Şimdiden onu da ifade edeyim.
Biz böyle geniş geniş beklerken, virüs sonrası ekonomik toparlanma döneminin iki ana ekseni olacak gibi duruyor. Biri dijital dönüşüm ise ikincisi de yeşil mutabakat. Her durumda, gelecek bugüne pek benzemeyecek gibi duruyor.
Yeşil mutabakatın iklim politikasından çok, yeni sanayi politikası, yeni dış politika ve yeni güvenlik politikası ile alakalı olduğunu yeterince anlattım zannediyorum. Hadise, artık çiçek böcekten çok, ülkelerin rekabet güçlerini tahkim etmekle alakalı.
Dijital dönüşümün önemli bir parçasını oluşturan dijital ticaretten yeterince bahsetmediğimi fark ettim geçenlerde. Uluslararası ticaretten bahsederken, önce malların sınırları aştığı bir dünyadan fabrikaların sınırları aştığı bir dünyaya geçtiğimizi şimdi ise verilerin sınırları aştığı bir yeni dünyaya geçmekte olduğumuzu söylemiştim. İşte verilerin sınırları aştığı bu yeni dünya aslında dijital ticaretin başat olduğu bir dünya aynı zamanda. Dijital ticaret bölgelerinden bahsedeceğiz bundan sonra...
Avrupa Uluslararası Politik Ekonomi Merkezi’nin (European Centre for International Political Economy-ECIPE) 65 ülkeyi kapsayan bir Dijital Ticaret Engelleri Endeksi (Digital Trade Restrictiveness Index-DTRI) raporu var. Buna göre, dijital ticaret engelleri söz konusu olduğunda TapOn (Top10)’da Avrupa’dan iki ülke var: Türkiye ve Fransa. İlk üç: Çin, Rusya ve Hindistan. Sonra Endonezya, Vietnam, Brezilya ve, yedinci sırada, Türkiye. Arjantin, sekiz. Fransa, dokuz. Tayland ise onuncu sırada. Farkındayım listede nüfusu çok kalabalık ülkeler var. Buradan nüfusu 100 milyonun altında kalanlara bakarsak, ilk üçte, Vietnam, Türkiye ve Arjantin olur. Onları Fransa ve Tayland takip eder. Peki bu neden önemli?
Dijital ticaretin dışında kalmak, bir nevi, gümrük birliğinin dışında kalmak
Avrupa Birliği (AB), 2015 yılında, Dijital Tek Pazar Stratejisini (Digital Single Market), tek pazarın (single market) yeni hali olarak lanse etmiş ve hazırlıklara başlamıştı. Buna göre, bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) artık bir sektör olmaktan çıkarak, çağdaş inovatif ekonomik sistemin temel taşı oluyordu. Tek Pazar, nasıl malların, sermayenin, hizmetlerin ve çalışanların serbest dolaşımı manasına geliyorsa, şimdi artık, tüm bunların yanı sıra verilerin de serbest dolaşımını içeren bir dijital tek Pazar oluşuyor. Söylemiş olayım.
Biz daha gümrük birliğinin modernleşmesinden bahsederken, gümrük birliğinin manasını değiştiren bir değişiklik olarak Dijital Tek Pazar Stratejisi ortaya çıktı, bir nevi. Gerçi geçenlerde, Avrupa Birliği fonlarına başvurularla ilgili bir sohbetteyken, bilenlerden biri, hem dijital tek Pazar, hem de yeşil mutabakat konusunun anlaşılamadığından yakınıyordu. Öyle işte.
Artık uluslararası ticaretin artan ölçüde dijitalleştiği bir yeni çağın içindeyiz. Ticaretin görünür yüzünde, üretici ile tüketici arasında bir işlem gerçekleşiyor. Ama bu işlemler artık artan bir ölçekte, ilk bakışta, görünmeyen bir dijital hizmetler ağı üzerinde gerçekleşiyor. Ticaretin belkemiği artık, bir nevi, bu dijital hizmetler ağı. Gümrük birliği demek bundan böyle, belli bir dijital hizmetler ağına dahil olmak demek olacak. Gidiş sanki bu yönde.
Peki, dijital ticaret engelleri listesine (DTRI) sondan baksak?
DTRI’ye sondan bakarsak, en az engeli olan ilk üçte Yeni Zelanda, İzlanda ve Norveç yer alıyor. Onları, İrlanda, Hong Kong, Panama, Kosta Rika, Peru, Singapur ve Şili izliyor. Neredeyse hepsinin nüfusu 10 milyonun pek altında bu arada. Hani bir farkında olanlar ve olmayanlar listesi yapacaksak diye söylüyorum. Listenin TapOn tarafında, ekonomisi kapalı olanlar ve serbest tarafında ise açık olanlar var, bir nevi. Türkiye’nin şimdilik çok kalabalık ve kapalı olanlar gibi yaptığını not etmiş olayım. İçinizi ferahlatacaksa, Fransa’da öyle. Söylemiş olayım.
Veri paylaşım engelinde ilk üçteyiz
DTRI dört ayrı parçadan oluşuyor. İlk parçada, mali kısıtlamalar var. Bunlar kamu alımlarından, tarifelere, vergi ve sübvansiyonlara doğru gidiyor. Yabancılara ayrı, yerlilere bir başka davranılıyor. İkinci bölümde kuruluş engelleri yer alıyor. Yabancı yatırım kısıtlamaları, rekabet politikası ve fikri mülkiyet hakları düzenlemeleri var. Endekste kapsanan üçüncü alan ise veri paylaşım kısıtlamaları. Burada veri yönetişimi ile ilgili düzenlemeler ve yükümlülükler var esasen. Dördüncü ve son bölüm işlem engelleri. İşlem standartları, çevrimiçi satış işlemleri, miktar kısıtlamaları var.
Türkiye, dijital ticaret engelleri bahsinde, en kötü performansı, veri paylaşım kısıtlamaları bahsinde gösteriyor. Burada TapOn listesinin üçüncü sırasındayız. Nedir? Çin, Rusya ve Türkiye. Fransa ise dördüncü sırada yer alıyor. Dijital ticaret engelleri listesinde üçüncü sırada olan Hindistan, veri kısıtlamalarında 16.sıraya geriliyor birden. Tevekkeli değil, orada yoğun bir yazılım piyasası var, Hintliler dünyanın muhasebesini kendi ülkelerinde tutuyorlar.
İşlem kısıtlamalarında, Türkiye 8.sırada yer alıyor. Mali kısıtlamalarda 11.sıradayız. Kuruluş kısıtlamalarında ise, 64 ülke arasında 42.sıradayız. Bizi zaten burası kurtarıyor. Veri paylaşım kısıtlamaları ise batırıyor. Nedir? Türkiye’nin öncelikle ne yaptığının farkında olması gerekiyor. Farkında mı? Hayır.
Ben bu aralar en çok “şimdi bu veri paylaşım kısıtlaması neden var?” diye sorduğumda eğleniyorum doğrusu. Hemen diyorlar ki, “milli güvenlik nedeniyle.” Ben hemen tebessüm ediyorum. Neden?
Tecrübeli bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak biliyorum ki, bir veriyi istediğinizde size “milli güvenlik nedeniyle veremiyoruz” diyorlarsa, ya o veri hiç derlenmemiştir, ya o veriyi derleyenler çıkan sonucu beğenmemişlerdir veyahut değil veriyi derlemek daha o veri/konu hakkında kimse yeterince düşünmemiştir, ilk sizden duymuşlardır, ortada daha dişe dokunur bir fikir yoktur. Şimdi başka şey dense ayıp olur. Ne denir? “Milli güvenlik nedeniyle paylaşamıyoruz” denir. Hep öyledir.
Virüs sonrası toparlanma döneminin büyüme ve istihdam gündemi ile uyumlu olarak, KOBİ’lerimiz en geniş pazarlara rahatça ulaşabilsin, gençler çabuk iş bulsun, esnafın işleri bir an önce rahatlasın istiyorsanız, şimdiye kadar düşünmeye yeterince fırsat bulamadığımız dijital ticaret engellerinin farkında olmak önem taşıyor. Gelecek, dijital ticaret bölgeleri ile geliyor.
Görünen o ki, veri paylaşımı konusunda, Yellen’in son açıklamaları çerçevesinde, iki ayrı dijital ticaret bölgesi şekilleniyor. Bir yanda, verilerin özel mülkiyete tabi olduğu bir ticaret bölgesi, diğer yanda ise, verilerin kamu mülkiyetinde olduğu bir ticaret bölgesi. Bizim nerede olmamız gerektiğine ilişkin ben bir tereddüt duymuyorum. Ya siz? Yoksa memlekette “biz o verileri kamu mülkiyetinde tutup, yerli ve milli yeşil sanayi stratejisine temel yapıyoruz” diye güçlü bir sanayi politikası çerçevesi açıklandı da ben mi kaçırdım? Hadi canım sizde.
En büyük pazarımız olan AB pazarında şekillenecek, Dijital Tek Pazar’ın farkında olmamanın bedeli de yüksek. “Dijital Tek Pazar”, Gümrük Birliği düzenlemelerinin yerini alırken, biraz daha dikkat lütfen. Şimdi bana ama Fransa’da farkında değil demeyin ayrıca, onlar nasıl olsa bir yolunu bulur.
Bugün, Anadolu’nun, dünyanın farkında olması için çıkmaya başlayan Dünya gazetesinin 41. Kuruluş yıldönümü. Doğrusu ya, tam 41 yıldır aynı hedef doğrultusunda, memleketin her tarafında, gelecekle karşılaştığımızda, tanımama ihtimalini bertaraf etmeye çalışmak pek kıymetli bir faaliyet. Kutlu olsun.