Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
Burhan Güzel 15 Kasım 2008
Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan Rabbin adıyla başlarız.
Türkiye'nin artık kısa vadeli günü kurtarma politikalarını bırakıp uzun vadeli hesaplar yapması gerekir.
Bir Çin atasözü `Kısa vadeli yatırım yapacaksan prince,uznun vadeli yatırım yapacaksan gençlere yap` demiştir.Peyami Safa'nın `Gençliği ayakta olmayan bir milletin geleceği yataktadır` sözleri, toplumların bekası için gençliğin ne kadar önemli olduğunun en veciz ifadeleridir.
Gençler bir milletin ümididir.Gençlerimiz, ne kadar iyi yetiştirilir, ne kadar manevî ve millî değerlerine bağlı kılınırsa, istikbalden o derece emin olunabilir. - Gençlerine büyük idealler(Nizam-ı alem?)veremeyen milletlerin başarıya ulaşmaları mümkün değildir -. Tarihte başarılı olmuş büyük dava ve mücadelelerin hemen tamamının arka planında, genç neslin önemli katkılarını görmekteyiz. Hz. Peygamber, İslâm'ı insanlara anlatmada en büyük desteği genç nesilden almıştır. Millet olarak bizim tarihimiz de, gençlere ait başarı örnekleriyle doludur.Şimdilerde pek çok yaşıtının gülünç ama mezarlıktan geçmeye korkarken , bu toprakların en güzel değerleriyle yetiştirilmiş Fatih 1058 yıllık Bizans'a son verdi.
Şu bir gerçek ki toplumlar, kendi değerlerine sahip çıkabilecek, onları yükseltip geliştirebilecek ruh ve beden sağlığına sahip fertler yetiştirmek ve böylece geleceklerini garanti altına almak mecburiyetindedirler. Aksi halde tarihin derinliklerine gömülmekten kurtulamayacaktırlar. Tarih bunun canlı misalleriyle doludur. Tarih tekerrür etmez. Ancak, tarihte olmuş bir olaydan ders alınmaz ve onlardan tecrübeler çıkarılmazsa, tarihi hadiselerin tekerrürü söz konusu olur. Mehmet Akif bu mevzuyu anlatırken şöyle der:
`Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar.
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?
Bu perspektifte, bizim tarihimizden alınacak pek çok ders, hayatımıza rehber olacak yüzlerce tecrübe mevcuttur. İşte Osmanlı... Osmanlı ne zaman eğitime önem vermiş, devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun mekteplerini açmış ve her tarafta ilim-irfan yuvaları kurmuş; işte o zaman dünyaya yön vermiştir. Ve ne zaman eğitim sekteye uğramış, maarif merkezleri vazifelerini îfa edememiş; işte o zaman Devlet-i Aliye, hayatın ünitelerinde vazife alacak ufku geniş devlet adamlarını yetiştiremez hale gelmiş ve bunun neticesinde de çöküşe geçmiştir.
Şayet, bir millet gençliğine gereken eğitimi vermez, ahlak ve fazilete giden yollarda onlara ışık tutmaz ise, istikbalinin ışıklarını karartmış olur. Apaçık ortadadır ki, nesillerini ahlak ve faziletle eğiten (bu torakların en güzel değerleriyle ); onları bilim ve teknolojiyle donatan milletler, geleceklerini teminat altına almış olacaklardır.
Burhan Güzel
