MHP'nin iktidar ortağı olduğu dönemde Türklüğün başına bunlar geldi
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
12 Ocak 2000'de teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın idam kararının Meclis'e gönderilmeyerek, Başbakanlık'ta bekletilmesi kararı alındığında MHP koalisyon ortağıydı.
MHP yönetimi, Öcalan dosyasının bekletilmesinin reddi yönünde karar aldığı halde, koalisyon ortakları merhum Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz'la yaptıkları üçlü zirveden sonra bekletmeyi kabul eden Bahçeli, bunun gerekçesini, "AİHM'in aldığı idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararıyla" açıkladı.
Sonrası malûm; o bekleme sürecinde Anayasa ve yasalar değişti, teröristbaşı idamdan kurtuldu!..
Nitekim Bahçeli de 15 Mayıs 2005'te, "Buradaki amacın, zaman kazanmak ve aradaki dönemde Türkiye’ye siyasi baskı yapılarak, idam cezasının kaldırılmasını sağlamak olduğu açıkça ortaya konulmuştur." derken, koalisyon ortakları DSP ve ANAP'ın yanısıra, onlara destek veren AKP'yi suçladı.
Dikkat çekmek istediğimiz nokta şu; o zaman AİHM kararını dikkate alarak, bilerek veya bilmeyerek, teröristbaşının idamdan kurtarılması sürecini başlatan Bahçeli, bugün artık "AİHM kararını tanımıyoruz, takmıyoruz." diyor.
Peki, yine bugün MHP'nin, teröristbaşı Öcalan'a bakışı ne? Hemen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri üzeri teröristbaşının yazdığı meşhur mektuba Bahçeli'nin gösterdiği tepkiyi hatırlatalım. Şunları söyledi:
"İmralı'da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken teröristbaşı anlaşılan odur ki, HDP'nin istismarına müdahale etmek, hatta önüne geçmek maksadıyla tarafsızlık çağrısı yapmıştır. Teröristbaşının mektubu, HDP'nin vahim sapmasına, Zillet İttifakı'na verdiği rezil desteğine itirazın, tepkinin ve bundan duyduğu rahatsızlığın eseri ve sonucudur. PKK'nın siyaset acentesi HDP'nin teröristbaşının uyarısına rağmen marazi ve mahsurlu stratejisinde bir değişikliğe gitmeme iradesi ise 23 Haziran üzerinde oynanan ahlaksız oyunu iyice gözler önüne sermiş olacaktır. HDP-PKK-teröristbaşı ve terörist Demirtaş arasındaki derin çatlakların çok boyutlu analiz ve yorumu elbette yapılacak, nihai olarak İstanbul içine çekilmek istenen girdaptan 23 Haziran'da tamamıyla kurtulacaktır."
Anlamı mı? Teröristbaşının PKK/HDP'ye İmralı'dan talimat verebilmesine değil, bu talimata uyulmamasına tepki gösterdi!..
TÜRKLÜK SİLİNİRKEN
MHP'nin Cumhur İttifakı'nın ortağı olmasından sonra özellikle son dönemde yaşananlara gelelim.
Danıştay, okullarda "Andımız"ın okunmasını yasakladı.
Erdoğan başta olmak üzere, tüm AKP'lilerin ve iktidarı destekleyen diğer güçlerin bu konudaki görüşü bilindiği halde Bahçeli, sadece Danıştay'a tepki gösterdi.
Bugün de Partisinin Meclis Grup Toplantısında, "Andımızı istismar edenler, Türklüğü kirli projelerine malzeme yapmak için kuyruğa girenler, bu sevdadan ilelebet mahrum olan kimliksizlerdir." sözleriyle muhalefete çattı.
İktidar ortağısınız; buyurun, "Andımız" kararını geri aldırıp, "istismarcıların, Türklüğü kirli projelerine malzeme yapmak isteyen kimliksizlerin" önüne geçin!..
İki gün önce ortaya çıkan bir başka olay; Kültür ve Turizm Bakanlığı, taşra teşkilatlarındaki müzik ve dans topluluklarını birleştirme adı altında bazı müzik korolarından "Türk" ismini kaldırdı.
Andımız'dan hemen sonra tesadüf mü?
BARZANİSTAN BEZİNİ KABUL ETMEDİĞİ İÇİN Mİ
Bu konular gündemdeki yerini korurken, Kerkük'ten şok bir haber geldi. Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşat Salihi "sürpriz" bir şekilde görevini bıraktı.
Önce şunları hatırlatalım:
4 Temmuz 2003'te yani AKP İktidarı döneminde, ABD'nin Süleymaniye'de Türk askerinin başına çuval geçirmesinin yegâne sebebi Kerkük'tü. Bu olaydan sonra TSK'nın Kerkük ve Irak Türkmen Cephesi'yle bağı koparıldı, Türkmenler meselesini tümüyle Dışişleri Bakanlığı üstlendi!..
Sonrası malûm, Kerkük'ü "başkenti" sayan, bu emelinden hiç vazgeçmeyen ve "bağımsızlığın" ilânı için burasını da almayı bekleyen "Barzanistan" kuruldu. Ankara, ne yaparsa yapsın geçici ve sözel tepkilerden sonra "Barzanistan"ı "dost" saymaya devam etti.
Erşat Salihi'ye dönersek; Görevi bırakmasını Ankara'nın istediği, Bahçeli'nin de Salihi'nin 24 Şubat'ta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı ziyaret etmesinden rahatsız olduğu gibi çeşitli iddialar var.
Konuyla ilgili Barzanilerin yayın organı Rudaw'da dün yayınlanan şu habere bakalım, yeter:
"ITC eski başkanı Erşat Salihi, Kerkük’te Kürdistan bayrağının tüm resmi kurumlarda dalgalandırılması kararına ve Güney Kürdistan bağımsızlık referandumuna karşı ciddi bir tavır içinde olduklarını söyledi."
Bu önemli gelişmeyle ilgili şu ana kadar AKP veya Dışişleri'nden herhangi bir açıklama gelmezken, MHP Lideri Bahçeli, bugünkü Grup Toplantısında neler anlattı? Şunları:
"Türkmeneli’nin sevdası iliklerimizdedir... [MHP] Türkmeneli davasına Barzani küstahlığıyla yaklaşmaz, yaklaşamaz... Türkmeneli’ne Kürdistan diyenler tarihin çöplüğüne atılmış çürükler, küresel emperyalizme maşalık yapan çarpık zihniyetlerdir. Türkmeneli Türk’tür, Türk’ün ta kendisidir, ebedi öz yurdudur. Türk’ün Şii’si, Sünni’si, yani mezhepsel ayrımı değil; bayraklaşmış tarihi kimliği, yüksek milli şuuru her şeyin önünde, her mevzunun üstündedir. Bu uğurda samimi mücadele veren, Türkmen kardeşlerimizin haklı davasının sesi olan, ne var ki, aldığı bir kararla görevinden istifa eden Sayın Erşat Salihi’ye teşekkür ediyor, kendisini her zaman muhabbetle kucaklayacağımızı, çalışmalarını hiç unutmayacağımızı ifade ediyorum. Türk, Türk’tür, başka bir ayrım ve kategori tefrikadır, fitnedir."
Tek soru: Türkmeneli'ne mezhepsel ayırım fitnesini koyanlar, Türk'ü mezhepsel ayrıma tabi tutmak isteyenler kim veya kimlerdir?
MORA İSYANINI KUTLAMAK NEDİR
Bir başka garabet.
25 Mart Yunanistan'ın 200'üncü bağımsızlık, yani kanlı Mora isyanı ile Osmanlı'dan koparılışının yıldönünümüydü.
Bu münasebetle Rum kesiminde bir camiye yönelik saldırılar üzerine Bahçeli, şu açıklamayı yaptı:
"Mora ayaklanması, Türk Milleti'nin geçmişine damga vuran kanlı ve kahredici facialardan birisidir. Ve bu ayaklanmada gerçek manada bir soykırım yaşanmıştır. 40 bine yakın Müslüman Türk katledilmiştir. Ne ibretliktir ki, beşeriyet bu toplu katliama karşı hala suskundur. Müslüman Türk’ün kanından beslenen canilerin torunlarına tavsiyem, sabrımızı taşırmamaları, tahrik ve tacizlerinden derhal vazgeçmeleridir. Çünkü Mora ayaklanmasının rövanş sayfası henüz görülmemiş, bu hesap henüz kapanmamıştır... Kanımız hala yerdedir, günü geldiğinde bedeli muhasım odaklara elbette ödettirilecektir."
Peki bugün neyi öğrendik? Erdoğan, 25 Mart "Yunan milli bayramı" dolayısıyla Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropulu’ya, “Ekselanslarınızın ve Yunan halkının refah ve mutluluğu için en iyi dileklerimi dile getiriyorum. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin, diyalog ve işbirliği ile her alanda gelişmesini diliyorum.” şeklinde bir kutlama mesajı göndermiş.
Hale bakın, Bahçeli'nin daha şimdiden 2023'ün Cumhurbaşkanı adayı ilân ettiği Erdoğan, 19 Mayıs'ı "Pontus soykırım günü" sayan, 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı'na "işgâl" diyen Yunanistan'ı kutluyor.
Hem de Putin'in bile, "Erdoğan'ı rahatsız etmemek için 25 Mart'taki kulamalara katılmadığı" öne sürülürken!..
İyi de bugün Bahçeli, gerek Kerkük gerekse Mora isyanı konusunda kimi suçladı? Şu sözlerle yine CHP'yi:
"CHP’nin bir gün de çıkıp, Türkmeneli’deki gözyaşlarından; Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu’nun çiğnenmiş haklarından bahsettiğini duyanınız oldu mu? 28 Mart 1991’de yaşanan Altınköprü katliamına ses çıkardığını, 1821 Mora soykırımını nefretle kınadığını bir Allah’ın kulu işitti mi?"
TÜRKLÜĞÜN BAŞINA DAHA NE GELECEK
Gündemde bir süredir yeni sivil anayasa var. Millet can, geçim derdinde; ama her şeyimiz tamam da fıstık yeşilimiz eksikmiş gibi, Erdoğan ve Bahçeli sık sık bu "stratejik" hedeften söz ediyor.
Pekala!..
AKP ve Erdoğan'ın "94 Ruhu"na döndüğü konuşulduğuna göre, acaba nasıl bir anayasa istiyorlar? Erdoğan'ın 1993'te "2. Cumhuriyet" tartışmaları kapsamında "Türklük ve Kemalizm" hakkında söylediklerini hatırlatmakla yetinelim.
Ya 24 Mart'taki AKP Kongresi'ndeki, "Gelin; ideolojik, zümrevi ve kişisel tüm bagajlarımızı, duvarlarımızı, şerhlerimizi bir kenara bırakarak, Türkiye’yi en az bir asır boyunca taşıyacak lafza ve ruha sahip yeni bir Anayasa’ya kavuşturalım." çağrısının anlamı ne?
"İdeolojik bagaj" ile kast edilenin, "Türklük ve Atatürk milliyetçiliği" olduğunu bilmiyor muyuz?
Peki MHP'nin, bunlardan vazgeçilmesini kabul etme imkan ve ihtimali var mı?
KIBRIS'A DİKKAT
Bugün Bahçeli yine Grup Toplantısında, "Kıbrıs Türklüğünün davası iffetimizde mahfuzdur... Kıbrıs Türklüğü’nün hak ve çıkarlarını Rum palikaryasının veya küresel baskı gruplarının dayatmalarıyla ele almaz, alamaz, almayacaktır." dedi ya son olarak bu konuya bakalım.
2003'te, dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Başbakan Abdullah Gül'ü arayıp Irak'ı işgâl tezkeresinin çıkarılması için acele edilmesini istediğinde, Gül, "Bu halka aynı anda hem Irak'ı hem Kıbrıs'ı kabul ettiremem." karşılığını vermişti.
Irak'ta, üstüne Suriye'de gelinen nokta ortada.
Kıbrıs'a gelince; 2003'ten bu yana Ankara'nın "Kıbrıs sorununun" çözümü için gösterdiği üstün gayretleri anlatmaya gerek yok!..
Şimdi, İngiliz mutfağında yeni "çözümler" pişiriliyor. ABD, AB; hepsi devrede. AB, Türkiye'ye yaptırımları Haziran'a erteledi. AB yetkilileri Ankara'ya geliyor. Nisan sonunda görüşmeler yeniden başlayacak.
Geçen haftaki AB Zirvesi'nin ardından Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Miltiadis Varvitsiotis'un yaptığı şu bir cümlelik değerlendirme, ne de çok şey anlatıyor, değil mi?
"Toplantının sonuçları, Başbakan Miçotakis'in, Yunan-Türk sorununu AB-Türkiye sorunu haline getirme stratejisini haklı çıkardı."
Ne diyelim; Türklük konusunda içerde ve dışarda bu kadar olayın yaşandığı bir dönemde, Allah Kıbrıs'ımızı korusun!..