Süleyman Askerî
1884 – 14.04.1915 01 Ocak 1970
Süleyman Askeri 1884 yılında Kosova’nın tarihi kenti Prisren’de doğmuştur.
14 Mart 1900 tarihinde Harp Akademisi’ne girmiş, 5 Kasım 1905 tarihinde Mümtaz Yüzbaşı Rütbesiyle Harp Akademisi’nden mezun olup, 3. Ordu emrine verilmiştir. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanına yol açan olaylara faal olarak katılmıştır. 1909 yılında kolağası olmuş ve Bağdat’a jandarmaları organize etmek için gönderilmiştir. Trablusgarp Savaşı’nda Bingazi’de görev yapmış, o sıralarda Batı Trakya’daki ayaklanmaları bastırmak ve halkı örgütlemek maksadıyla Trakya cephesine geçmiş. 1913 yılında Bağdat’ta Jandarma Okulu öğretmenliğine getirtilmiş, 1914 yılında ise Teşkilat-ı Mahsusa’nın yönetiminde Enver Paşa’dan sonraki ikinci adam olmuştur.
Süleyman Askeri Bey; vaktiyle Trakya’da beraber çalıştığı arkadaşları ile ülkenin muhtelif yerlerinden gelen gönüllülerden teşkil edilen Osman Bey’e ithafen “Osmancık Taburu’’ isimli fedai taburu ile Basra’yı koruma vazifesini alır. 12 nisan 1915 tarihinde İngilizlere karşı harekete geçer. İngilizlerin kontrolündeki petrol boru hattını imha eder. 20 ocak 1915 tarihinde Dicle kıyısında keşif yapan İngiliz birlikleriyle karşı karşıya gelir ve çıkan çatışma esnasında iki bacağından birden ağır yara alır. Süleyman askeri iki bacağından yaralı olmasına rağmen sedye üzerinde 9000 bin kişilik bir kuvvetin başında Basra’ya doğru ilerlemeye başlar. Bu arada yiyecekleri bitmek üzere suları kalmamış, hatta yük taşıyan hayvanların bile yiyeceği ve suyu bitmiştir. Eğer İngiliz kuvvetlerinin mümkün olduğunca çok kayıp verip geri çekilmesi sağlanmaz ise telafisi olmayacak olan büyük bir mağlubiyet gerçekleşecekti. Süleyman askerinin kahramanlığı ve cesareti başında bulunması birliği cesaretlendirmektedir. Basra’nın 15 km yakınına kadar ilerlemesi, yenilmez denilen düşmanın yenilebileceğini göstermekteydi. Beklenen çarpışma 12 Nisan 1915 tarihinde Şuayyibe civarında Becisiye Ormanı etrafında başlar. Süleyman askeri savaşı sedye üzerinde yönetmektedir ancak Basra kuvvetleri komutanı olarak bilmediği bir şey vardır. İngiliz Casus Lawrence, Şerif Hüseyin’e vaadini çoktan yapmış ve Osmanlıya karşı cephe almasını sağlamıştır. Kahramanlık destanı yazan Osmancık taburu ve diğer birlikler, İngilizlerin takviye kuvvetler çıkarması sonucu maalesef mevcudunun yarısını şehit vermek zorunda kalır.
31 senelik kısa ömründe bir an olsun onurundan taviz vermeyen Süleyman askeri bu kayıptan kendisini sorumlu tutar. İngilizlere sedye üzerinde esir düşeceğini anladığı an, onun için yapacak tek şey kalmıştır. Teslim olmaktansa silahında kalan son mermiyi başına sıkarak intihar eder.
Süleyman Nazif onun için : “Vatanı için vatanından başka her şeyini gülerek feda etmiş olan Osmanlı’’ der.