Ruhsar Hanım, Mehmet Bey ve hesap vermemenin dayanılmaz hafifliği
Banu Güven 01 Ocak 1970
Yolsuzluk iddialarının hedefindeki Ruhsar Pekcan, Ticaret Bakanlığındaki koltuğundan oldu. Hakkında bir soruşturma açılması ise beklenmiyor. Peki bu skandal Almanya'da olsaydı, neler olurdu? Banu Güven yazdı.
Ticaret Bakanlığından "affedilen" Ruhsar Pekcan'ın adını, görev süresince pek duymamıştınız herhalde. Cumhurbaşkanı varken, çoğu bakan aslında bürokrat ya da bir ara mecliste de tartışıldığı gibi teknisyen rolünde oturuyor koltuğunda. İsimlerini siyaset üretirken değil de "görevden affedildiklerinde" ya da bir skandal falan olunca duyuyorsunuz. Ruhsar Pekcan'ın adını da çoğu kişi, kendi firmasından, başında bulunduğu bakanlığa yaptığı dezenfektan satışı skandalıyla duydu ya da hatırladı. Sonra Pekcan kelimenin tam anlamıyla "affedildi". Görünüşe bakılırsa, sadece görevinden değil, bir skandala imza atmasına rağmen soruşturmalardan da "affedilmiş" oldu. Oysa bu "ticaretin" soruşturulması gerekmekteydi.
Pekcan hâlâ görevdeyken, Bakanlığa 9 milyon lira tutarında olduğu iddia edilen dezenfektan satışıyla ilgili şöyle bir açıklamayla yaptırmıştı: "KDV Hariç 507.880 TL'lik dezenfektan Nanoksia Biyoteknoloji firmasından ilgili mevzuatın emredici hükümleri çerçevesinde gerekli tüm ürün/fiyat araştırmaları yapılarak, piyasa fiyatlarından oldukça aşağıda, usulüne uygun bir biçimde gerçekleştirilmiştir."
Bakanlık açıklamasında, Nanoksia Firması'nın Ruhsar Hanım ile eşi Hasan Pekcan'a ait olduğunu belirtmemeye özen göstermiş, satışın da etik, yani ahlaki değil, TL türünden maliyeti üzerinde durmuştu. Soruşturulmayan sabık bakan, hakkında çıkan haberleri, "Objektif gazetecilik anlayışına sığmayan, çarpıtılmış, yanıltıcı, art niyetli" olarak nitelemiş ve "Bakanlığımızı yıpratma amaçlı hazırlanan bu haberler gerçeği yansıtmamaktadır" diyerek yargılamıştı.
Ruhsar Pekcan, kendi firmasından kendi bakanlığına satış yapmakta, bakan olarak kendi şirketine kazanç sağlamakta herhangi bir sorun görmüyormuş, anladık. Ama onun için "hak" olan, Erdoğan'ın da hoşuna gitmemiş belli ki. Burada bir sorun olduğu, görevden affedilmesiyle tescillenmiş oldu.
Peki şimdi konu kapandı mı? Türkiye'yi çok "kıskanan" Almanya'da olsaydı, kapanmazdı. Anlatayım.
"Kıskanç" Almanya'daki soruşturma
Almanya etik meselelerde siyasetçilerin, bakanların gözünün yaşına bakmıyor. Burada da daha geçenlerde bir maske skandalı ortaya çıktı. Bazı milletvekillerinin ve siyasetçilerin resmi kurumlara maske satışında aracılık yaptıkları iddiası üzerine geniş bir soruşturma başlatıldı. Hatta bir ay önce, soruşturma kapsamında, adı açıklanmayan bir kişi tutuklandı.
Soruşturulanlar arasında daha önce Bavyera Eyaleti'nin eski adalet bakanı olan Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisinden Alfred Sauter, ayrıca aynı partiden istifa eden milletvekili Georg Nüsslein var. CSU'nun ortağı, iktidardaki Hıristiyan Demokrat Birlik'ten de (CDU) isimler bu skandala karışmış vaziyette. Soruşturma ise iktidardı, siyasetti, hiçbirini tanımıyor. İktidar partisi CDU'nun Thüringen eyaletindeki yerel büroları polis tarafından aranabiliyor. Hükümetten tek bir kişi bile çıkıp, bu soruşturmaya "darbe" falan demiyor. Türkiye'yi "kıskanan" Almanya'da siyasetçiler böyle soruşturuluyor, Türkiye'de ise "affediliyor".
Mehmet Muş ve Berat "Agabi"si
Ticaret Bakanlığının internet sitesinde yeni bir fotoğraf var. Fotoğrafta sabık bakan Ruhsar Pekcan halefi Mehmet Muş'a görevi devrediyor. Kamuoyu Mehmet Muş'u "Berat Agabi" e-postalarından tanıyor. Berat Albayrak’ın doktora tezine yardım edenlerden birinin Mehmet Muş olduğunu, "Albayrak, doktora, ahlak" başlığıyla yazıda anlatmıştım. Kamuya mal olan 21 Kasım 2010’daki bir e-postada Mehmet Muş, 'S.a. Berat Agabi' deyip Albayrak'ın söylemiş olduğu değişiklikleri tez üzerinde uyguladığını, belli bölümleri güncellediğini, herhangi bir yanlış kalmadığını, "Berat Agabi" uygun görürse, bir tablo eklediğini, bir bölümün de zenginleştirildiğini yazıyor. "Berat Agabi"si de "Sağolasın Mehmetçim, çok güzel olmuş" diye cevaplıyor.
Mehmet Muş'un Berat "Agabi" sevgisi bununla bitmiyor. Eylül 2012’de Erdoğan milletvekillerini ve il başkanlarını parti genel merkezinde toplantıya çağırıyor. Berat Albayrak o zaman henüz milletvekili değil. Gündemde büyük kongre hazırlıkları var. Erdoğan'ın milletvekillerinden ve il başkanlarından isim isteyeceği bu toplantı öncesinde, Mehmet Muş Berat Agabisi’ne bu konuyla ilgili herhangi bir emrininin, dikkat etmesi gereken herhangi bir hususun olup olmadığını soruyor.
Liyakatin sadakatle yer değiğtirdiği bu düzende Berat Albayrak'ın bu vefakâr kardeşi, 2011'de AKP'den milletvekili oldu, sonra AKP Grup Başkanvekili, son olarak da Ticaret Bakanı. İşte, biri gidiyor, biri geliyor.
© Deutsche Welle Türkçe