Erdoğan-Biden ya da Türk-Amerikan ‘ilişkileri’
Erol MANİSALI 01 Ocak 1970
Ankara-Washington ilişkileri kısa ve orta vadede, önümüzdeki günlerdeki Erdoğan-Biden görüşmesine (ve ilişkilerine) indirgenmiş durumda. Biden (ve ABD) açısından, kısa ve orta vadeli hesaplar büyük ölçüde şöyle olabilir:
1) Biden, Erdoğan iktidarının ekonomik yönden çok sıkışık durumda olduğunu görüyor ve Batı sermaye piyasaları karşısındaki zaafını kullanmak istiyor.
2) Sarraf ve Halkbank meselelerinde eline geçirdiği “olağanüstü kozlar” ve bunları kullanmak söz konusu.
3) Üstelik Ankara’da “tek adam rejimi” hâkim olduğu için her şeyin tek adamda bittiğini hesaplıyor. ABD talepleri (ve baskısı) karşısında eski Ecevit ve Demirel iktidarlarında olduğu gibi “TBMM’yi arkasına alarak, karar çıkararak ABD’ye karşı pazarlık gücünü yükseltecek bir durum yok”. Pazarlık “tek kişi” ile yapılacak. Bu Biden için çok avantajlı bir durum. Zaten Biden bu nedenle AB’ye ve Avrupa Konseyi’ne, “Ankara’nın üzerine şimdilik fazla gitmeyin, işleri bozmayın” havasında bir talepte bulundu, kozlar bizim elimizde mesajını verdi.
4) 2011’de “başlatılan” Arap Baharı sayesinde Irak, Suriye ve Libya’yı parçalamış, Arap ülkelerini önce birbirlerine düşürmüş, sonra da hemen hemen tamamını, stratejik ortağı İsrail ile işbirliğine götürmüş, Erdoğan’ın Arap dünyası ile arasını açmış, AKP iktidarını yalnızlığa sürüklemiş. Yarın Irak, Suriye ve Libya’dan da TSK’nin ayrılmasının altyapısını hazırlamış. Türkiye’nin içine, bir saatli bomba gibi beş milyon Suriyeliyi pompalamış.
5) Ankara (ve AKP iktidarını) Doğu Akdeniz’den koparmış. Yunanistan’ı, İsrail’den sonra bölgedeki yeni stratejik ortağı haline getirecek askeri ve siyasi hamleleri atmış. Kıbrıs’ta, Rumlar lehine ve KKTC aleyhine bir ortam yaratan koşulları getirmiş, yanında Fransa’yı da Kıbrıs’a sokmuş. Erdoğan’ın KKTC ile arasını açacak koşulları yaratmış. Pazarlık, “tek kişi” ile yapılacak, bu Biden için çok avantajlı bir durum. Zaten Biden bu nedenle AB’ye ve Avrupa Konseyi’ne, Ankara’nın üzerine şimdilik fazla gitmeyin, işleri bozmayın havasında bir talepte bulundu, kozlar bizim elimizde mesajını verdi.
YA BİZİM TARAF?
R.T. Erdoğan, Biden’ın elindeki bütün bu kozları fazlasıyla bilen bir tek adam olarak onunla karşı karşıya gelecek.
Ve 2016’dan beri uygulamalarla, bütün hesaplarını, iktidarını her ne pahasına olursa olsun sürdürmek hedefine göre yürüten siyasetçi olarak bulunacak. Bu durumu en az bizler kadar Biden takımının da bildiğini düşünürsek, varın siz görüşmelerden nasıl bir sonuç çıkacağına karar verin.
Patavatsızlığını ve cüretini, “sözde soykırım” ifadesinde ve “Kostantinopol” sözcüğünde saklamayan Biden’ın görüşmeden sonra “ne diyeceğini” hiç merak etmiyorum. Söylenenlerden çok “söylenemeyenler” önemlidir. Bunları da genellikle, iş işten geçtikten sonra yaşamaya başlarsınız, “atı alanın Üsküdar’ı geçmesinden sonra”.
Ve İsrail’in Filistin saldırıları mı? ABD’nin 2003’ten beri Ortadoğu’da yaptıklarına bakın, son kertede Golan Tepeleri’nden ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanımasına gelin ve AKP iktidarının, İsrail’in bölgede İran’dan sonra en etkili düşmanı olan Şam’a (Esad’a) karşı 2011’den beri uygulamaya başladığı, Esad karşıtı politikayı ekleyin, Tel Aviv’in bu insanlık dışı saldırılar noktasına nasıl geldiğini görürsünüz. Düzenlediğim Uluslararası Girne Konferansları’nda 1990’da konuşmacı olarak konuğum olan Türk dostu Yunan Profesör Cosmos Megalommatis’in yıllar önce, Girit’e göçmek zorunda bırakılan Filistinlilerin hikâyesini anımsadım. Girit için “O bir Filistinliler adasıdır” demişti. (*) Dün gibi hatırımda...
Ve son olarak adı Sedat Peker olan bir kişinin sansasyonel açıklamalarına (ve iddialarına) gelince, kanalizasyon sistemi aşırı basınca dayanamadı ve lağım patladı, aynen Oliver Stone ve Sergio Leone filmlerinde görüldüğü üzere.
Ve en son olarak Beşiktaş şampiyon olunca, “ÇARŞI” yine kazanmış oldu...
(*) Prof. Cosmos Megalommatis’i “Yolumun Kesiştiği Ünlüler” kitabımda anlatmıştım, syf. 57.