Ya iç güçler!
İbrahim KAHVECİ 01 Ocak 1970
Her olayı dış güçlere bağlamayı alışkanlık haline getirdiğimiz gibi işin en kolayı olduğunu da çok iyi biliyoruz. Bu sayede bütün hatalarımızdan da arınmış oluyoruz.
Acaba bizim hiç hatamız yok mu? Ya da gerçekten dış güçler mi hareket ediyor, yoksa iç güçler mi?
İç güçler denildiğinde elbette temel nokta ülkeyi yöneten kadrolardır. Parti ve/veya partilerdir...
O partilerin atadığı bürokratlardır..
2016 yılını hatırlayın. Kasım 2016’da ‘dolar bozdur’ kampanyası yapılmıştı. Neden?
Çünkü OHAL ile sadece FETÖ mücadelesi yapılacak denilmesine rağmen her alanda OHAL yetkileri kullanılmaya başlanmıştı. Demokrasiden uzaklaşıldığını gören yatırımcılar da buna göre yeni pozisyon almaya başladılar.
Nitekim yerli yatırımcılar da dolar bozdurup avro almışlardı. Evet, evet tam o hafta sokakta dolar yakan bu millet sadece dolar yerine avro almıştı.
Ama bizim için ana mesele yerli yatırımcının bu söylemlere kanıp kanmaması değil. Hatta yıllarca dolar bozdurun söylemine rağmen yerli tasarruf sahipleri döviz mevduatlarını sürekli artırdılar.
Sizce burada suç veya sorunlu olan kesim neresidir?
Oy vermeye geldiğinde daha düne kadar siyasi iktidarı ayakta tutan millet neden iş paraya geldiğinde iktidarı hiç dinlemedi?
Sadece buradan bile aslında bir sonuç çıkmaktadır. Sözle söylenen sahada karşılık bulmuyor. Ya da söylenen sözlerin temeli piyasa dinamikleri ile uyuşmuyor.
Mesela 2019-2020 yıllarında müthiş bir TL genişlemesine gidildi. Piyasalar adeta TL kredilerine boğuldu. Bakmayın şimdi Merkez Bankasının kredili büyümeyi frenlemeye çalıştığına... O günlerde teşvik ediliyordu ve kredi vermeyen bankalara yaptırımlar uygulanıyordu.
128 milyar dolar işte o günlerde eritildi.
Yerli yatırımcı TL genişlemesi ve negatif TL faizi ile koşar adım döviz aldı.
Düşünsenize hem TL faizi yüzde 7-8 aralığında hem de enflasyon çift hanede. Ama asıl sorun enflasyonda daha da yükseliş beklentisinin artmış olmasıydı.
Bugün AK Parti ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi de 128 milyar doların savunmasında “75 milyar doları yerliler aldı” diyerek durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Oysa bu söylem ile yıllardır kendilerini suçsuz-günahsız kurtarmaya çalıştıkları “dış güçler” teorileri de çökmüş oluyor ama neyse...
Aslında durum sadece 2019-2020 parasal genişleme yanlışları ile ifade edilemez. Mesela çok ama çok basit bir örnek var karşımızda: Yanlış finansal politikalar yüzünden adeta kilitlenmek üzere olan ekonomiyi Merkez Bankası Başkanlığına atanan Naci Ağbal ile aşmaya çalışmıştık. Ve bir gece kararnamesi ile Naci Ağbal’da görevinden alınıverdi.
Sadece bu kararnamenin faiz maliyeti 550 milyar liraya mal oldu. Stokta toplam maliyet ise 1 trilyon liraya çıktı.
Acaba koca ülkemize bu kadar pahalıya yol açan bu hamleyi hangi dış güçler organize etmiş olabilir
Bunlar elbette kısa süreli yanlışlar. Asıl sorun uzun süreli temel çöküşlerdir.
Mesela hangi dış güçler ülkede liyakatin kaldırılarak itaate dayalı yönetimi bize dayatmış olabilir? Bu sayede ülkemizin kurumsal yapısındaki büyük çöküş ile dış güçler ne hedeflemektedir?
Ya da bütün güçlerin tek elde toplanması ile ülkede kurumsal aklın yok edilişini hangi dış güçler bize empoze etmiş olabilir?
Eğitim sisteminin uzun vadede ülkemize nasıl bir maliyet çıkaracağını hiç söylemiyorum bile. Herkesin üniversiteli yapıldığı, beton üniversiteler ile kalitenin bitirildiğini asıl uzun vadede görmüş olacağız.
Biz yeniden kısa vadeye ve piyasalara dönelim.
Mesela son günlerde siyaset-mafya ilişkisi piyasaları da vurmaya başladı. Dün ABD doları değer kaybederken nerede ise sadece Türkiye’de TL’ye karşı değer kazandı. Avro ise artık TL karşısında rekor düzeyde...
Biz neden bu kadar yanlış yapıyor ve toplumun sorunlarını görmezden geliyoruz. Acaba gerçekten bir dış güç teorisi mi var; yoksa gerçekten dış güç adı altında içeride gereken her türlü yıkım mı yapılıyor?
Kendimize gelmemiz ve ne yaptığımıza bakmamız gerekiyor. Aksi halde faturayı evlatlarımızın ve torunlarımızın ödeyeceği bir cahiliye devri yıkım sürecini yaşamaya devam edeceğiz.
Sorun içimizde
Sorun insanlığımızda ve vicdanımızda.
Ya da sorun iç benliğimizde diyerek sorumluluk üstlenmeyi bekleyelim.