Seyyid Azim Şirvânî
Yavuz Akpınar 01 Ocak 1970
9 Temmuz 1835’te Şamahı’da doğdu. Din âlimi olan babası Seyyid Mehmed, Azim henüz yedi yaşında iken vefat edince Dağıstan’ın Yahsay köyünde din görevlisi olarak çalışan dedesi Molla Hüseyin onu yanına alarak öğrenimiyle bizzat meşgul oldu. Burada Arapça, Farsça okuyan ve yöredeki bazı dillere âşina olan Azim 1853’te annesi Gülsüm Hanım’la Şamahı’ya döndü. 1856’da dinî bilgisini ilerletmek ve Şiîler’ce önemli sayılan mekânları ziyaret etmek amacıyla Irak’a gitti. Birkaç yıl Necef, Kerbelâ, Bağdat, Şam ve İstanbul’da kalıp tahsilini tamamladıktan sonra memleketine döndü.
1857’de hac için gittiği Mekke ve Medine’de bir müddet kaldı. Şiirlerine de yansıyan bu ziyaretin ardından Kahire’ye gitti ve ileri gelen din âlimleriyle görüştü. Seyahatleri sırasında Osmanlı Devleti’nin ve İslâm dünyasının içinde bulunduğu siyasî, içtimaî durumu gördü; aydınların ve din bilginlerinin düşüncelerini öğrendi. İstanbul ve Kahire gibi merkezlerdeki yeni düşünce hareketlerinden etkilendi. Yaşadığı Kafkasya’yı ve Azerbaycan’ı diğer İslâm ülkeleriyle mukayese edip Kafkasya muhitinin fikrî ve dinî bakımdan geriliğini anlayınca kültürel ve sosyal problemlere ilgi duyarak öğretmenlik yapmayı tercih etti. Şamahı’da bir özel okul açtı (1869-1870). Burada okuttuğu dersler ve kullandığı yöntemler, Rus okullarından ziyade eğitimi sırasında yakından tanıma imkânı bulduğu Osmanlı mekteplerindeki yeni sistemin (usûl-i cedîd) etkilerini taşıyordu. nitekim Kafkasya’da tarih, coğrafya, fizik, matematik gibi dersleri müslüman mekteplerine sokan ilk öğretmenlerden biri oldu.
O dönemde Âzerî Türkçesi’nde usûl-i cedîde uygun ders kitapları bulunmadığından Farsça ve Âzerî Türkçesi ile manzumeler, manzum hikâyeler yazdı; bunları ders kitabı olarak okuttu. 1873-1874’te Rus hükümetinin Şamahı’da açtığı yeni tarz Rus-Tatar Mektebi’ne öğretmen tayin edildi. Bu mektepte din (şeriat) dersleriyle birlikte Farsça ve Âzerî Türkçesi okuttu. Müslüman talebelerin çağdaş ilimleri öğrenmeleri için Rusça’yı da bilmeleri gereğine inandığından onların bu dili öğrenmelerini istiyordu. Kendisi 1870’lerden itibaren Rusça öğrenmiş, hatta bu dilden tercümeler yapmıştı. Bu arada Bakü’de Hasanbey Melikzâde Zerdâbî’nin Rusya’daki Türkler’in ilk Türkçe gazetesi olarak çıkardığı Ekinçi’ye manzumeler ve yazılar göndererek onu destekledi, gazetenin geniş okuyucu kitlesine ulaşması için gayret gösterdi. 1877’de bu gazetenin kapatılması üzerine Ziyâ, Ziyâ-yi Kavkasiyye ve Keşkül gibi gazetelerde yazılarını sürdürdü. Ölümüne kadar öğretmenlik yaptı. Öğrencileri arasında Mirza Alekber Sâbir ve Sultan Mecid Ganîzâde gibi şair ve yazarlar vardır. Seyyid Azim Şirvânî 1 Haziran 1888’de vefat etti ve Şamahı’daki Şâhandan Kabristanı’na defnedildi.
Âzerî edebiyatında döneminin en büyük klasik şairi olarak kabul edilen Seyyid Azim, Şamahı’daki şairler ve aydınlar topluluğu Beytüssafâ’nın reisiydi. 1855’ten itibaren eski tarzda yazdığı lirik gazelleri, kaside, kıta, rubâî ve müseddesleriyle tanınmıştır. Farsça şiirleri de bir divan teşkil edecek kadar çoktur. Şirvânî özellikle Rus memurlarının zulmünü, rüşvet ve suistimallerini, keyfî davranışlarını, cahil ve menfaatperest din görevlilerinin riyakârlıklarını acı ve alaycı bir dille eleştirdiği manzumeleriyle ilgi çekmiştir. Bu tarz şiirlerinde bazı kişileri adlarını belirterek sert bir şekilde hicvetmesi onları rahatsız etmiş, bu yüzden çeşitli baskılara mâruz kalmıştır. Şiî-Sünnî mezhep ihtilâflarına, Şiîler’in 10 Muharrem’de kendilerine eziyet etmelerine ve bâtıl itikadlara karşı çıktığı şiirleri yüzünden cahil halk arasında zor durumlara düştüğü de olmuştur.
Eserleri. 1. Tezkire. 1885’te tamamlanan eserde Azerbaycan’da, Osmanlı ülkesinde, İran’da ve kısmen Türkistan’da yetişen Türk şairlerinden 270 civarında kişinin kısa hal tercümesi ve şiirlerinden örnekler bulunmaktadır. 2. Târîh-i Şirvân. 1884-1887 yılları arasında kaleme alınan ve bugün mevcut olmayan eserin bir bölümü, daha 1884’te Vladimir Bezmenov tarafından Rusça’ya çevrilerek Tiflis’te bir arkeoloji-tarih dergisinde bastırılmıştır. 3. Rebîü’l-etfâl (Şeriat). Didaktik manzume ve hikâyelerden oluşan bu ders kitabı yayımlanması için Bakü-Dağıstan Mektepleri Müdürlüğü’ne gönderilmiş, ancak eser, içinde siyasî fikirler bulunduğu gerekçesiyle yazarının Şeki’deki öğretmenlik işinden uzaklaştırılmasına sebep olmuştur. Daha sonra geliştirilip 1883’te tamamlanan esere Tâcü’l-kulûb adı verilmiştir. Seyyid Azim’in şiirleri toplu halde ölümünden sonra yayımlanmış, oğlu Câfer bazı hikâye ve temsillerini 1895’te Tiflis’te Mecmûa-i Seyyid Azîm Şirvânî adıyla neşretmiş, eser aynı yıl Tebriz’de de basılmıştır. Divanı Habib Sadıkoğlu tarafından düzenlenerek 1897’de Tebriz’de yayımlanmış, 1902’de Bakü’de Gazeliyyât-ı Seyid Azîm neşredilmiştir. Külliyatının nisbeten tam baskısı Azerbaycan İlimler Akademisi yayınları arasında çıkmıştır: Seyyid Azîm Şirvânî: Eserleri (I-III, Bakü 1967-1974). Külliyatı neşre hazırlayan Süleyman Rüstemov I. cildinin başına şairin hayatı ve eserleri hakkında bir inceleme eklemiştir. I. ciltte klasik tarzda gazelleri, II. ciltte satirik manzumeleri, manzum hikâyeleri, bazı hadiselere bağlı olarak yazılmış şiirleri, kasideleri, manzum ve mensur mektupları, Rebîü’l-etfâl adlı eseri, III. ciltte Tezkire’si bulunmaktadır. Seyyid Azim’in 1954 yılında kendisine ait arşiv kayıtları arasında bulunan Farsça divanı henüz basılmamıştır.