Korkut Bitig
Ahmet Bican Ercilasun 01 Ocak 1970
Dedem Korkut'un şöhreti dünyayı tuttu. Elimde bir kitap var. Tam adı şöyle: Korkut Bitig-Dünyada Dede Korkut Araştırmaları. Bir ay kadar önce Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanmış. Türk halk edebiyatı araştırmalarının öncülerinden Fikret Türkmen ve Dede Korkut Kitabı hakkında mükemmel bir doktora tezi yazmış bulunan Gürol Pehlivan oturmuşlar; dünyanın çeşitli dillerinde yapılan araştırmaları toplamışlar, Türkçeye çevirtmişler, belli bir düzene koymuşlar ve yayımlamışlar.
1930-2017 yılları arasında yayımlanmış tam 20 araştırma. Sovyetler Birliği, İtalya, İngiltere, Fransa, İran, Yugoslavya, ABD, Çin ve Kore'de yayımlanmış tam 20 makale. Rusça, İtalyanca, Fransızca, İngilizce… Türkmen ve Pehlivan, her birini bir mütercime vermişler, Türkçeye çevirmelerini istemişler. Böylece elimizdeki kitap oluşmuş.
Dedem Korkut'un dünyayı tuttuğunu biliyorduk ama bu kitapla bu husus çok daha somut olarak anlaşılmıştır.
Aslında Dede Korkut destani hikâyeleri Türkiye'den ve Türk dünyasından önce Avrupa'da biliniyordu. Çünkü Dede Korkut Kitabı'nın tam yazması Almanya'nın Dresden şehrindeydi. Alman bilgini Heinrich Friedrich von Diez 1815 yılında, bu yazmadaki Tepegöz hikâyesini uzun bir incelemeyle birlikte yayımlamıştı. Tarihî değeri olan bu çalışma da yakın zamanda Hasan Güneş tarafından Türkçeye çevrilmiş ve 2018'de Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanmıştır.
Dede Korkut'un ikinci nüshası da Avrupa'da, Vatikan Kütüphanesinde idi. Onu da 1950 yılında İtalyan Türkolog Ettore Rossi bulmuş ve geniş bir incelemeyle birlikte 1952'de Roma'da yayımlamıştı. İşte bu kitaptaki İtalyanca incelemenin Türkçesi de yeni kitapta var.
Dede Korkut üzerindeki çalışma ve yayınlar 1988 yılına kadar normal seyrinde gidiyordu. Türkiye'de Kilisli Rifat, Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin; Azerbaycan'da Hamit Araslı, Ferhat Zeynalov-Samet Alizade ve Şamil Cemşidov Dede Korkut kitabını yayımlamışlar ve üzerinde çalışmalar yapmışlardı.
Başta Fuat Köprülü olmak üzere edebiyat tarihçileri de hem edebiyat tarihleri içinde hem de ayrı ayrı makaleler hâlinde Dede Korkut'u ele alan incelemelere imza atmışlardı. Eğitimin eğitim olduğu yıllarda Dede Korkut hikâyeleri ders kitaplarında da yerini almış, ilk ve orta öğrenim öğrencilerinin hafızalarına yerleşmişti.
1988 yılında önemli bir hadise oldu. "Önemli hadise" deyince aklımıza hemen bir iktidar değişmesi, bir askerî darbe geliyor değil mi? Belki de millîlerimizin sporda kazandıkları bir başarı. Ama aziz okuyucular, bana sorarsanız edebiyat ve kültür hadiseleri de "önemli hadise"lerdendir. Atatürk döneminde yapılan dil ve tarih kurultayları, Türkiye radyolarının ilk haberi olduğu gibi 7-8 gün boyunca bütün gazetelerde de manşetten verilirdi. Çünkü başta Atatürk olmak üzere bütün devlet adamları, sadece açılışta 20-30 dakika değil, 7-8 gün boyunca bu kurultaylarda hazır bulunurlardı. Tabii dönemin belli başlı sanat adamları ve gazetelerin yazarları da.
1988 yılındaki hadise, Bakü'de yapılan Birinci Türk-Sovyet Kolokyumu idi. İki ülke arasındaki kültür anlaşmalarının sağladığı imkânla Türkiye'den Osman Fikri Sertkaya, Sovyetler Birliği'nden Tofig Melikov (şimdi Melikli) harekete geçmişler ve her yıl bir Türk ülkesinin başkentinde olmak üzere bir kolokyumlar dizisi planlamışlardı. Dizinin birinci toplantısı Bakü'de yapıldı ve konusu Dede Korkut idi. Türkiye'den, içlerinde Orhan Şaik ve Bahaeddin Ögel'in de bulunduğu yedi bilim adamı Dede Korkut hakkında bildiriler sundular. Toplantı, o zamanki Azerbaycan basınında gerçekten "önemli bir hadise" olarak algılandı ve o ölçüde yer aldı. Hadise idi çünkü hem konu Dede Korkut idi, hem de Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilk kapsamlı ilmî alış veriş idi.
İşte bu hadiseden sonra hem Türkiye'de, hem Azerbaycan'da Dede Korkut yayın ve araştırmalarında bir patlama meydana geldi. Dede Korkut Kitabı, çeşitli bilim adamları tarafından defalarca yayımlandı. 2018 sonlarında İran'ın Türkmensahra bölgesinde yeni bir yazmanın bulunması ilgiyi daha da artırdı. Çok kısa bir zaman içinde, Türkiye, Azerbaycan ve İran'da yeni yazma üzerinde tam sekiz yayın yapıldı; dokuzuncusu da yakında geliyor.
Aslında sadece Dede Korkut üzerinde değil, tarihî mirasımızın tamamı üzerinde müthiş bir ilgi ve merak var. Türk tarihinin bütün dönemleri, Köktürk bengü taşları, Kutadgu Bilig, Dîvânu Lugâti't-Türk, Oğuzname vb. üzerinde sayısız çalışmalar yapılıyor. Uzak ve yakın Türk tarihini ele alan sayısız romanlar yazılıyor. 2000'den sonraki bu patlamanın sebepleri üzerinde bence ayrıca durulmalıdır.