Karanlık çökerken…
Taha Akyol 01 Ocak 1970
Size bir kitaptan alıntı sunacağım. Uzun, sıkıcı değil, kısa ve önemli çok önemli… Kitabı tanıtacağım ama önce alıntıyı okuyalım:
“Bu imtiyazlı kurumlarda bilim ve sanat gelişmedi. Bunun başlıca iki sebebi vardı. Birincisi kuruma yeni atananların seçiminde ehliyet ve liyakatin değil kayırmacılığın rol oynamasıydı. İkinci sebep ise buralarda özgür tartışma araştırma ortamının oluşmamasıydı. Bırakın özgür tartışma ortamını, özgürlük ruhu buralara hiç uğramadı…”
Bu satırlar hangi zamanda nereyi, hangi ülke veya kurumu anlatıyor olabilir?
Eminim hepiniz bazı tahminlerde bulundunuz. Fakat hiç birinizin doğru tahmin ettiğini sanmıyorum.
Ben de doğru tahmin edemezdim.
Çünkü yukarıdaki satırlar 1337-1357 yıllarında, bundan 680 yıl önce bir papaz tarafından yazılmıştır. Papalığın ağırlaşan baskısı altında, geleneksel manastırlardaki serbest ortamın nasıl yok edildiğini anlatır. Adım adım yaklaşan “engizisyon”un ayak sesleriydi bunlar.
‘KURBAĞA MANASTIRI’
Alıntı yaptığım kitabın ismi “Kurbağa Manastırı”, yazarı bu manastırda bir rahip olan Perfectus Belaslatinas.
Yukarıdaki alıntıyı yaparken, zaman ve mekan belli olmasın diye, “manastır” yerine “kurum” dedim. Rahip adayı demek olan “inceptor”u da “yeni atanan” diye yazdım. Alıntı, kitabın 54. sayfasındadır.
Kitabı dilimize çeviren, değerli hukukçu Prof. Kemal Gözler… Hıristiyanlığın 13. Asırdaki büyük isimlerinden Thomas Aquinas’ın Latince bir kitabını ararken bu kitabı bulmuş, dilimize çevirmiş. (Kırmızıkedi Yayınları)
Anayasa hukukçusu Prof. Gözler Aziz Thomas Aquinas’ı niye arar? Elbette arar… Biz de Hukuk Fakültesi’nde hocamız merhum Recai Galip’in kamu hukuku derslerinde Maverdi ve Farabi’yi de Aquinas ve Dante’yi de okumuştuk.
Fikirlerin derinlerine gidince asırlar içinde gelişim çizgilerini görebiliyorsunuz.
ENGİZİSYON DÖNEMİ
Erken Orta Çağ’da otorite merkezileşmemişti. Manastırlarda mistik, ortodoks ya da felsefeye yönelen teolojik tartışmalar oluyordu. 14. Asırdan itibaren güç zehirlenmesine kapılan merkezi Papalık otoritesi bu tartışmaları adım adım bastırmaya başladı.
İşte “Kurbağa Manastırı” bu dönemde yazılmış…
Karanlığın “dört aşamada geldiğini” anlatıyor: Manastırlara Papalığın uzantısı genç rahiplerin atanması, eleştirilerin korku ile bastırılması, manastırlardaki başrahip seçimlerinin kaldırıp merkezi atanma sisteminin yerleştirilmesi ve nihayet “tamamıyle bağımlı” hale getirilmesi. (s. 75)
Yazar rahip Belaslatinas, manastırdaki hukuk derslerini öğretme görevinin merkezden gönderilen “teologlara” verilmesini kalitesizleşmenin örneği olarak anlatıyor. (s. 78)
Serbest düşünceleri savunan rahipler bastırılıyor. Kilise tarihindeki “haeresis” (sapkınlık), “persecution” (soruşturma), “excommunicatio” (aforoz) ve “inquisitio” (engizisyon) gibi kavramlar bu dönemin simge kavramlarıdır.
TARİHİN AKIŞI
Rahip Belaslatinas, Papalık istibdadı hakim olduğunda, “manastırlara boğucu bir havanın çöktüğünü” ve “eskiyi mumla aradıklarını” yazıyor. Vicdanın sesine uymanın “ateşten duvara” çarpmak haline geldiğini anlatıyor.
Engizisyona götürülen “matematikçi rahibe” gibi örnekler veriyor.
Kemal Gözler, kitap hakkındaki yazısında “Perfectus Belaslatinas, kitabında olağanüstü karanlık bir manzara çiziyorsa da bu karanlık, güneşin doğumundan önceki karanlık gibidir. Ne var ki, Perfectus Belaslatinas’ın ömrü, güneşin doğuşunu görmeye yetmemiştir” diyor.
Evet…
Avrupa’nın birçok şehrinde, “sapkın” diye ateşte yakılmış “martirler”adına anıtlar, kitabeler vardır. Tarih, şeref payesini o kahramanlara vermiştir.
Kuzey ülkelerinde 16. Yüzyılda patlak veren Protestan hareketinin anlamı, Papa’nın ruhani ve siyasi otoritesini reddederek doğrudan İncil’e dönmekti… Bu, bireyselleşme sonucunu doğuracaktı. Bilim devrimi de özgürlüğün ve modern çağın yolunu açacaktı.
Zamanımızda da bilim, özgürlük ve iktisadi gelişme iç içe değil mi?