« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Haz

2021

Azerbaycan, NATO yolunda mı?

Oğul Tuna 01 Ocak 1970

14 Haziran'la başlayan hafta, koronavirüs ile geçen bir yıl da göz önüne alırsa, son iki yıllık diplomatik sürecin en yoğun geçen dilimi oldu.

NATO Zirvesi'nin (14 Haziran) hemen ardından Biden ve Putin'in Cenevre'de görüşmesi (16 Haziran) uluslararası ilişkilerin kritik bir dönemecinde gösterdi.

Azerbaycan, Türkiye ve Güney Kafkasya açısından en önemli görüşme ise şüphesiz ki 15 Haziran'da Karabağ'da gerçekleşti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce Füzuli, sonra Şuşa'da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile bir araya geldi ve iki ülke açısından tarihî anlar yaşandı.

Karabağ'ı ziyaret eden ilk yabancı devlet başkanı olan Erdoğan -ki aslında "anavatanınıza geldiniz" diye karşılandı- ile Aliyev'in imzaladığı "Şuşa Beyannamesi" Bakü'nün de yol ayrımını gözler önüne serdi.

15 Haziran Azerbaycan Halkının Millî Kurtuluş Günü'ne ve Kars Antlaşması'nın 100'üncü yıldönümüne denk gelen Şuşa Beyannamesi, iki devlet arasında şu ana dek imzalanmış en önemli sözleşme kabul edilebilir.

Öte yandan İkinci Karabağ Savaşı sonrası Azerbaycan'ın iyice belirginleşen jeopolitik seçimlerinin teyit edildiği bir belge niteliği taşıyor.


Şuşa Beyannamesi: Azerbaycan ve Türkiye birliğine giden yol

Aliyev'in "Azerbaycan'ın ve bütün Türk dünyasının kadim medeniyet beşiği" olarak adlandırdığı Şuşa'da dünya kamuoyuyla paylaşılan sözleşmenin resmî adı "Müttefiklik Hakkında Beyanname".

İki Cumhurbaşkanı gelişmeyi tarihî semboller eşliğinde kutladı. İki günlük toplantılara Aliyev'in Erdoğan'ı karşılama hitabında, konuşmasında ve basın konferansında Atatürk vurgusu damgasını vurdu.

Ayrıca taraflar Birleşmiş Milletlerden başlayarak üye oldukları uluslararası örgütleri andı. Türkiye ve Rusya'nın "işgalden kurtarışmış arazilerde" faaliyetinin öneminin altı çizildi.

Sözleşmenin Ermenistan dahil bölge ülkelerine tehdit olmadığını belirtip komşu ülkeleri de barış ve birlikte hareket etmeye çağırdılar.


Peki, metnin "tarihîliği" nereden kaynaklanıyor?

Hem ikili ilişkilerde hem bölgedeki jeopolitik düzlemde şu ana kadarki ilerlemelerin teyit edildiği ve yeni gelişmelere kapı aralandığı görüldü Şuşa'da.

İkili ilişkilerden başlarsak: Askerî alanda iş birliğinin artacağı ve teknoloji paylaşımının sıklaşacağı ifade edildi.

Dahası, Azerbaycan ve Türkiye millî güvenlik kurullarının birlikte toplanacağı ilan edildi. Bunun şartları neler olacak?

Beyannamede çerçevenin tamamı çizilmese de bu toplantılarda millî çıkarlara, bölgesel ve küresel güvenlik meselelerin masaya yatırılacağı belirtildi.

Bu karar, uluslararası örgütlerde ya da konfederasyonlarda görülen bir birlikteliği işaret ediyor. Yine de "birlik" kelimesini görüp bu kadar iyimser olmamak gerek.

Ankara ve Bakü'nün kurguladığı vaziyet, muhtemelen şu an için Belarus-Rusya Birlik Devleti'nin kağıt üzerinde daha esnek, uygulamada daha etkin bir biçimi anlamına geliyor.

Azerbaycan böylece güvenlik konusunda ilk kez tarafını belli ediyor.


ABD ve NATO'nun Güney Kafkasya'ya dönüşü

Şuşa Beyannamesi'nin Brüksel'deki 14 Haziran tarihli NATO Zirvesi'nden bir gün sonra duyurulması dahî kendi başına anlamlı.

ADA Üniversitesi öğretim üyesi ve Topçubaşov Merkezi'nin direktörü Rusif Hüseynov da "Azerbaycan NATO şemsiyesi altına mı giriyor?" diye soruyor ve ekliyor:

Şuşa Beyannamesi'nin en ilginç hükümlerinden biri de karşılıklı güvenlik garantileri. 2020 Karabağ Savaşı'nda zirve noktası görülen Azerbaycan ve Türkiye'nin savunma mekanizmaları, uzun bir geçmişe sahip.

Üçüncü bir ülkenin işgaline karşı karşılıklı askerî yardım, askerî pakt anlamına geliyor. NATO'nun en büyük güçlerinden birinin güvenlik garantisini sağlayan Azerbaycan'ın da dolaylı olarak NATO şemsiyesi altına girdiğini gösteriyor.

Yine de bu dolaylı NATO koruması, Gürcistan ve Ukrayna gibi tam üyelik için gayret eden ama başarısız olan ülkeler üzerinde incelenmeli. (Belki de buralarda uygulanmalı).


ABD ve NATO'nun bölgede son dönemde ağırlık kazanan etkisi Şuşa ile sınırlı değil. 12 Haziran'da Bakü ve Erivan arasında yaşanan takasa da dikkat edilmeli.

Ermenilerin Ağdam'da döşediği mayınların haritasına karşılık Azerbaycan'daki esir askerlerini almaları Güney Kafkasya'da barış ve huzurun sağlanması adına önemliydi.

Fakat daha da dikkat çekici olan şey, bu takasın ardında ABD'nin yönlendirmesiyle Gürcistan'ın arabuluculuk yapmasıydı.

Rusların savaşı takiben egemenliğini artırmasına karşılık Azerbaycan ve Ermenistan'ın böyle bir üçüncü kuvvete, hatta barışçıl komşularının yardımına ihtiyaç duyması tesadüf değil.

14 Haziran tarihli NATO Zirvesi Bildirisi'nde ve 16 Haziran'da Biden-Putin görüşmesinde Gürcistan'ın durumuna defalarca atıfta bulunulması da not düşünülmeli.


İsrail'de Ermeni basınının "Azerbaycan yanlısı" diye adlandırdığı Avigdor Lieberman'ın güçlenmesi bir başka ilgi çekici mevzu. Lieberman, aynı şekilde İsrail'de de "Azerbaycan lobisinin temsilcisi" olarak anılıyor.

Keza Kafkaslarda nadir görüşür bir biçimde Habad okullarına ve Yahudi tarihi müzesine, Kuba'daki Dağ Yahudileri Tarihi Müzesi'ne, ev sahipliği yapmakla övünüyor Azerbaycan.

Habadlar, ABD ve İsrail'de diplomaside önemli bağlantılar kurulmasında kilit rolde. İkinci Karabağ Savaşı'yla paralel olarak Azerbaycan elitinin dönüşümü ve kamuoyu görüşünün değişimini de burada not etmeli.

Diğer eski Sovyet ülkelerinin genelinde hâlen Sovyet tedrisatından geçmiş kadrolar yönetimde yer alırken Azerbaycan'da Batı'da öğrenim gören ya da bulunan insanlar ön plana çıkmakta.

Bunlardan biri de Hikmet Hacıyev. Güvenlik meselelerinden sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hacıyev NATO kurumlarında eğitim almış bir isim.

Bütün bu gelişmeler bölgedeki dengelerde değişim çağrısı şeklinde okunabilir.


Jeopolitik yıkım ve yeniden yaratım

Moskova'nın gölgesinde Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün üyesi olmayan iki Kafkas ülkesi, Azerbaycan ve Gürcistan, Türkiye ve Batı'yla yakınlaşmaya olumlu bakıyor.

Aliyev'in Şuşa'daki konuşması esnasında "İskander" füzelerine vurgu yapması bu bakışın ve hayal kırıklığının eseri.

2020'deki savaşta Ruslar, Ermeni ordusuna "İskander" füze sistemi verdiklerini reddetmiş; fakat Azerbaycan'da bu sisteme ait buluntuların keşfi ve sergilemesi üzerine bu durumu kabul etmek zorunda kalmışlardı.


Hâlihazırda Dağlık Karabağ'da 1960 askeri personele sahip "barış koruma gücü" bulunduran ve Ermenistan'ın Sünik bölgesine ülke genelinde üçüncü askerî üssünü kurmaya hazırlanan Rusya ise Şuşa Beyannamesi'ne temkinli yaklaşıyor.

Rus Dışişleri Sözücüsü Mariya Zaharova 17 Haziran'da "Dağlık Karabağ sorunu ile Azerbaycan ya da Ermenistan'ın başka devletlerle [yani Türkiye'yle] ikili ilişkilerini karıştırmaması" gerektiğini söyledi.

Ayrıca Beyanname'de yer alan ifadeleri yok sayarak "Bölgedeki askerî ilişkiler dahil ikili ilişkiler diğer devletlere karşı inşa edilmemelidir" dedi.

Bir gün sonra Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, bölgedeki durumu yakından incelediklerini ve Erdoğan'ın Azerbaycan'da Türk askerî üssü kurulmasına dair açıklamasına dikkat ettiklerini belirtti.

Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya'nın geçtiğimiz Ocak ayında kabul ettiği, bölge ülkelerini birbirine bağlayacak demir ve karayolları önerisi. Kaynak: Kommersant, 13 Ocak 2021.


Rusya'dan gelen anlaşılabilir tepkiye rağmen Azerbaycan ve Türkiye'nin iki önerisi var ki bölgedeki statükoyu değiştirmeye yönelik niteliğini koruyor: Altılı Birlik kurmak ve Zengezur koridorunu açmak.

Erdoğan, 16 Haziran'da Azerbaycan Millî Meclisi'nde ("Azeri" kelimesini kullanarak Azerbaycanlıları rahatsız etmiş olabileceği) konuşmasında bu iki maddeye dikkat çekti.

Ermenilerin de "Zengezur koridorunda çalışmaya başlayacak demiryoluyla […] kolayca Moskova'ya ve tüm dünyaya" bağlanabileceklerini söyledi.

Yine Rusya, Azerbaycan, İran, Ermenistan ve Gürcistan'a bir platform kurarak aradaki düşmanlıklara son verme çağrısında bulundu. Bu sefer iyimser olabiliriz, sanıyorum.

Tek Kuşak, Tek Yol ve Azerbaycan'daki Britanya-Çin yatırımlarını göz önüne alınca, bu ülkelerin yaklaşan rüzgâra göre önlem alacaklarını bekleyebiliriz.

Özellikle de Güney Kafkasya'da on yıllar sonra NATO'nun, Türkiye üniformasıyla Azerbaycan sınırlarında belirebileceğini göz önünde bulundurursak, sınırları olmakla birlikte, bölgesel kooperasyon ihtimali şu an için imkânsız değil.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 127,65 M - Bugn : 59420

ulkucudunya@ulkucudunya.com