Turgut Reis
1485 – 23.06.1565 01 Ocak 1970
Osmanlı denizcilik tarihinin Barbaros’tan sonra en büyük kahramanıdır. Türk denizcilerinin büyüklerinden olan Turgut Reis, Akdeniz’deki başarılarından dolayı büyük bir ün kazanmıştı. Barbaros’tan sonra Venedik ve İspanyol donanmalarına karşı büyük zaferler kazanarak bütün Avrupa’yı titretmişti. Elde ettiği başarılar ile tarih sayfalarını süsledi. Güney Avrupalılar Turgut Reis’e “Dragut” lakabını takmışlardı. Babası Veli adında bir küçük çiftçiydi. Dolayısıyla fakir bir köylü çocuğu olan Turgut, gençliğini çobanlık yaparak geçirdi. İri vücutlu ve çok sağlam bünyeliydi. Çok kuvvetli olduğu için pehlivanlığa merak sarmıştı ve önüne geleni yeniyordu. O dönemde pehlivan ve yay çekenler serdengeçti (tehlikeli işlere girişerek canını esirgemeyen) yazılırlardı. Kıyı çocukları da korsan gemilerine levent olurlardı. Turgut, günün birinde çobanlığı bırakarak İzmir’e indi. Şehirde dolaşırken bir tellalın yüksek sesle sokaklarda, “Terlemeden, solumadan can vermek isteyen korsan yazılsın!” diye bağırdığını duydu ve gidip korsan yazıldı.
Korsan gemisinde onu önce topçu yaptılar. Böylece genç yaşta levent olarak Akdeniz’de korsanlığa başlayan Turgut’un en büyük arzusu bir gemi sahibi olmaktı. Zamanla bu amacına ulaşıp gemi sahibi olarak reisliğe yükseldi. Mataban Burnu’nda rastladığı iki Venedik gemisine el koyması onun ilk zaferi oldu. Bir süre sonra da büyük bir korsan gemisini ele geçirerek, küçük teknesini bir kadırga ile değiştirdi. Bu durum ona korsanlık için geniş bir ufuk açılmıştı. Cebelitarık’tan Ege Denizi’ne kadar bütün kıyıları dolaşıyordu. Kısa zamanda yirmi kadırga ve daha küçük gemilerden oluşan bir filoya sahip oldu. Ünü de yavaş yavaş Akdeniz’e yayıldı. Bu başarılarından sonra Cezayir’e giderek Barbaros Hayreddin’i kendisine pir olarak tanıdı. Barbaros, Turgut’u çok sevdi. Arkadaşlarına onun başarılarını övdü, hatta bir gün; “Turgut benden ileri!” diyerek ona iltifat etti. Barbaros Hayreddin, Turgut Reis’i yardımcısı olarak yanına aldı.
Turgut Reis’in komuta ettiği donanma 1540 yılında bir gün, Korsika sahilindeki bir limanda demirliyken, bir düşman donanmasının üzerlerine geldiğini gördüler. Bu korkunç donanma, Kanuni Süleyman’ın en büyük rakibi olan İmparator Şarlken tarafından Turgut Reis’i yakalamak için gönderilen bir donanmaydı. Donanmanın komutanı da ünlü Venedik Amirali Andrea Doria’nın yeğeni Jenatin Doria’ydı. Turgut Reis kendini bir kapana kısılmış gibi hissetti. Üzerlerine gelen donanmayla aralarında başlayan savaşta Türkler önlerindeki bu büyük seti aşamadılar. Bu sırada Turgut Reis’in gemisine rampa eden iki düşman gemisinden askerler çıkarak onu tutsak ettiler.
Barbaros Hayreddin, Turgut Reis’in tutsak alındığını duyunca donanmasını alarak İtalya sahillerine gelip her tarafı tehdit ettikten sonra Cenova’yı top ateşine tuttu. İtalyanlar Turgut’u Barbaros’a teslim ettiler. Bundan sonra Turgut Reis, Barbaros’la birlikte Preveze Deniz Savaşı’na katıldı. Savaş kazanıldıktan sonra yeniden Akdeniz’e çıkarak bütün kıyıları vurmaya başladı. 1548 yılında filosu ile Napoli’ye giderek bir kaleyi aldı. Bundan sonra Trablusgarp’a para götüren Malta şövalyelerinin kadırgalarını ele geçirdi. Avrupalılar Cebre adasını kendisine karargâh yapmış olan Turgut Reis’i yakalamak için kuşattılarsa da, Turgut Reis Cebre savaşında (1560), gemilerin yağlı kızaklarla karadan yürüterek adanın arka tarafına geçip Akdeniz’e açıldı. Sonra, tarihçi Hammer’in de söylediği gibi, “Hıristiyan kıyıları ve gemilerini titretti.”
1543-44 kış aylarında Osmanlı İmparatorluğu donanmasının Nice Kuşatması sırasında Toulon’da bulunduğu dönemi Barbaros Hayreddin Paşa donanmasıyla Genova önlerine gelerek o dönemde tutsak olan Turgut Reis’in salıverilmesinin koşullarını Andrea Doria ile görüştü. Osmanlı donanması sekiz aylık konaklamanın ardından 23 Mayıs 1544 tarihinde kentten ayrıldı. Fransa kralı I. François, Barbaros’a hizmetlerinden dolayı 800 bin ekü ödeme yapmış, ayrıca Fransız donanmasındaki tüm Türk tutsakların salıverilmesini sağladı. Dönmekte olan Osmanlı donanmasına beş kalyondan oluşan ve Antoine Escalin des Aimars komutasında Fransız gemileri eşlik ediyordu. Dönüş yolculuğunda İtalya kıyılarına saldıran Barbaros’tan ayrılan Fransızlar diplomatik görev için İstanbul’a ondan ayrı olarak geldiler. Bu yolculuk iki yıl sonra 1546 yılında İstanbul’da ölecek olan Barbaros’un son deniz seferi olmuştur. Turgut Reis, 1546’da birkaç ay, Andrea Doria donanmasından kaçana kadar Toulon’da kalmıştı.
Kanuni Sultan Süleyman, Turgut Reis’in ününü duyunca, onu devlet hizmetine aldı ve Karlıeli Sancağı’nı kendisine verdi. Fakat Turgut Reis’i hiç çekemeyen Sadrazam Rüstem Paşa, onu, kardeşi Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’ya rakip olarak görüyordu. Turgut Reis bu entrikalardan üzüntülü olarak Tunus’a çekilmişti. Ancak Kanuni ona hediyeler göndererek gönlünü aldı. Ayrıca Trablusgarp’ı fethederse, oraya kendisini vali tayin edeceğini de bildirdi. Turgut Reis, padişahın bu isteğini yerine getirdi. Bunun üzerine Beylerbeyi rütbesiyle Trablusgarp valiliğine atandı. Böylece de paşalık rütbesine kavuştu. Trablusgarp’ta on bir yıl valilik yaptı.
Turgut Reis, Trablusgarp ve Bingazi’de valilik yaparken, Malta adasındaki şövalyeler rahat durmuyorlardı. Burası bir korsan yatağı olmuştu. Günün birinde Mısır’dan gelen bir Türk gemisini Malta korsanları ele geçirmişti. Bunu duyan Kanunî; “Bu eşek arılarını Malta kovanından kışkırtınız!” diyerek bir donanma hazırlattı (1564). Donanma komutanlığına da Piyale Paşa atandı. Askerî serdarlığa ise Kızıl Ahmetli Şemsi Paşa ile kardeşi Dördüncü Vezir Mustafa Paşa seçildi. 80 yaşındaki Turgut Reis de donanmasıyla Malta’ya hareket etti. Donanma ulaştığı Malta’da kanlı bir savaş yapıldı. Düşman tarafından gelen bir güllenin bir taştan kopardığı parça Turgut Reis’in başına çarparak onu şehit etti. Trablusgarp’ta yaptırılan bir türbede toprağa verildi.
Turgut Reis, denizcilik tarihinin Barbaros’tan sonra en büyük kahramanıdır. Türk denizcilerinin büyüklerinden olan Turgut Reis, Akdeniz’deki başarılarından dolayı büyük bir ün kazanmıştı. Barbaros’tan sonra Venedik ve İspanyol donanmalarına karşı büyük zaferler kazanarak bütün Avrupa’yı titretmişti. Elde ettiği başarılar ile tarih sayfalarını süsledi. Güney Avrupalılar Turgut Reis’e “Dragut” lakabını takmışlardı. Turgut Reis’in, Akdeniz’in Hıristiyan yakasına yaptığı müthiş seferleriyle yarattığı korku ve dehşet; Dragon (Ejderha) ve Turgut arasındaki ses benzerliğinden yararlanarak “Dragut” sözcüğünün doğmasına yol açmıştır. Batılı kaynaklar, kendisini hâlâ “Dragut Reis” olarak anmaktadır.
Cumhuriyet döneminde, Doğduğu Saros köyünün bağlı olduğu beldeye Turgutreis adı verilmiştir. Bugün, beldenin kıyısında adını taşıyan bir gezi parkı ve bu parkın içinde Turgut Reis’i bir kadırganın burnunda, kılıcıyla ufku gösterir biçimde betimleyen bir heykel anıt vardır.