TEVEKKÜL VE FEDÂKÂRLIĞIN ADIDIR, MEHMET KUTUCU
01 Ocak 1970
Bursa Ülkü Ocaklarının efsâne başkanı, Ülküdaşım, kader arkadaşım, dert ortağım ve sırdaşım MEHMET KUTUCU, gelen emr-i ilâhîye riâyet ve itâat ederek Hakk’a yürüdü… Dâr-ı dünyadan, dâr-ı bekâya irtihâl etti.
22 Haziran 2020, Pazartesi günü Kastamonu’da cenaze merasimi yapıldı. Merasime Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelmiş olan bine yakın arkadaşı ile birlikte -ALLAH kısmet etti- ben de katıldım… KUTUCU BAŞKANI Fatihalar ve dualarla defnettik… Bedenini çok sevdiği vatan toprağına, ruhunu da ALLAH’ın rahmet ve merhametine emânet ettik… Mekânı Cennet ve ruhu şâd olsun.
“M. Metin KAPLAN, ‘MEHMET KUTUCU benim Ülküdaşım, kader arkadaşım, dert ortağım ve sırdaşımdı’ dedin… MEHMET KUTUCU’yu şahsen tanımak bize nasip olmadı. MEHMET KUTUCU’yu bize kısaca anlatmak gerekirse nasıl anlatırsın?” derseniz: Bir cümleyle “MEHMET KUTUCU, TEVEKKÜL VE FEDÂKÂRLIK TİMSALİ BİR ÜLKÜCÜYDÜ” derim.
Ben 67 yaşındayım; 55 yıldır okuyorum, 50 yıldır Ülkücüyüm. Rahmetli Necdet SEVİNÇ ağabeyim; “Konuşma, yaz!” diye emrederek, kalemi elime verdiğinden beri, 28 yıldır yazmaya gayret ediyorum… ALLAH nasip etti, bine yakın yazım ve 8 kitabım yayınlandı… Yani “MEHMET KUTUCU, TEVEKKÜL VE FEDÂKÂRLIK TİMSALİ BİR ÜLKÜCÜYDÜ” cümlesini, anlamını bilerek kurdum ve söyledim:
Dinî ve/veya târihî romanlardaki kahramanlar hâriç -ki o romanların ne kadarının gerçeği, ne kadarınınsa romancıların hayallerini yansıttığını bilmek mümkün değildir- ben, MEHMET KUTUCU kadar mütevekkil ve fedâkâr bir insan ne tanıdım, ne de duydum… O sebeple çok rahat ve net olarak; MEHMET KUTUCU, TEVEKKÜL VE FEDÂKÂRLIK TİMSALİ BİR ÜLKÜCÜYDÜ diyorum, diyebiliyorum. Ve Sözlüklerde tevekkül ve fedakârlık kelimelerine, ansiklopedilerde de tevekkül ve fedâkârlık terimlerine örnek olarak MEHMET KUTUCU yazılmasını tavsiye ve teklif ediyorum.
Yok, hayır zerre kadar abartıyor değilim. Her iki kelime ve terimin de anlamlarını çok iyi biliyorum, çünkü: “TEVEKKÜL; her türlü gerekli sebebe başvurduktan sonra kadere râzı olup, sonucu ALLAH’tan beklemek, işlerini ALLAH’a bırakmak, yeis ve kederden kurtularak, ALLAH’a güvenmektir.” “FEDÂKÂRLIK ise sıkıntılara katlanmak pahasına, başka bir kimse yararına kendi menfaatinden vazgeçmektir.”
MEHMET KUTUCU’NUN, TEVEKKÜL VE FEDÂKÂRLIK TİMSALİ BİR ÜLKÜCÜ olduğuna sizi hâlâ ikna edemediysem, kısa bir anekdot arz etmeme müsâade edin, lütfen. Kararı, sonra siz verin:
Rahmetli MEHMET KUTUCU, Bursa Ülkü Ocakları Başkanlığı vazifesini îfâ ederken bir iftirâya uğramış; bir Maocu/devrimciyi öldürmek ithamıyla tutuklanmış, aradan hayli uzun bir zaman da geçmişti. Bir gün ziyârete çağrıldı. Cezaevinin ziyâret yerine birlikte gittik.
Bir Ülküdaşımız ziyârete gelmişti. –İsmini şimdi deşifre etmek yanlış olur, bilmesi gerekenler zaten kim olduğunu biliyorlar.- Ziyaretçi Ülküdaşımız, MEHMET KUTUCU’ya hitaben;
“Başkanım, hakkınızı helâl edin… Sizin tutuklanmanıza sebep olan suçu ben işledim. Sizin tutuklanmanıza ben sebep oldum” dedi. “Tutuklandığınızdan beri vicdan azabı çekiyorum ve artık dayanamıyorum… Karar verdim, bugün teslim olup, suçumu itiraf edeceğim… Ama önce sizinle helâlleşmek istedim. Benim yüzümden hayli zamandır tutuklusunuz, çünkü.”
“Hayır! Asla olmaz” dedi, MEHMET KUTUCU biran bile düşünmeden, kendisinden beklenmeyen bir sertlikle. “Böyle bir şey yapmayacaksın!”
“Ama başkanım?”
“Aması falan yok… Başkansam, ben… Sana emrediyorum; teslim olmayacaksın!”
“Ama başkanım?”
“Karşı mı geliyorsun? Emrediyorum, teslim olmayacaksın dedim… Bilmiyor musun, sen?.. Hayr da şer de ALLAH’tandır ve de hayrın ve şerrin ALLAH’tan olduğuna inanmak imanın şartlarındandır… Üstelik neyin hayr, neyin şer olduğunu biz bilemeyiz… Hem herkes kendi kaderini yaşamaz mı? Benim kaderimde mahkûm olmak ve hapis yatmak varsa, yatarım… Kaderimde yoksa da zaten beraat ederim…” dedi.
Ve ilâve etti: “Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” (“Vetevekkel ‘ala(A)llâh(i) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)”. Ahzâb, 3).
Lâfı uzatmayayım… MEHMET KUTUCU, öyle bir kestirip attı ki Ülküdaşımız teslim olup, suçunu itiraf etmekten vazgeçmek mecburiyetinde kaldı.
Pekiyi, dâvânın neticesi ne mi oldu? Mahkeme MEHMET KUTUCU’ya 25 yıl hapis cezası verdi… Şimdi siz, MEHMET KUTUCU’nun ceza almış olmasını gerekçe göstererek, “Deveni bağla, sonra tevekkül et” diyeceksiniz, fakat sakın böyle bir şey demeyin hatta bunu düşünmeyin bile… Çünkü Ülkücü Hareket –mahkeme sürecinde- akla gelen ve gelmeyen bütün tedbirleri almıştı… Ne ve nasıl tedbirler alındığını anlatmaya kalksam, -ALLAH sizi inandırsın- roman olur. Hem de en âlâsından polisiye bir roman olur… Ancak atalar çok doğru ve İslâmiyet’e de uygun olarak; “Takdir, tedbiri bozar” ve “Tedbir bizden, takdir ALLAH’tandır” demişlerdir.
İzin verirseniz, yazıyı, size bir sual sorarak tamamlayayım: ŞİMDİ, SİZ NE DİYORSUNUZ? MEHMET KUTUCU, TEVEKKÜL VE FEDÂKÂRLIK TİMSALİ BİR ÜLKÜCÜYDÜ HÜKMÜM YANLIŞ MI?
