« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Nis

2007

Atatürkçüler, Bu Sese Kulak Verin!

Mehmet Şevket Eygi 17 Nisan 2007

KİMİSİ “Bu ülkede yaşayan Kürtlerin, Arnavutların, Boşnakların, Makedonların, Pomakların, Gürcülerin, Çerkeslerin, Abazaların, İnguşların, Çeçenlerin, Kabartların (ve daha onlarca ayrı etnik kökenlinin) hepsi Türktür...” diyor.

Kimisi “Hayır onlar Türkiyelidir...” diye itiraz ediyor.

Kimisi alt kimliklerden bahs ediyor.

Kimisi alt kimlik demeyi vatan hainliği ile bir tutuyor.

Velhasıl her kafadan bir ses çıkıyor.

Bu tartışanların hemen hepsi Atatürkçü. Peki ne oluyor da, Atatürk’ü referans olarak kabul etmiş bunca kişi ve grup bir konuda bu kadar çeşitlilik arz ediyor, kavga gürültüden göz açamıyor?

Sırası gelmişken tarihî bir fıkra anlatayım:

Ortaçağ’da 1200’lü yıllarda Paris’in Sorbonne Üniversitesi’nde saygıdeğer rahip profesörler bir konuda tartışmışlar. Adamın biri üniversiteye ilmî bir soru yöneltmiş, “Bir atın ağzında kaç diş vardır?” diye sormuş. Siyah cübbeli rahip üstadlar konuyu müzakere etmişler ve ona kitap ve kaynaklarda bununla ilgili bilgi bulamamışlar. Eflatun’da yok, Aristo’da yok, Hipokrat’ta yok, Calinos’ta yok, Sicilyalı Diodorus’ta yok. Çıldıracaklar... Nasıl olur da atın kaç dişi olduğuna dair hiçbir kaynak ve otorite kitapta bilgi olamaz?..

Günlerce araştırmışlar, yok yok yok... Ne yapacaklarını bilmiyorlar. İşte bu sırada genç bir rahip yardımcısı, bugünkü tabirle bir asistan korkarak ve titreyerek el kaldırmış, “Saygıdeğer ve kutsal üstadlar... Şayet izin verirseniz bendenizin bu konuda bir teklifim var: Sokaklar, meydanlar, yollar at kaynıyor. Gidelim birinin ağzını açalım ve kaç dişi var sayalım, öğrenelim...”

Genç asistan bu lafı eder etmez, bütün rahipler onun üzerine atlamışlar ve sille tokat bir temiz döğmüşler. “Bre küstah, bre densiz, bre edepsiz, bre hain, bre kendini bilmez!.. Bunca üstadın, bunca otoritenin, bunca kutup âlimin kitaplarında olmayan bir bilgiyi atın ağzında mı arayacağız?” demişler ve fukarayı perişan etmişler.

Fıkra burada bitti... Biz şimdi asıl konumuza gelelim:

Türkiye’deki etnik kökenler, çeşitli “unsurlar” hakkında Atatürk ne demiş?

Aşağıda bir metin okuyacaksınız. Onu Büyük MilletMeclisi zabıt ceridesinden aldım. Lisanında bugünkü dil-zede nesillerin anlayamayacakları bazı kelimeleri ve tâbirleri, mânâlarına halel gelmemek şartıyla sadeleştirdim.

Bakınız Atatürk ne demiş?

“EFENDİLER, meselenin bir daha tekrarlanmaması ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim: Burada söz konusu olan ve yüksek Meclisinizi meydana getiren kişiler sadece Türk değildir, sadece Çerkez değildir, sadece Kürt değildir, sadece Laz değildir. Fakat bunların hepsinden meydana gelen İslâmî unsurlardır, samimi bir topluluktur. Bundan dolayı bu yüksek heyetin temsil ettiği; haklarını, hayatını, şerefini kurtarmak için azmettiği emeller yalnız bir İslâm unsuruna mahsus değildir. Çeşitli Müslüman unsurlardan oluşan bir topluluğa aittir. Bunun böyle olduğunu hepimiz biliriz. Birlikte kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan sınırlar belirlenir ve tespit edilirken, millî hudutlarımız İskenderun’un güneyinden geçer, doğuya doğru uzanarak Musul’u, Süleymanİye’yi, Kerkük’ü içine alır. İşte millî sınırlarımız budur dedik. Hâlbuki Kerkük’ün kuzeyinde Türk olduğu gibi Kürt de vardır. Biz onlar arasında ayırım yapmadık. Binaenaleyh korunması ve savunması ile meşgul olduğumuz millet, tabiatıyla bu unsurlardan ibaret değildir, çeşitli İslâmî unsurlardan meydana gelmektedir. Bu topluluğu oluşturan her bir İslâm unsuru bizim kardeşimizdir ve menfaatleri tamamıyla ortak olan vatandaşlarımızdır. Ve yine kabul ettiğimiz ana ilkelerin ilk satırlarında bu çeşitli İslâmî unsurlar vatandaştırlar, birbirlerine karşı mütekabil (karşılıklı) saygı ile riayetkârdırlar ve diğerlerinin her türlü haklarına; etnik, sosyal, coğrafi haklarına her zaman riayetkâr olduğunu tekrar teyit ettik ve cümlemiz bugün samimiyetle kabul ettik. Binaenaleyh menfaatlerimiz ortaktır. Meydana getirmeye azmettiğimiz birlik, yalnız Türk değil, yalnız Çerkez değil, hepsinin karışımından oluşan bir İslâm unsurudur. Bunun böyle telakki edilmesini ve yanlış anlaşmalara meydan verilmemesini rica ediyorum. (Alkışlar)”

Mustafa Kemal Paşa yukarıdaki sözleri 1 Mayıs 1920’de Ankara’da on gün önce açılmış olan Büyük Millet Meclisi kürsüsünde söylemiştir. Bu konuşmanın yapılmasına sebep olan vak’a Kastamonu mebusu (milletvekili) Yusuf Kemal Beyin kürsüye çıkıp Sağlık Bakanlığı hakkında bir konuşma yapması ve bu esnada “Türk... Türklük...” kelimelerini sık sık kullanması üzerine tartışmalar ve gürültüler olmasıdır.

Yusuf Kemal Beyin “Türklü...” konuşmasından sonra kürsüye Sivas Milletvekili Emir Paşa çıkmış ve şöyle demiştir:

“Yusuf Kemal Beyefendi Hazretlerinin konuşmasında sağlıklarının korunması lüzumunu yalnız Türklere hasretmiş olmasına itiraz ediyorum, (İslâm demekti sesleri, kelimeyle oynamayın sesleri...) İzin veriniz, sanıyorum ki Müslümanlık adına kurulmuş bir Hilafet vardır. Değil buradaki Müslümanlar, cihanın her yerinde bulunan bütün Müslümanların bu Hilafete bağlı olduklarını unutmamak gerekir. Rica ediyorum, yalnız Türklük ismini kullanmayalım. Çünkü biz buraya Türklük namına toplanmadık (gürültüler...). Rica ederim sadece Türkler değil... Müslümanlar demek, hatta Osmanlılar demek yeterlidir, (İslâm deniliyor sesleri...) Bu vatanda Çerkez, Çeçen, Laz, Kürt ve daha birtakım İslâm kabileleri vardır. Bunları hariçte bırakacak, tefrikaya yol açacak sözler söylemeyelim, (gürültüler...)

Başkan: İzin veriniz konuşmaya devam etsin.

Emir Paşa (devamla):

“Bendeniz bu mesele hakkında uzun söz söyleyecek değilim. Bu gibi sözlerin şimdiye kadar bir faydasını görmedik. Hepimiz Hilafete bağlıyız, bu yüce Hilafeti birçok asırlardan beri koruyanın asil Türk kavmi olduğunu da kimse inkâr edemez. Yalnız, parçalanmaya yol açacak hiçbir söz söylenilmemesini tekrar temenni ediyorum.”

Sivas milletvekili Emir Paşa’nın bu konuşmasından sonra kürsüye Mustafa Kemal Paşa çıkarak yukarıda okuduğunuz sözleri söylemiştir. Arzu edenler İlk Büyük Millet Meclisi zabıtlarına (Latin harfli baskıları mevcuttur) bakabilirler. Tekrar ediyorum, mânada değişiklik olmamak şartıyla biraz sadeleştirme yaptım.

Ziyaret -> Toplam : 125,21 M - Bugn : 94248

ulkucudunya@ulkucudunya.com