« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Nis

2007

Yaşar Paşa ne dedi? Ne demedi?

HASAN ÜNAL 17 Nisan 2007

YAŞAR Paşa’nın evvelki günkü konuşması çok önemli mesajlarla doluydu. Ancak bir yandan AKP’lilerin pişkinliği; öte yandan da AKP’ye destek vermek mecburiyetindeki müzakere/mütareke basın ve televizyonları konuşmanın bitiminden itibaren söylenenleri yozlaştırma çabasında. Bir yanıyla Amerikancı ve Barzanici öte yanıyla hükümete göbekten borçlu olan hatta bir kısmı TMSF dolayısıyla devlet memuru durumundaki bu medya mensuplarından başka bir şey de beklenemezdi zaten.

Yaşar Paşa’nın milliyetçilik tarifi mükemmeldi. ‘Milliyetçilik yükseliyor’ feryad-ü fîgânının yanlışlığını gayet güzel izah etti Paşa. Bizim milliyetçilik anlayışımızın Batı dillerindeki ‘nationalism’ karşılığı olmadığını ‘patriotism’ yani vatanseverlik anlamına geldiğini ve birleştirici, kucaklayıcı olduğu belirtti. Batı dillerindeki ırkçı ve etnik milliyetçilik anlamına gelen ‘nationalism’in karşılığının Kürtçüler arasında aranması gerektiğine işaret etti.

Kuzey Irak’a operasyon

HER konuyu analitik bir biçimde ele alan Yaşar Paşa, her bölümün sonuna da hüküm cümleleri eklemeyi ihmal etmedi. Örneğin Irak’taki Kürdistan yapılanmasının katettiği mesafe örnekleriyle anlatıldı. Bunun riskleri ve tehlikeleri uzun uzadıya ele alındı. Sonra da Kuzey Irak’a mutlaka bir operasyon yapılması gerektiği söylendi. Dış basın ve televizyonların dikkatle izlediği bu konunun önümüzdeki günlerde daha da ayrıntılı tartışılacağına şüphe yok.

Bundan sonra her şehit cenazesi AKP’nin kâbusu olacaktır. Cenazeye toplanacak öfkeli kalabalıklar hükümetten neden Kuzey Irak’a müdahale edilmediğini soracak; neden Meclis’in bir tezkere çıkararak Ordu’ya yetki vermediğinin izah edilmesini isteyecektir. Paşa’nın söylediğinden anlaşılan, bu işin basit bir sıcak takip şeklinde yapılamayacağı; hükümetin bütün sorumluluğu üzerine almak suretiyle Meclis’ten tezkere çıkarması gerektiği.

Eğer muhalefet liderleri de cenaze törenlerini hatırlayacak olurlarsa, bu iş gerçekten bir kâbusa dönüşebilir hükümet açısından. Böyle bir operasyonun bırakın kendisini, konuşulmasının bile Amerika’yı ne kadar rahatsız ettiği ortada. Zaten dün Paşa’nın konuşması üzerine dış basın ve televizyonların bir anda Ankara’da tanıdıkları herkesi aramaya başlaması bunun göstergesiydi.

Nitekim bugünkü yabancı gazeteler, hatta Yunan basını bile verilen mesajları bizim yeminli Amerikancı ve Barzanici medyadan daha iyi analiz etmiş durumdalar. Türkçe yayın yapmaktan başka Türk milletiyle neredeyse hiç bir alakası kalmamış bu medyanın görmek istemediği bir gerçek var. Yaşar Paşa, Amerika’nın Ortadoğu politikalarının Türkiye’ye tehdit oluşturduğunu; Barzani’yi onların konuşturduğunu söyleyen ilk muvazzaf Genelkurmay Başkanı.

AB değerlendirmesi

YİNE bir ilk olarak Yaşar Paşa, AB’nin Türkiye’yi etnik azınlıklara bölmeye çalıştığını hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koydu. Örnekler verdi. AB parasıyla hazırlanan raporlar ve sözde bilimsel araştırmaların Türkiye’yi nasıl bir etnik cehenneme sürüklemekte olduğunu anlattı. Bunlar görevdeki bir Genelkurmay Başkanı tarafından ilk defa kamuoyu önünde dile getiriliyor.

TSK’ya yönelik sistemli saldırıların amacı da gayet açık bir şekilde ortaya konuldu. TSK’yı yıpratmak isteyenlerin aslında Türk milli devlet yapısını hedef aldıklarını; amaçlarına ulaşmakda en büyük engel olarak TSK’yı gördüklerini ve bu sebeple Ordu’ya çamur atma girişimlerini sürdüklerini anlattı. Bu bölümün sonunda da darbe söylentileriyle ilgili yapılan yayınları doğrulayacak tek satır bir bilgi ve hatta en silik iz dahi olmadığını belirtti.

Cumhurbaşkanlığı

CUMHURBAŞKANLIĞI konusunda söyledikleri de tevile açık değildi. TSK’nın hangi değerlere sıkı sıkıya bağlı olduğunun herkesin bilgisi dahilinde olduğunu söyleyerek; bunların Anayasa’da izah edilen unsurlar ve Türk milli devleti ve bu devletin üniter yapısı olduğunu belirttikten sonra, cumhurbaşkanı seçilecek kişinin bu değerlere sözde değil özde bağlı birisi olması gerektiğini ve bu bağlılığını da davranışlarına yansıtmış olması lazım geldiğini belirtti. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın TSK’nın Başkomutanı da olması hasebiyle Ordu’nun bu tartışmanın dışında durması gerektiğini anlatanlara cevap verdi ve bu konunun kendilerini yakından ilgilendirdiğini anlattı.

Kimin seçileceğine Meclis’in karar vereceğini söylemiş olmasını çekip sündürerek, sürece karışmaktan yana olmadıklarını iddia etmek bilinçli bir yanıltma kampanyasıdır. Orada söylenmeye çalışılan, söz konusu özelliklere sahip kişiler arasından cumhurbaşkanının kim olacağına Meclis’in karar vermesidir. Bu özelliklere sahip olmamış olsa da, seçildikten sonra bu çerçevede hareket edip etmeyeceğine bakılacağı yorumu ise hem kötü niyetli hem de cahilânedir.

Yaşar Paşa’nın hem dikkatli hem de nazik konuşması yerinde oldu. Kişiliğinden kaynaklanan bu özellikler, konuşmada dile getirilen mesajları gölgelemedi. Tam tersine, APK politbürosunun gereksiz yere mağdur rolüne soyunmalarına mani oldu. Bu konuşma Hilmi Özkök genelkurmayı ile mevcut karargah arasındaki görüş, anlayış ve değerlendirme farklarını da açık bir şekilde ortaya koydu. Öyle anlaşılıyor ki 2007 epey ilginç olacak.

Ziyaret -> Toplam : 125,21 M - Bugn : 94134

ulkucudunya@ulkucudunya.com