« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Eki

2021

Mudanya Mütarekesi 11.10.1922

İhsan Güneş 01 Ocak 1970

26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, 9 Eylül 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının İzmir’e girişi ile büyük ölçüde amacına ulaşmıştı. Ancak, Trakya ve Boğazlar henüz işgal altında idi. Buranın da işgalden kurtarılması gerekiyordu. Türk ordusu 18 Eylül’de Trakya’yı, İstanbul’u ve Boğazları kurtarmak üzere harekete geçti. Boğazlarda İngiliz ve Fransız askerleri vardı. İngiltere ne pahasına olursa olsun Boğazların ve İstanbul’un savunmasını düşünüyordu. Fransa ve İtalya bu düşünceye katılmadı. Nitekim Çanakkale’nin Anadolu kıyısında bulunan Fransız askerleri, Trakya kıyısına çekildi. İngiliz askerleri tek başlarına kaldı. İngiltere Başbakanı Lloyd George, bu harekâtın yeni bir savaşa yol açabileceğini söylüyordu. Lloyd George son bir çabayla, Doğu Trakya’nın TBMM Hükümeti’nin eline geçme­sini önlemek istiyordu. Bu nedenle de Fransa ile İtalya’dan askerî yardım istedi. Ancak ne Fransa, ne de İtalya, Türklerle yeni bir savaşı başlatmayı uygun bulmadı. Çünkü bu devletlerin ka­muoyları savaşa karşı idi. Lloyd George, İngiliz halkından da destek bulamadı ve son bir ümit olarak Dominyonlarına başvurarak askerî destek istedi. Fakat onlar da bu isteği reddettiler. Bunun üzerine sorunun diplomatik yoldan çözümü gündeme geldi. İstanbul’daki Fransız Fevkalade Komiseri General Pelle, İzmir’e gelerek Mustafa Kemal Paşa ile görüştü. Pelle, İtilaf Devletleri’nin belirlemiş oldukları tarafsız bir bölgeye, Türk ordusunun girmesinin uygun olmayacağını belirtti. Mustafa Kemal Paşa böyle bir bölgeyi tanımadığını ve Trakya’yı kurtarmadıkça, askerî ha­rekâtı durdurmayacağını söyledi. İtilaf devletleri üst düzey temsilcileri -Fransız Başkanı Pioncare, İtalyan Başbakanı Sforza ve İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon- 20-23 Eylül 1922’de Paris’te bir toplantı yaparak, Türk birliklerinin “ta­rafsız” bölgeye girmemesi ve Boğazların serbestliği konusunda karar aldılar. Bu karar Mustafa Kemal Paşa’ya bildirildi. Ancak Mustafa Kemal Pa­şa, bu karara cevap vermedi. Türk birlikleri İngilizlerin tel örgülerle çevrele­diği bölgeye kadar ilerledi. İtilaf devletleri Dışişleri Bakanları hazırladıkları ortak bir notayı Mustafa Kemal Paşa’ya ilettiler (23 Eylül 1922). Bu notada, askerî harekâtın durdu­rulması isteniyor; Venedik ya da bir başka kentte İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devletleri ve Yunanistan’ın çağrılacağı bir konferansa TBMM Hükümeti’nin katılıp katılmayacağı soruluyordu. Bo­ğazlardaki tarafsız bölgeye asker gönderilmemesi koşuluyla Edirne dâhil Me­riç’e kadar, Doğu Trakya’nın Türklere verileceği bildiriliyordu. Konferans­tan önce Mudanya’da ya da İzmit’te bir toplantı öneriliyordu. Bu nota üzerine Mustafa Kemal Paşa, 28 Eylül’de askeri harekâtı durdurdu ve Meriç nehrine kadar Trakya’nın derhal Türkiye’ye verilmesi koşuluyla Mudanya’da konferansın yapılmasını kabul ettiğini bildirdi (29 Eylül 1922). Bunun üzerine, İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki işgal kuvvetleri komutanlarından oluşan bir heyet -İngiltere adına General Harrington, İtalya hükûmeti adına General Monbelli, Fransa hükûmeti adına General Charpy ve yardımcıları-, 2 Ekim 1922 günü akşa­mı savaş gemileriyle Mudanya’ya geldi. Yunan delegesi Mazarakis henüz gelmemişti. Türk tarafını ise Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa temsil ediyordu. Fevzi Paşa ile Refet Paşa da gözlemci olarak Mudanya’da bulunuyordu. Toplantı eski bir konsolosluk binasında, 3 Ekim 1922 günü saat 15.00’te başladı. 11 Ekim 1922’de anlaşmayla bitti. Görüşmelerin ana nokta­sını Doğu Trakya’nın boşaltılması oluşturdu. İlke olarak bu toprakların TBMM Hükümeti’ne verilmesi konusunda görüş birliği sağlanmıştı. Ancak yön­temi tartışmalara neden oldu. İsmet Paşa (İnönü) işgalci güçlerin vakit geçirilmeden topraklarımızı bo­şaltmalarını ve Meriç Nehri’nin doğusunda bulunan tüm yabancı askerlerin batı kı­yısına çekilmesini istedi. Mudanya’ya gelmiş olan Yunan temsilcisi Mazarakis ise Meriç Nehri’nin batısına çekilmenin askerî değil, siyasi bir konu olduğunu belirterek, askerî temsilcilerin bu konuyu görüşemeyeceklerini bildirdi. İngiliz temsilcisi Harrington da, Trakya’nın hemen boşaltılmasını kabul etmedi. Üstelik Boğazlardaki tarafsız bölge olarak nitelendirdikleri yerlerdeki Türk kuvvetlerinin çekilmesini istedi. Londra’da bulunan Venizelos da, Trakya hemen boşaltılırsa, Rumların katledileceği gibi görüşler ortaya atmaya başladı. Bu propaganda, İngiliz hal­kından destek görmedi. Görüşmelerin gidişatı iç açıcı değildi. Hatta bir ara tıkanma noktasına geldi. Görüşmeleri adım adım izleyen Mustafa Kemal Paşa, Trakya’nın Türkiye’ye verilmesinin kabul edilmemesi hâlinde Türk ordusunun İstanbul’a yürümesi emrini verdi (6 Ekim 1922). Türklerle İngilizler bir kez daha yüz yüze geldiler. Fakat İngilizler, Çanakkale’yi savunabilecek güçte değillerdi. Fransa’nın girişimiyle İtilaf Devletleri temsilcileri, İstanbul’da kendi aralarında yaptıkları özel görüşmelerden sonra 9 Ekim’de görüşmelere yeniden başladılar ve 11 Ekim, sabah saat altıda ateşkes antlaşmasını imzalayarak yeni bir savaşın başlamasını engellediler. Bu antlaşmaya göre:

1. Sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine Türk-Yunan silahlı kuvvetleri arasındaki çarpışmalar durdurulacaktır.

2. Bu sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra Yunan kuvvetleri, Adalar Denizi (Ege denizi) ağzından Trakya ile Bulgaristan sınırının kesiştiği yere dek Me­riç’in sol kıyısı gerisine çekilecektir.

3. Barış yapılıncaya değin her türlü karışıklığın önlenebilmesi için, Karaağaç da dâhil olmak üzere, Meriç nehrinin sağ kıyısında İtilaf devletlerince sapta­nacak yerlere İtilaf devletlerinin askerleri yerleştirilecektir.

4. Doğu Trakya’nın Yunan askerleri tarafından boşaltılmasına, bu antlaşmanın yürürlüğe girişinden itibaren başlanacaktır. Boşaltma yaklaşık 15 gün içinde yapılacaktır.

5. Jandarma da dâhil olmak üzere Yunan mülki memurları ivedi bir biçimde çekilecek ve çekildikleri yerleri İtilaf devletlerinin temsilcilerine; onlar da vakit geçirmeden TBMM Hükûmeti memurlarına terk edecektir. Bu işlem 30 gün içinde tamamlanacaktır.

6. TBMM Hükümeti’ne devredilen yerlerin güvenliğini sağlamak için ulu­sal jandarma güçleri gönderilecektir. Subaylar da dâhil olmak üzere, jandarma gücü 8.000 kişi olacaktır. Barış antlaşması yapılıncaya değin, TBMM Hü­kûmeti, Doğu Trakya’ya asker geçirmeyecektir. Barış konferansına kadar, hatta konferans süresince Çanakkale ve Kocaeli bölgesinde belirlenen bir çiz­gide duracaktır.

7. İtilaf Devletleri askerleri bulundukları yerlerde barış yapılıncaya kadar kalacaklardır.

8. Ateşkes antlaşması, 14–15 Ekim 1922 gece yarısı yürürlüğe girecek­tir.

Mudanya Ateşkes Antlaşması, 15 Ekim’de yürürlüğe kondu. Doğu Trak­ya’nın teslim alınması görevi, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından Refet Paşa’ya verildi ve Refet Paşa, Doğu Trakya Valiliği’ne atandı. 19 Ekim 1922’de İstanbul’da göreve başlayan Refet Paşa, barış sağlanıncaya kadar TBMM Hükümeti’nin bir temsilcisi olarak görevini sürdürdü. Bu ateşkes antlaşmasıyla Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın askeri bölümü başa­rıyla tamamlanmıştır. Misak-ı Millî ile belirlenen yurt toprakları içinde bulunan Doğu Trakya, yeni bir savaşa başvurulmadan, yeni Türkiye Devleti’nin sınır­ları içine alınmıştır. O güne değin TBMM Hükümeti’ni tanımayan İngiltere de, bu düşüncesini terk ederek yeni Türkiye Devleti’nin siyasal varlığını kabul et­mek zorunda kalmıştır. Türk düşmanı olan Lloyd George, başbakanlık gö­revinden ayrılmıştır. Kısaca söylemek gerekirse, Mudanya Ateşkes Antlaşması, akıl ve mantı­ğın, ülke olanaklarının izin verdiği oranda, ülkeyi, ulusu ve orduyu macerala­ra sürüklemeden, onurlu bir barışa gidiş yolunu açan önemli bir siyasal aşa­madır. Arnold Toynbe’nin deyimi ile “Kemalistlerin baskısı altında müttefik­lerin teslim olmalarını simgeleyen bir belgedir.”

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 127,65 M - Bugn : 59552

ulkucudunya@ulkucudunya.com