‘Büyük Koalisyon’a hazır mıyız?
İbrahim Kiras 01 Ocak 1970
İktidarların serbest seçimle belirlendiği (demokrasiyle yönetilen) ülkelerde genellikle iki ana siyasi akım ve buna bağlı olarak iki “büyük parti” görülür. Biri merkezin sağında, öbürü solunda yer alan bu büyük partilerin yanısıra “daha sağda” ve “daha solda” (veya daha merkezde) konumlanmış siyasi yapılar da olur. Büyük parti tek başına iktidar imkânı bulamadığında (bazı ülkelerde nerdeyse hiçbir zaman olmaz bu imkân) kendi çizgisine nispeten daha yakın olan “küçük” partilerle koalisyon yapar. Merkez sağ parti -çoğunlukla- kendi sağındaki partilerle, merkez sol parti de daha soldaki partilerle.
Bazı durumlarda -sorunların fazla büyük, ülkedeki toplumsal gerilimin fazla yüksek olduğu olağanüstü dönemlerde- sağ veya sol partilerce oluşturulan bir koalisyonun tek başına işlerin üstesinden gelmesi kolay olmayabilir. Çünkü “cephelerden” birinin iktidar gücünü ele geçirmesi toplumsal barışı ve düzeni onarmak yerine daha fazla bozabilir.
İşte böylesi zamanlarda “büyük koalisyon” ihtiyacı ortaya çıkar. Savaş zamanlarında, büyük doğal afetlerin veya ekonomik krizlerin toplum düzenini sarstığı dönemlerde tarafların ellerini taşın altına koymalarını sağlamanın yolu budur. Tek başına üstlenilemeyecek kadar ağır bir yüktür böyle zamanlarda iktidar.
Bugün “büyük koalisyon” dendiğinde akla ilk gelen ülke ise Almanya. Zira artık siyasete veda etmiş olan Merkel üst üste dört iktidar döneminin üçünde büyük koalisyon hükümetlerinin başbakanı olarak görev yaptı. Şimdi de yine böyle bir hükümet formülünün arayışı var Berlin’de. Çünkü ülkedeki parçalı yapı sağda veya solda koalisyona elverişli değil. NATO’dan çıkmayı savunan Sol Parti katılacağı bir koalisyonun zayıf karnı olabilir. Benzer şekilde yabancı düşmanı Alternatif Parti’ye de ne sağdaki ne de soldaki koalisyon hesaplarının hiçbirinde yer verilmiyor. Geçen seçimde yüzde 12,5 olan oyu bu seçimde yüzde 10,5’a düşmüş olan bu parti -tıpkı bizdeki HDP gibi- yasal olarak parlamentoda temsil ediliyor ama sistem karşıtı pozisyonu dolayısıyla fiilen meşruiyeti kabul edilmiyor.
***
Büyük koalisyon formüllerine bugüne kadar pek alıcının çıkmadığı Türkiye’nin ise farklı toplumsal şartları ve farklı bir siyaset kültürü var. Bizdeki partilerin kendileri kurumsal gelenek sahibi olmadıkları için toplumdaki kutuplaşmanın derinliğine göre hareket etmek zorunda olmaları burada önem kazanıyor.
Ne var ki Türkiye bugün bir “büyük koalisyon”a gerçek anlamda ihtiyaç duyuran bir sürecin içinden geçiyor. Bugün tek bir partinin veya dar bir blokun altından kalkamayacağı ağırlıkta problemler var. Ekonomideki problemler, dış politikadaki problemler… Yolsuzluk problemi… Bir ucu devletin içine uzanan örgütlü suçlar problemi… Tarımdaki, sağlıktaki, yargıdaki, eğitimdeki problemler…
Ve zorunluklar… Kurumların etkisizleştirilmesi, hukukun devre dışı bırakılması sonucunda çalışmaz hale getirilen devlet makinasının onarılma zorunluğu…
Hepsinden daha önemlisi ise toplumdaki kutuplaşmanın giderilmesi yolunda atılması gereken adımlar… Milletin birbirine adeta düşman hale gelmiş olmasının müsebbibi olan çatışmacı ve dışlayıcı siyaset retoriğini unutturmanın kaçınılmazlığı… Milli birliği konsolide edebilmek için bir sonraki siyasi iktidarın mümkün olduğunca toplumun her kesimini birlikte kucaklayabilecek yapıda olması gereği…
***
Problemlerimiz ve zorunluklarımız Türkiye için büyük koalisyonun neden ihtiyaç olduğu sorusunun cevapları. Peki, nasıl kurulacak bu koalisyon? Ülkedeki iki büyük partinin bir araya gelmesiyle mi? Elbette hayır. O şansı çoktan tükettik. Daha doğrusu mevcut iktidar kendini tüketti özellikle son beş altı yıl içinde. Kendisiyle birlikte bütün Türkiye’nin maddi ve manevi birikimlerini, enerjisini, huzurunu da tüketti. Gelinen bugünkü noktada kendi seçmen tabanının sabrını da tüketti.
Şimdi bu sıkıntılı süreç önümüzdeki ilk seçimde bitecek gibi görünüyor. Artık ülke olarak elde avuçta kalanları kurtarmak ve kırılanları onarmak için el birliği içinde hareket etmemiz ve siyaset cephesinde de buna uygun bir büyük koalisyonun ortaya çıkması gerekiyor.
Aslında böyle bir yapının nüvesi ortaya çıktı sayılır. Yeniden parlamenter düzene dönüşün çerçevesini, içeriğini ve yol haritasını belirlemek üzere bugünlerde temsilcileri bir araya gelen “altı parti”nin bu iş birliğinin zeminini genişletmeleri ve seçim sonrasında bir “milli birlik” ruhuyla beraberce çalışmaya devam etmeleri mümkün ve muhtemel görünüyor.
Seçim gününe kadar -varsayım olarak- farklı ittifak blokları oluşacak olsa bile ülkenin temel sorunları ve bunların çözümü hakkında halihazırda mevcut bulunan fikrî konsensüs devam ettiği müddetçe siyasi işbirliği de olacaktır. Mevcut aktörlerden hiçbirinin bundan kaçınma lüksü yok.
Ama zaten her biri çok farklı toplumsal kesimlerin temsilcisi durumundaki partilerin (Millet İttifakı+GELECEK+DEVA) oluşturduğu muhalefet blokunun uzun süredir hemen her konuda gösterdiği uyum bu anlamda yeni bir “büyük koalisyon” için ümit işareti.
En önemlisi, bugün Türkiye böylesi bir “büyük koalisyon”u konuşmaya hazır görünüyor.