Şakir Akça
A.Bican Ercilasun 01 Ocak 1970
9 Ekim Cumartesi günü Şakir Akça'yı da kaybettik. Hoca 88 yaşındaydı. Allah rahmet eylesin!
Şakir Akça, Gazi Üniversitesi'nin kurucu rektörüdür. 1982-1987 yılları arasında üniversitenin rektörlüğünü yapmıştır.
Yukarıdaki iki cümle Akça'yı anlatmaya yetmez. Üniversitelerimizde kuruculuk ve rektörlük yapan pek çok öğretim üyesi olmuştur. Görevlerini yapmışlar, süreleri dolunca ayrılmışlardır. Eğer iyi bir yönetici iseler üniversitedeki idari ve akademik işleri aksatmadan yürütmüşlerdir. Şakir Akça bunların çok ötesinde bir kurucu idi. Birkaç yüksek okul, akademi ve enstitünün birleştirilmesiyle kurulmuş olan üniversiteyi, yeni fakülte ve enstitülerle beş yıl içinde Türkiye'nin sayılı üniversitelerinden biri hâline getirmiştir.
Onun kurduğu Gazi Üniversitesi'nden beş yeni üniversite doğmuştur: Çorum Hitit, Nevşehir Hacı Bektaş Veli, Kırşehir Ahi Evran, Kastamonu ve Ankara Hacı Bayram Veli üniversiteleri. Dolayısıyla, Gazi Üniversitesi'yle bu beş üniversitenin bütün idari ve akademik kadrolarının oluşmasında Şakir Akça'nın payı vardır. Bu demektir ki binlerce insanın, öğrencileri de katarsak yüz binlerce insanın hayatına Akça'nın eli bir şekilde dokunmuştur.
12 Eylül 1980'den sonra YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) oluşturulmuş, üniversiteler yeniden yapılandırılmış ve yeni üniversiteler kurulmuştu. Üniversitelerin birkaçına da toplumda milliyetçi olarak tanınan isimler rektör olarak tayin edilmişlerdi. Bunlardan biri de diş hekimi Prof. Dr. Şakir Akça idi.
1926'da Atatürk'ün kurduğu Gazi Eğitim Enstitüsü de yeni üniversite içine alınmış, Gazi Eğitim Fakültesi adını almıştı. Yeni üniversitenin adı da bu sebeple Gazi Üniversitesi olmuştu. Gazi Eğitim Fakültesinde Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü de vardı. Bölüm, üniversite şartlarına göre yeniden düzenlenecekti. 1983 yılında Hacettepe Üniversitesinde doçent olarak çalışıyordum, Şakir Bey'e gittim ve görev istedim. O güne kadar hiç görüşmemiştik. Fakat o bir kurucu idi ve acelesi vardı. "Tabii Ahmet" dedi ve ek görevle Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü Başkanı oldum.
Profesör olmak için gerekli akademik çalışmaları yapmış, süreyi de 1986 yılında doldurmuştum. Ancak o tarihte profesör olmak için bunlar yetmiyordu, bir de rotasyon şartı vardı. Yani ancak başka bir üniversitede profesör olunabiliyordu. Gazi Üniversitesi'nin Fen-Edebiyat Fakültesinde de sadece fen bölümleri vardı. Yine Şakir Bey'e gittim, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kurmaya talip oldum. Gerekli işlemler hemen yapıldı ve bölümü kurdum.
Bunları kendimden bahsetmek için yazmıyorum. Şakir Akça'nın kuruculuğuna ve iş bilirliğine örnek olduğu için yazıyorum. Bizzat yaşadığım için bunu çok iyi biliyorum. Benim gibi yüzlerce akademisyen onun zamanında Gazi Üniversitesi'nde görev almıştır.
Şakir Akça iyi bir kadroyla işi başaracağını çok iyi biliyordu. Güvenebileceği ve işleri rahatça teslim edebileceği bir kadroyla. İş bitirebilmenin temel şartlarından birinin güven olduğunu da biliyordu. Hayata olumlu bakıyordu, insanlara güveniyordu ve işleri teslim ediyordu.
Naci Kınacıoğlu, Kâmil Turan, Rüçhan Arık, Hilmi Hacısalihoğlu, Reşat Genç, Kâzım Yaşar Kopraman… Diğer fakültelerin dekanları, enstitü ve yüksek okul müdürleri, bölüm başkanları, üniversite ve fakülte sekreterleri, daire başkanları… İdari ve akademik yüzlerce personel… Şakir Akça onlara güvendi ve on binlerce insanın yetişmesini sağladı.
Asıl mesleği olan diş hekimliğini hiç bırakmadı. Rektörlük yaptığı sırada bile haftada bir gününü mesleğine ayırıyordu. Bir de Elmalı'daki çiftliğini hiç bırakmadı. Yazları Elmalı'ya gidiyor, meyve bahçeleriyle meşgul oluyordu. İnsanları ve toprağı seviyordu.
Son yıllarda Gazi Üniversitesi Kültür Merkezinin bir salonunda, ayda bir defa kurucu arkadaşlarıyla bir araya geliyordu. Üniversitenin ilk genel sekreteri Satılmış Erdal'ın telefonlarıyla toplanıyorduk. Bu arada hoca, hatıralarını yazmış, basılmadan önce bize okutmuştu. Yağmur Tunalı'nın yayına hazırladığı Ata'ya ve Sılaya Borcum'da yurdunu, tarihini, toprağını, insanlarını seven bir kurucu rektörün hatıralarını okurken Türkiye'nin yakın tarihini de yaşıyor; akademik, siyasi, sosyal ve ticari hayatın bazı ayrıntılarına vâkıf oluyoruz.
Ülkemizin yakın tarihi ilgi çekicidir. Şakir Akça gibi kurucular da vardır bu yakın tarihte, kurulan müesseseleri bölüp parçalayanlar da. Tanrı'nın bağışlayıcılığı kurucularımızın üzerinde olsun!