Heinrich Himmler
01 Ocak 1970
Heinrich Himmler, (d. 7 Ekim 1900, Münih - ö. 22 Mayıs 1945, Lüneburg, Almanya), Nazi Almanyası'nda SS lideri.
Heinrich Himmler, 7 Ekim 1900'de Bavyeralı bir öğretmenin oğlu olarak Münih'te doğdu. Ziraat eğitimi aldı. 1923'teki Hitler Putsch'da (Hitler'in Darbe girişimi) yer aldı. 1925'te Nazilerin güvenlik teşkilatı SS'e (Schutzstaffel) katıldı. 1929'da ise SS'in başına getirilmişti. 1933'te Nazilerin zaferiyle, Alman polisinin SS kontrolüne geçmesini sağladı. Daha sonraları sıkı bir güvenlik ağı oluşturarak Nazi karşıtı birçok grubu ve kişileri yok etti, Aryan ırkından olmayan azınlıkların imhasını yönetti. 1943 yılında Frick'in yerine İçişleri Bakanlığına getirildi. Ocak 1945'de Hitler Himmler'i sırf kendine olan sadakatinden dolayı Sovyet taarruzunu durdurabileceğini düşünerek Vistül Ordular Grubu Komutanlığına getirdi.
Barış Arayışı ve Ölümü
1944'ün kış aylarında Himmler'in Waffen-SS birliği tam 910.000 (dokuzyüzon bin) ve Allgemeine-SS ile birlikte sadece kâğıt üzerinde toplam 2.000.000 (iki milyon) üyeye sahipti. Buna rağmen 1945 yılının ilkbaharında Himmler, özel doktoru ve masörü Felix Kersten ve SS subayı Walter Schellenberg ile yaptığı tartışmaların ardından hayatını adadığı Almanya'nın zaferinden kuşku duymaya başladı. Nazi rejiminin hayatta kalmasını İngiltere ve Birleşik Devletler ile yapacağı barış görüşmelerine bağladı. Sonuç olarak İsveç diplomatı Kont Folke Bernadotte ile Danimarka sınırında bulunan Lübeck'te temas kurup görüşmelere başladı. Himmler'in planı batıda barışı sağlamak, ardından Sovyet ve Birleşik Devletler'in, Wehrmacht'ın kalan güçleriyle savaşmasını izlemekti. Adolf Hitler bu olayları duyunca Himmler'i vatan haini olarak ilan etti, intihar etmeden bir gün önce Himmler'in bütün yetkilerini ve rütbelerini aldı. Hitler'in ardından, kariyeri boyunca Himmler'le birçok kez karşı karşıya gelen Joseph Goebbels başbakan (Şansölye) oldu. Ayrıca Hermann Goering de Hitler tarafından vatan haini ilan edildi. Himmler bu olaylar yaşanırken, Reich Leader-SS (SS Lideri), Alman Polis Şefi, İçişleri Bakanı, Volkssturm Komutanı (Nazi Almanyası'nın son aylarında savaşan birliklerden biri), Vatan Ordusu Komutanı ve Almanya Hükümet Temsilcisi rütbelerine sahipti.
Himmler'in, Kont Bernadotte ile yaptığı görüşmeler sonuç vermedi. Berlin'e de dönemeyeceği için Plön yakınlarında batı bölgesinin kuzeyinde savaşan ve o zaman bütün Alman kuvvetlerinin komutanı olan Amiral Karl Dönitz'e katıldı. Fakat Dönitz, Himmler'i derhal yanından uzaklaştırdı ve kendisine Alman hükümetinde yer olmadığını söyledi.
Himmler hayatta kalma çabalarını sürdürmeye devam ediyordu. Son çare olarak Amerika'ya iltica etmeye kalktı. General Dwight Eisenhower'ın karargahıyla temasa geçti ve Nazi lideri olarak mahkemeye çıkarılmaması halinde bütün Almanya'yı müttefiklere teslim edeceğini söyledi.Himmler'in akli dengesinin durumu Eisenhower'a yaptığı başvuruda savaş öncesi Almanya'da polis şefi olmak istediğini ve Eisenhower'a nazi selamı mı vermesi gerektiğini yoksa elini mi sıkması gerektiğini sormasıyla anlaşıldı. Eisenhower, savaş suçlusu olarak ilan edilen Himmler ile herhangi bir şekilde muhattab olmayı reddetti.
Eski meslektaşları tarafından reddedilmesi ve Müttefikler'in kellesini istemesi Himmler'i çıkmaza sokmuştu. Çaldığı her kapı suratına kapılan Himmler Danimarka sınırındaki Dönitz hükümetinin başkenti Flensburg'da sayısız gün geçirdi. Tutuklanmaktan kurtulmak için, kendisini Gizli Ordu Polis Şefi olarak gizledi ve adını Heinrich Hitzinger olarak değiştirdi. Hiç kesmediği bıyığını traş etti ve sol gözüne de bant taktı. Bundan sonraki tek planı Bavyera'ya dönebilmekti. Sınırlardan geçebilmek için sahte evraklarını özenle düzenledi ve yola koyuldu. Fakat bu sahte evraklar Bremen'deki İngiliz Ordusu'nun incelemesi sonucu gerçekten çok sahte oldukları ortaya çıktı ve 22 Mayıs'ta Çavuş Arthur Britton tarafından tutuklandı. Hemen ardından Heinrich Himmler olduğu da anlaşıldı. Himmler daha sonra Nuremberg'de Nazi liderlerinin yargılanacağı mahkemeye gönderilmek üzere hazırlandı. Fakat Lüneburg'da potasyum siyanür kapsülü yutarak intihar etti ve soruşturması yapılamadı. Bu siyanür kapsülleri SS subaylarının dişerinin içine Holocaust'tan (Büyük Tahribat) önce yerleştirilmişti. Takma dişin içinde bulunan kapsül herhangi olağanüstü bir durumda intihar edebilmeleri için hazır bulunuyordu. Himmler'in son sözleri "Ich bin Heinrich Himmler!" (Ben Heinrich Himmler!) oldu. Hemen ardından Himmler'in cesedi gizlice yakıldı ve Lüneburg Heath yakınlarında bilinmeyen bir mezara defnedildi. Himmler'in mezarının yeri günümüzde de bilinmiyor.
Ölümünün ardından
Heinrich Himmler İngiliz karargahında intihar ettikten sonraki cesedi, 23 Mayıs 1945
Heinrich Himmler, Dachau esir kampını ziyare ediyor, 1936Himmler'in intiharının ardından bazı iddialar ortaya sürüldü. Lüneburg'da intihar edenin Himmler olmadığı fakat ona çok benzeyen birinin Himmler için intihar ettiği iddia edildi. Daha sonra ODESSA (Organisation der ehemaligen SS-Angehörigen) (Eski SS Üyeleri Derneği) tarafından daha değişik ifadeler ortaya atıldı ve iddialar ilginç bir boyuta ulaştı. ODESSA'ya göre Himmler, Waldviertel yakınlarındaki ufak bir köy olan Strones'a kaçmıştı. Burası Alois Hitler'in doğum yeri olan Avusturya'da Viyana'nın kuzeyinde kalan bir yerdi. Buraya yerleştikten sonra sürgün edilen ve tekrar doğan bir SS birliğini yönettiği idda edildi.
Himmler'in değil de bir ikizinin intihar ettiği iddiası Hugh Thomas tarafından 2001'de piyasaya sürülen SS-1: The Unlikely Death of Heinrich Himmler ( SS-1 Heinrich Himmler'in Şüpheli Ölümü) kitabında da yer buldu. Ayrıca kanıtlı bir şekilde. Thomas, Himmler'in otopsi kayıtlarının detaylı bir şekilde eksiksiz raporuna ulaştı. Bu raporda cesedin kulaklarındaki kıla kadar detaylar yazılmıştı. Himmler'in çocukluğunda eskrim yaparken yaralandığı, sol yanağının altındaki belirgin yara izinden bahsedilmemişti.
Aynı zamanlarda piyasaya sürülen ve Amerikalı Nazi yazarı Joseph Bellinger'ın kaleme aldığı "Himmler's Death" (Himmler'in Ölümü) kitabı, bu iddialara başka bir boyut kazandırdı. Teoriye göre Himmler, İngiliz ordusu tarafından 1945 yılının Mayıs ayında süikaste uğradı.
Martin Allen'in kitabı "Himmler's Secret War" (Himmler'in Gizli Savaşı) da İngiliz arşivlerinden yola çıkarak buna benzer iddialarda bulundu.
David Irving de Himmler'in İngiliz soruşturmacılar tarafından dövülerek öldürüldüğünü ve ayrıca dövüldükten sonra burnunun da kırıldığını iddia etti.