İsa Yusuf Alptekin
1901-17.12.1995 01 Ocak 1970
İsa Yusuf Alptekin, 1901’de Kaşgar’a bağlı Yenihisar’da dünyaya geldi. Babası Yusuf Bey, Yenihisar Saylık köyünden Kasım Hacı Muhammed Ali’nin oğludur. Annesi Ayşe Hanım ise Yenihisar'a bağ1ı Yeniösten köyünden Hasan isimli bir zatın kızıdır. İsa Bey, ailenin hayatta kalan üç çocuğun en küçüğüdür. Tahsil hayatı Çin okulu, okuduğu birkaç medrese ve Meşreb Meclisi ile sınırlıdır. Onu görevli gittiği Batı Türkistan’daki tecrübeleri yetiştirmiş ve kararlı bir lider haline getirmiştir. Çin mektebinde okuduğu yıllarda çalışma hayatına da adım atmıştır. Toprak vergisinin toplanması sırasında vergi memurlarına yardımcı olma, 1923 yılında Yenihisar’a kaymakam olarak gelen Çin De-li’ye Türkçe öğretme ve bu iş sırasında yabancılar arasındaki anlaşmazlıklara bakan haricî irtibat memurluğu görevini yapmıştır. Aynı yıl Fatma Hanım ile evlenmiştir.
İsa Yusuf Bey, Endican ve Taşkent’te yani Batı Türkistan’da üçer yıl olmak üzere altı sene kalmıştır. Batı Türkistan’da Rusları ve komünizmi tanımış, burada bulunan Doğu Türkistanlı milliyetçilerle görüşmüş ve işbirliği yollarını aramıştır. Burada görevli olduğu yıllarda Özbek Türklerinin millî şairi Çolpan ile yaptığı yarı gizli denilebilecek görüşmelerinde “İsa Bey, ne çektiysek adamsızlıktan çektik. Gerek bizim gerekse sizin için yapılacak tek şey, her şeyden anlayacak adam yetiştirmek; Türkiye’ye, Almanya’ya çok miktarda talebe göndermek lazım” sözlerinden çok etkilenmiştir.
1931’de Hoca Niyaz Hacı tarafından başlatılan istiklal hareketi üzerine Çin yetkilileri ile temasa geçmiş, Doğu Türkistan valilerin halka yaptıkları zulümlerin önlenmesini, aksi takdirde hareketin yayılacağını ve bölgede Rus işgalinin söz konusu olacağını bıkıp usanmadan anlatmıştır. Nitekim 1931’deki bağımsızlık girişimi Doğu Türkistanlı Müslümanları, endişe ettikleri bu tehditle yüz yüze bırakmıştır. Çin, ancak komünist Rusya’nın desteği ile bu girişimi bastırabilmiş ve 1934-1937 arasında ardı ardına yaşanan savaşlardan sonra Doğu Türkistan, fiilen Sovyet hâkimiyetine girmiştir. İşte bu dönemde Sovyet cumhuriyetlerinde yaşanan işkence ve eziyetlere Doğu Türkistanlılar da maruz kalmıştır.
İsa Yusuf, konsolos Çin De-li’nin görevden alınması üzerine 2 Haziran 1932’de Pekin’e gelmiştir. 1933’te “Doğu Türkistanlı Vatandaşlar Cemiyeti”ni kurmuş ve “Çinî Türkistan Avazı” isimli mecmuayı çıkartmıştır. 18 Eylül 1936’da Çin Millet Meclisi üyeliğine seçilmiştir. 1938’de Japon-Çin anlaşmazlığı konusunda İslam dünyasını bilgilendirmek üzere görevlendirilmiş, Lübnan, İran, Afganistan ve Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Ziyaret ettiği ülkelerde pek çok devlet lideri, siyasetçi, yazar, üniversite hocası ve en önemlisi de Doğu Türkistan’dan göç etmiş kişilerle görüşmüştür.
Çinlilerin baskıları sonucu 21 Eylül 1944’te Alihan Töre liderliğinde İli (Gulca)’de ayaklanma başlamış ve 12 Kasım 1944’te “Şarkî Türkistan Cumhuriyeti” adlı bir devlet kurulmuştur. Çan Kay-şek ayaklanmayı bastırmak için uzlaşma yolları aramış ve İli’den gelen bir heyetle görüşmeleri için Mesut Sabri Baykozi, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Bey'in Urumçi’ye gitmelerine izin verilmiştir. Görüşmelerin neticesiz kalması üzerine General Can Ci-cung başkanlığında Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Bey’in de aralarında bulunduğu bir Doğu Türkistan Eyalet Hükümeti kurulmuştur.
1946’da Urumçi’de “Üç Prensip Gençler Teşkilatı”nın Doğu Türkistan şubesini açmış, “Altay Neşriyat Evi”ni kurarak “Erk” gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Urumçi’de halkın iştirak ettiği haftalık toplantılar tertip etmiştir. 1947 senesinde kurulan Dr. Mesut Sabri Baykozi hükümetinde genel sekreterlik vazifesini üstlenmiştir. Bir yıldan daha fazla kaldığı bu görevi esnasında milliyetçi, anti-emperyalist ve anti-komünist politikaları yüzünden Rusya ile Çin’in tepkisini çekmiştir. 17 Temmuz 1948’de, Rus aleyhtarı politikaları gerekçesiyle Mesut Sabri Baykozi ile birlikte hükümetten azledilmiştir. Bu gelişmeler üzerine Çan Kay-şek iki lideri Çin’e davet etmiş fakat davet reddedilmiştir. Bu sırada Kızıl Çin tehlikesi baş göstermiştir. 1949 sonbaharında İsa Yusuf Bey ve beraberindeki heyet Kızıl Çin kuvvetlerine karşı direnen generalleri ziyaret etmiş, onların mücadele azmini arttırmaya çalışmıştır.
İsa Yusuf Bey ve arkadaşları uzun müzakereler sonucu, güçlerinin Kızıl Çin kuvvetlerine karşı koymak için yeterli olmadığı kanaatine vararak hicret kararı almış ve 21 Ekim 1949’da yüzlerce kişi ile birlikte Doğu Türkistan’dan ayrılmıştır. 20 Aralık 1949’da Ladak’a ve oradan da Keşmir'in başşehri Şrinagar'a hareket etmişlerdir. İsa Yusuf ve Mehmet Emin Buğra, Tibet üzerinden Hindistan'a ulaşmaya çalışan Kazak Türklerine yardım elini uzatmıştır. İsa Yusuf Bey, bu kafilelerin sığınma izinlerini alabilmek için sırasıyla Hindistan, Suudi Arabistan ve Mısır’a gitmiştir. Bu ülkelerden bir netice alamayınca 6 Ocak 1952’de Türkiye’ye hareket etmiştir. Aynı tarihlerde de Mehmet Emin Buğra’da Türkiye'ye gelmiştir. Onunla birlikte Türkiye’de yaptıkları ziyaretler ve bir yandan da basın yoluyla davasını canlı tutma gayreti neticesinde Bakanlar Kurulu 13.3.1952 tarihinde 1850 Doğu Türkistanlının iskânlı göçmen olarak Türkiye’ye yerleşmelerine karar vermiştir. 1953 yılı başından itibaren Doğu Türkistanlılar Türkiye’ye gelip yerleşmeye başlamışlardır. İsa Yusuf Bey ise ailesiyle birlikte Haziran 1954’te Türkiye’ye yerleşmiş ve 4 Aralık 1957’de Türk vatandaşlığına kabul edilmiştir.
1949-1954 yıllan arasındaki tahammül edilmeyecek derecede zor şartlar içinde geçen beş yıldan sonra, Türkiye’ye yerleşen Doğu Türkistanlılar ve İsa Yusuf Alptekin bir nebze de olsa huzura kavuşmuştur. Alptekin, 1970’e kadar üç defa dünya seyahatine çıkmış ve birçok memleket dolaşmıştır. Başta Asya-Afrika Konferansı, Dünya İslam Birliği ve Dünya İslam Kongresi olmak üzere pek çok uluslararası konferanslara iştirak etmiş ve pek çok devlet büyüğü ile görüşmüştür.
1960’da Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti kurulmuştur. Mehmet Emin Buğra’nın 14 Haziran 1965’te vefatından sonra cemiyetin başkanlığına İsa Yusuf Alptekin getirilmiştir. Alptekin 1978 yılında geçirdiği bir trafik kazası neticesinde uzun süre hastanede kalmış ve gözleri tedrici olarak acizleşmiştir. Bunun üzerine cemiyetin faal başkanlığından ayrılmıştır. 1984 yılında Türkçe, Arapça, İngilizce olmak üzere Doğu Türkistan’ın Sesi isimli mecmuayı yayınlamaya başlamıştır. 1986 yılında ise Doğu Türkistan Vakfı’nı kurmuştur.
Alptekin, diğer Türkistanlı liderlerden farklı olarak diplomat yönü ağır basan bir şahsiyettir. Meselelerin şiddetten ziyade aklı-selim ve uzun vadeli çalışmalarla halledileceğine inanmaktadır. Her gittiği yerde Müslüman-Türk talebelerle ilgilenmesi, cemiyetler kurup, gazete ve dergi yayınlaması eğitim ve kültüre verdiği önemi açıkça göstermektedir. Gençlik yıllarında başlayan mücadele hayatı hicretler, eziyetler, türlü sıkıntılarla sürmesine rağmen hürriyet aşkı bir asra yaklaşan ömrünün son günlerinde dahi devam etmiştir. Bu mücadelesi sırasında çocuklarını da: “Bir Doğu Türkistanlı olarak Doğu Türkistan davası, bir Türk olarak Türklük davası, bir Müslüman olarak İslam davası ve bir insan olarak insanlık davası için hizmet edin” telkinleriyle yetiştirme gayretinde olmuştur. Doğu Türkistan’ın bir müstemleke olarak kalmasını hazmedemeyen Alptekin’in hayatındaki en büyük tesellisinin ise Batı Türkistan’ın bağımsızlığına kavuştuğunu görmüş olmasıdır. Yaşamış olduğu bütün olumsuzluklara rağmen hiçbir zaman Doğu Türkistan’ın bağımsızlığına olan inancını kaybetmemiştir.
Büyük devlet ve millet adamı Alptekin, 17 Aralık 1995 gecesi vefat etmiştir. Eserleri; Doğu Türkistan Davası, Unutulan Vatan Doğu Türkistan, Doğu Türkistan İnsanlıktan Yardım İstiyor, Demir Perde Arkasındaki Müslümanlar, Esir Doğu Türkistan İçin, Resimli Doğu Türkistan, Büyük Doğu Türkistan Hakkında Muhtıra, Doğu Türkistan’ın Hür Dünyaya Çağrısı ve Doğu Türkistan’ın Sesi Dergisi’dir.