« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Ara

2021

Bilinçli yanlış!

İbrahim Kahveci 01 Ocak 1970

İlk soru: Bu kadar yanlış bilinçsiz yapılabilir mi?

Bir örnek: Ülkemiz dış borcu 446 milyar dolar. Sadece yurtiçinde kullanılan dövizli kredi tutarı 158,3 milyar dolar.

Eylül ayında 8,30 lira olan dolar/TL bugün 14,70 lira.

Sadece 4 işlem kullanıyoruz: Dış borçta kur artışından dolayı sadece ve sadece son 3,5 ayda 2 TRİLYON 855 MİLYAR liralık maliyet artışı oldu. Yine sadece ve sadece yurtiçinde kullanılan dövizli kredilerin maliyeti son 3,5 ayda 1 TRİLYON lira arttı.

Bakın bu hesapta dövize dayalı iç borcun maliyet artışı yok (-yaklaşık 220 milyar lira)

Bakın bu hesapta Hazine garantili müteahhitlere olan yükümlülük artışı yok (-yaklaşık 1,02 trilyon lira)

Bakın bu hesapta ithalattan doğan maliyet artışı da yok (-yaklaşık 1,6 Trilyon lira)

***

Trilyonlarca lira maliyeti ne için yapıyoruz? Faizler düşecek, maliyet düşecek ve enflasyon düşecek diye...

BDDK verilerinden aktarıyorum: İlk 9 ayda kredilerden alınan faiz ve kâr payı tutarı 293 milyar 572 milyon lira. Menkul değerlerden vs alınan faizlerle bütün bankacılık kesimi (katılım bankaları dahil) alınan toplam faiz: 414 milyar 248 milyon lira. Ayda eder 46 milyar lira...

Şimdi hesap yapın: Kredi faizlerinden yapılacak 5-6 puanlık tasarruf en fazla yıllık 150 milyar lira ediyor.

İyi ama bu faiz ile aynı zamanda tasarruf sahibi de gelir elde ediyor. Mevduata ödenen faiz de bu ülke içinde kalmıyor mu. Zaten tüm bankacılık sektörü ilk 9 ayda 414 milyar faiz alırken, buna 267 milyar lira da faiz ödemişler. Bütün bankaların net faiz geliri sadece 147 milyar liradır.

Ama neyse biz diyelim ki sadece kredi kullananları düşünüyor ve onların maliyeti düşsün istiyoruz. İşte orada bütün bu faiz teorisi ile yıllık yapabileceğimiz tasarruf en fazla150 milyar liradır.

***

Bakın burada tüm kredi kullananları hesaplıyoruz. Yatırım-üretim için kredi kullananlar çok daha küçük kalıyor. Hatta YATIRIM KREDİLERİNİN tüm faizini sıfırlasak yıllık yükü 80 milyar lirayı geçmiyor.

Bütün bu kıyameti kopardığımız FAİZ maliyeti 80-100 milyar lira için. Ama bunun karşısında kur artışından dolayı karşımıza çıkan maliyet (sadece 3,5 ayda) 4 trilyon lirayı geçiyor. İthalatı da eklersek 5 trilyon liranın üzerinde bir maliyet söz konusu.

Bir ilk okul öğrencisine sorsak: 100 milyar lira kâr için 5 trilyon lira maliyet öder misiniz?

Çok ama çok basit bir soru: 100 milyar lira için kim 5 trilyon lira yakar?

***

Keşke iş bu kadarla kalsa.

İşin kafa karıştıran diğer tarafı da şu: Merkez Bankası faiz indiriyor ama kredi faizleri inmiyor... Sürprizzz

Daha 3 ay önce yüzde 17’den borçlanan Hazinemiz geçen hafta yüzde 22,7’den borçlandı. Merkez Bankası faiz indiriyorken mevduat faizi indi. Gerisi ise hikaye...

Dün tahvil faizleri yüzde 22,0’yi aştı. Oysa Merkez Bankası faiz indirimi yapmadan önce tahvil faizleri yüzde 17,5 seviyelerindeydi. Günaydın...

Daha da ileri mi gidelim: Artan risklerden dolayı ortada kredi kalmadı. Bir çok şirket krediye ulaşım kanallarını kaybetti. Bu da bize ders olsun...

Faiz düşürerek faizleri artıran bir Merkez Bankamız var... Ne güzel değil mi?

***

Gelelim işin en vahim tarafına.

Ülkemizde fiyat belirlemede kur etkisi yüzde 80-90 seviyelerindedir. Bugün ülkemizde fiyat belirlenemiyor. Çünkü kurlar o kadar hızlı değişiyor ki, verilen kârlı fiyat bile bir anda zararlı fiyat oluveriyor. İşte o yüzden stokçuluk zaruri olarak yapılıyor. Ve en büyük stokçular da tüketiciler: Perakende satış hacmi evlerin stokhaneye dönüştüğünü gösteriyor.

Hükümetin asgari ücreti bile belirleyemediği yerde tüccar nasıl fiyat belirlesin?

Evet;

-fiyat belirlenemezse ticaret sekteye uğrar

-ticaret sekteye uğradığında üretim de sekteye uğrar (bir adım sonrası)

-üretim sekteye uğradığında yatırımlar durur (bir adım sonrası)

Kural bu kadar basittir.

Şu anda reel sektör avazı çıktığı kadar bağırıyor: Üretim etkilenmeye başladı diye...

Sonrası yatırımların durmasıdır.

İyi ama hani faizleri indirerek üretim-yatırım-istihdam-ihracat artacaktı?

***

Bugün ülkemiz maalesef ekonomik çöküş yaşıyor. Piyasalar adeta alev alev yanmaktadır. Bunun bir adım sonrasının üretim ve yatırımları vuracağı da nerede ise kesindir.

İyi ama yukarıda verdiğim rakamlar ortada iken, neden ülke yönetimi bu yangını körüklemekte ve zararları büyütmektedir?

Acaba bilinçli bir yanlış ile milletin refahını tümden mi kesmek istemektedir? Amaç nedir? Bilerek ekonomiyi çökertmekle başka bir amaç mı hedeflenmektedir?

Net söylüyorum: Bu kadar yanlış bilinçsiz yapılamaz. Bugün bu dediğimin resmi ilanını da görebiliriz.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 127,65 M - Bugn : 55129

ulkucudunya@ulkucudunya.com