Türk Dünyası’nın Ulu Çınarı Cengiz Aytmatov’un Ardından / Sinan OĞAN
01 Ocak 1970
Cemile, İlk Öğretmenim, Beyaz Gemi, Selvi Boylum Al Yazmalım, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Toprak Ana, Cengiz Han'a Küsen Bulut… Çocukluk ve gençlik yıllarımda her birisi beni alıp apayrı dünyalara götüren kitaplardan sadece birkaçı… Türk okuyucularıyla da buluşan bu eserlerin yazarı maalesef artık aramızda değil. Türk Dünyası’nın ulu çınarı Cengiz Aymatov yaklaşık bir aydır tedavi gördüğü Almanya'nın Nürnberg kentinde 10 Haziran 2008 tarihinde hakkın rahmetine kavuştu.
Cengiz Aytmatov sadece Kırgızistan’ın, Türkiye’nin, Türk Dünyasının değil, Dünya Edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından birisiydi. Aytmatov sadece bir yazar değil, aynı zamanda çevirmen, gazeteci, diplomat ve politikacıydı da. Aytmatov son olarak Tataristan’ın başkenti Kazan’a gitmişti. Burada hem Aytmatov ile ilgili bir belgesel çekilecek ve hem de anne tarafından akrabalarının mezarını ziyaret edecekti. Aytmatov’un Tataristan Devlet Başkanı Mintimer Şaymiyev ile de görüşmesi planlanmaktaydı. 16 Mayıs 2008’de Kazan’da aniden rahatsızlanan Aytmatov tedavi için ambulans uçakla Almanya’ya getirilmişti.
Çok değil daha birkaç gün önce Türk Dünyası Kültür Bakanlarının Ankara’da gerçekleştirdikleri TÜRKSOY toplantısında Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay, 80 yaşına basan dünyaca ünlü yazarımız Cengiz Aytmatov'un Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilmesi için Türkiye'de çalışma başlatıldığını hatırlatmış ve üye ülkelerden bu konuda destek istemişti. 14 Türk ülkesinin Kültür Bakanını buluşturan TÜRKSOY Daimi Konseyi 24'üncü dönem toplantısında Günay’ın bu teklifi kabul edilmiş ve hatta TÜRKSOY'un Aralık ayında Kırgızistan’da bu gündem ile toplanması kararlaştırılmıştı. 12 Aralık’ta 80 yaşına girecek yazar için, Kırgızistan'da Aytmatov yılı ilan edildiğini ve kutlama törenleri yapğıldığını da hatırlatmak gerekir.
Bir konuşmasında “Ben 1976 yılında bir kitabımın tanıtımı için Türkiye'ye giden ilk Kırgızım. O zamanlar şartlar çok farklıydı. Oysa şimdi aradaki engellerin ortadan kalkması ile birlikte tüm Türk Dünyası birbirimize daha yakınız.” Demişti.
Cengiz Aytmatov, eserlerinde lirik ve mitolojik unsurları oldukça başarıyla işlemiş bir yazar, fikir adamı ve çağdaş bir bilgedir. Aytmatov eserlerinde yerel değerlere önem verirdi. Aytmatov aynı zamanda iyi bir gözlemcidir ve çocukluk yıllarının yokluğunu, sistemin çarpıklığını yazılarında gün yüzüne çıkarır. Savaşın yıkıcılığı, yalnız kalan kadınlar ve yalın aşk hikayeleri Aytmatov’un eserlerinde ön plana çıkan öğelerdendir. Aytmatov’un eserlerinde Sovyet siteminin çevreyi dikkate almayan uygulamaları eleştirilir. Sovyetler Birliği’nin dağılmaya yüz tuttuğu yıllarda bu eleştirilerden Sovyet sistemi ve Sosyalizm de yeterince nasibini alır.
Cengiz Törekuloviç Aytmatov 12 Aralık 1928 yılında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı olan Şeker Köyü’nde dünyaya geldi. Aytmatov’un Babası Törekul Aytmatov aydın bir memur ve Parti üyesiydi. Ancak o dönem Stalin’in başlatmış olduğu “temizlik” kampanyası Aytmatov’ların ailesinden uzak geçmedi. Törekul Aytmatov 1937 yılında Stalin tarafından “Halk Düşmanı” ilan edildi ve kurşuna dizildi. Aytmatov ise babası kurşuna dizildiği için kendisine sürülen “Halk düşmanının oğlu” damgasıyla büyüdü. Aytmatov’un annesi Nagima Aytmatova dört çocuğu kendi başına büyütmek durumunda kaldı. Çocuklarını büyütmek için çeşitli memuriyet görevlerinde bulundu. Aytmatov daha çok babaannesi tarafından büyütülür. Cengiz Aytmatov çocukken kendisini ninniler, masallar, efsanelerle büyüten Babaannesi Ayıkman Hanımın etkisinde kalır ve edebiyata ilgisinde babaannesinin rolü büyük olur.
Cengiz Aytmatov ilköğrenimine Şeker Köyü’nde başlar. Aytmatov daha çocukken yaşayan şifahi kültürle beslenir. Bir taraftan Babaannesi Ayıkman hanımın okuduğu şiirlerle, anlattığı ninniler, masallar, efsanelerle beslenir. Diğer taraftan ozanların atışmalarını dinler, sohbetlerine katılır. Şifahi kültürün çok canlı yaşandığı bu toprakların destani havası yazarı içten içe kuşatıp zenginleştir.
Babasız büyüyen Aytmatov’un çalışma yaşamı oldukça erken başlar. Aytmatov’un çocukluk ve gençlik yılları İkinci Dünya Savaşı’nın yokluk ve sefalet yıllarına denk gelir. Eli silah tutan herkes cephede olduğundan köylerde sadece kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalır. İşte Aytmatov Kırgızistan’ın bu ücra köyünde daha çocukluk yıllarında köyde yaşayanların çektikleri sefalete ve acılara şahit olur. Bu sefalet ortamında Aytmatov daha 14 yaşında iken köy hayatında çalışmaya başlar. İlk önce Köy yönetiminde (Sovyetinde) Kolhoz Sekreterliği yapar. Ardından vergi memuru olarak çalışmaya devam eder. Aytmatov 1946’da Kazakistan’ın Cambul şehrine veteriner teknik okuluna gider. Okuldan mezun olunca 1948’de Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te (Frunze) Tarım Enstitüsüne devam eder. 1953’de buradan veteriner olarak mezun olur. Aytmatov mezun olduktan sonra bir taraftan Zooteknisyen olarak çalışır, diğer taraftan da muhabirlik yapar. Aytmatov’un gazetecilik yaşamı onun yazarlık yaşamına adeta bir köprü olur. Akıcı ve sade üslubu ile hazırladığı haberler ve araştırmalar onun daha gazetecilik yıllarında dikkatleri çekmesine sebep olur. Stalin’in ölümünden sonra Aytmatov 1956 yılında babasına iade-i itibar edilmesinden sonra nihayet Moskova’da Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne kabul edilir.
Aytmatov edebiyat dünyasına ilk önce yazdığı hikayeler ile girer. Aytmatov’un ilk eseri, 1952 yılında Pravda Gazetesi’nde yayımlanan Gazeteci Cyuda’dır. Bu hikayeyi 1957 yılında yayımlanan Yüzyüze takip eder. Yazarın Cemile adlı hikayesi 1958 yılında Novy Mir (yeni dünya) dergisinde yayımlanır. Bu eseri büyük ilgi görür. Aytmatov şöhreti, bu eserinin Fransız şair Louis Aragon tarafından Fransızca’ya tercüme edilmesi ve Avrupa’da yayımlanması ile yakalar. Aragon bu hikayeye yazdığı önsözde Cemile hikayesi için “dünyanın en güzel aşk hikayesi” ifadesini kullanır.
Aymatov yazılarında yerel kültüre çok büyük önem ve değer verir. Kırgızların ve Türk Dünyası’nın en büyük destanlarından birisi olan Manas Destanı önemli bir ilham kaynağını teşkil eder. Yazarın yetiştiği çevredeki zengin yerel edebiyat ve kültür unsurları Gorki Enstitüsü’nde aldığı eğitimle birleşir ve eğitimi bu öğelere nasıl bir evrensel boyut katılacağını katkıda bulunur.
Aytmatov, 1956'da Yazarlar Birliği üyesi olur. 1959 yılında Komünist Parti'ye üye kabul edilir. Kırgızistan Edebiyatı (Literaturnaya Kırgızistan) adlı yayın organında redaktörlük yapar. 1963'te Lenin Ödülü'nü alan Aytmatov 1959-67 yılları arasında Novy Mir’in editörlüğünü yapar. Aynı yıl Kırgızistan Milli Yazarı seçilir. 1960-1980 yılları arasında SSCB Yüksek Sovyetine milletvekili olarak seçilir. 1978 tarihinde Yüksek Sovyet Prezidyum’u tarafından Sosyalist İşçi Kahramanı ödülü ile ödüllendirilir. 1968’de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazanır. 1980’de bu ödülü ikinci ve 1983 yılında ise üçüncü kez kazanır. SSCB’nin son devlet başkanı Mihail Gorbaçov döneminde Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı ve Sovyet Yazarlar Birliği Sekreterliği görevlerinde bulunur.
Kırgızistan Meclisi'nde Talas Bölgesi Milletvekilliğinin yanı sıra Kırgızistan'ın Benelux Devletleri ve Fransa Büyükelçiliğini de yapar. Ayrıca Avrupa Birliği, NATO, UNESCO delegeliği de yapar. Uluslararası Cengiz Aytmatov Vakfı Onur Başkanlığı’nı da yapan Aytmatov’un oğlu Askar Aytmatov Kırgızistan’a Dışişleri Bakanı oldu.
Cengiz Aytmatov Post-Sovyet coğrafyasının dünya edebiyatında en tanınmış simasıydı. Aytmatov’un eserleri 165’ten fazla dile çevrilmiş, eserleri 60 milyon adetten fazla baskı yapmış ve birçok romanı filme çekilmiştir.
Türk Dünyası’nın Nobeli çoktan hak etmiş bu ulu çınarı 12 Aralık’ta doğumunun 80. yıldönümünü kutlayacaktı. Kırgızistan’da bunun için büyük hazırlıklar yapılmıştı. Türkiye’den de büyük bir heyet gidecekti. TÜRKSOY Aytmatov’a hasredilmiş bir toplantı yapacak ve onu Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterecekti. Olmadı… “Elveda Issık Göl”, diyerek memleketine veda etti. "Merhaba, Beyaz Gemi, ben geldim!" diyerek sonsuzluk gemisine bindi ve hakkın rahmetine kavuştu.