Erdoğan’ın akıbeti nasıl olacak?
Güler KÖMÜRCÜ 24 Nisan 2007
Son derece kritik-sıkıntılı bir döneme girmek üzereyiz, bugün-yarın, AKP şayet ‘kitlelerin üzerinde uzlaşma sağlayamayacağı’ (Erdoğan ya da malumların her dediğini yapmaya hazır) bir ismi Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklar ise söz konusu kaotik dönem de başlamış olacak. Siz kulisleri bir tarafa bırakın efendim, kulislere pompalananlar tamamen manipülatif bilgilerdir.
Siyasi algıları-uzmanlık alanları tamamen farklı olan ‘3 önemli ismin’ analizlerini aktaracağım şimdi, bakın bugün itibarıyla topyekün girdiğimiz tehlikeli süreç, olası kaotik ortam neleri kapsayabilir? Sebep-sonuç noktasında da yorumu size bırakıyorum ey vatanperver okur;
İlk olarak... Araştırmacı-yazar Faik BULUT’a değerlendirmesini sordum, kayda geçiniz, işte Sayın BULUT’un yorumu; ‘Erdoğan veya AKP’den (benzer düşünce matrisindeki) birinin Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte, Serdar Turgut’un yazdığı gibi, Türkiye’nin 1. Cumhuriyet dönemi kapanıyor; Batı tasarımlı 2. Cumhuriyet dönemi başlıyor. Ülke hızla bir kaos ve kriz tüneline giriyor. Birçok dinamik birden harekete geçiyor/geçecek. Esasen çatışmalı olagelen karar odakları merkezde (Ankara’da) direkt hesaplaşamayınca, taşrada vekaleten hesaplaşma/çatışma yollarını deniyorlar. Parlamento hesaplaşma alanı olmaktan çıktı, sokakta hesaplaşma dönemi başladı. 14 Nisan’ın mesajına dikkat! Erdoğan bu küçümseyici tavrını, deyim yerindeyse Menderes’in makamıyla bağlantılı o kibirli, kışkırtıcı siyasi tavrını miras olarak sürdürürse, sanırım akıbeti pek hayırlı olmaz. Kastettiğim darbe değil, tümüyle farklı konu/konulardır. ‘
Ve şimdi de farklı bir platformdan görüş alıyoruz, Devlet eski Bakanı, Merkez Bankası eski Başkanı Yaman TÖRÜNER’in analizine bakalım, Yaman Bey günler öncesinden bana aktardığı bu görüşleri dün de köşesinde kamuoyuna da duyurdu, diyor ki Sayın TÖRÜNER; ‘AKP, Cumhuriyet döneminin tek başına iktidara gelebilmiş tek dinci partisi. Üstelik medya ve iş dünyasının iç içe olması ve medya arasındaki kavgalar da işi kolaylaştırıyordu. Şimdiye kadar, bir türlü iktidar olamayan dinci güçlerin bu fırsatı iyi kullanması gerekiyordu. Elden geldiğince öyle de yapıldı: Kendilerini destekleyen dış güçlerle iyi geçinmeye karar verildi. Yapılacak değişikliklerin yavaş yavaş ve alıştırarak yapılması gerekliydi. Hatta, verdikleri sözlerin bazılarını yerine getirmede acele edilmeyebilirdi.Siyasi bölünmüşlük, işlerine yarayacaktı. Örgütün kenetlenmesi ve parti taraftarlarının bire bir takip edilip kollanması gerekiyordu.
Törüner devam ediyor yorumuna: ‘Yol haritası belirlenmişti: Tüm devlet kadroları ele geçirilecekti. Özellikle, valiliklerin, belediyelerin, mahalli idarelerin, polisin ele geçirilmesi şarttı.. Giderek, medyanın, yargının ve üniversitelerin ele geçirilmesi lazımdı. Dinci iktidarın önündeki en büyük engel sayılan ordunun güçsüz hale getirilmesi gerekliydi. İlerlenen yolda, tek büyük engel cumhurbaşkanlığı makamı idi. Burası ele geçirilirse, yargı ve üniversiteler denetlenebilecekti. İşte, bu nedenle, cumhurbaşkanlığı seçimi hem dinciler hem de laik kesim için çok önemli. Bakalım, son adımı atabilme cesareti gösterebilecekler mi?’
Son olarak, dün Sayın Mahir KAYNAK ile konuştum, işte KAYNAK’ın analizi; ‘AKP’nin üniter bir yapısı yok; içinde herkes var. Hatta aşağılarda değişik örgütlenmeler dahi bulunuyor. Başbakan bu yapıdan çok büyük zarar görebilir. Erdoğan yanardağın üzerinde oturuyor. Başbakan’ın en az güveneceği yer kendi partisidir. Ben onun yerinde olsam partimden çok devlete güvenirdim. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle bağlantılı ama bu seçim başka bir şeyin simgesi. Erdoğan burada etken değil, edilgen. Etken olan onu arkada destekleyen organizasyon. Yani cumhurbaşkanı olursa da bu Erdoğan’ın başarısı değil, o organizasyonun başarısı olacak. Ben Erdoğan’ın kitlelerin üzerinde uzlaşacağı bir ismi aday olarak göstereceğini umut ediyorum şayet bu olmazsa, akıbetleri adına iyi olmaz.’
Atatürk’ün bir sözüyle bağlayalım; ‘Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez...’