MİLLİYETÇİLİK ON BEŞ YILDIR YÜKSELİYOR
Gülçin GÜNAY 13 Mart 2007
Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Mustafa Erkal, “Küresel istilayı fark edip uyananlar milli devletten yana tavır koymaya başladı” diyor
“SON 15 yıldır Milliyetçiliğin yükselişine tanık oluyoruz. Bu yükseliş, genel seçim sandıklarına da yansıyacak. Başbakan Erdoğan bunu hissetti ki, milliyetçiliği okşayıcı sözler söylüyor. Halbuki bunu daha önce modası geçmiş bir sözcük olarak açıklamıştı.” Bu sözlerin sahibi, Aydınlar Ocağı Başkanı ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Sosyolojisi Profesörü Mustafa Erkal ile yüzlerce kitabın sığdığı odasında güzel güzel sohbet ettik. Erkal, önceki günlerdeki bir söyleşisinde “Milliyetçiliğin yükseldiği falan yok. Ortalığı şamataya vermeyin” diyen Prof. Dr İlber Ortaylı’ya da sert çıktı: “Sayın Ortaylı, belki müze çalışmalarından dolayı olup bitenleri gerektiği ölçüde takip edemiyor!”
İşte Sayın Erkal’a sorularımız ve cevapları:
Günden güne daha fazla sözü edilir oldu. Milliyetçilik, gerçekten yükseliyor mu hocam?
Milliyetçiliğin yükselmesi, dışlanamaz bir gerçek. Özellikle Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki iki kutuplu dengenin dağılması, Soğuk Savaş döneminin geride kalması, dünyayı yeniden şekillendirme ihtiyacını doğurdu. Bu ihtiyaç, yeni dünya düzeni diye adlandırıldı. Bu düzen -aslında düzensizlik- küresel gücün çıkarlarına uygun bir dünyanın şekillenmesiydi. Bugün, Ortadoğu’da bunun sonuçlarını görüyoruz. Artık klâsik sağ-sol ideolojik tartışması, yerini milliyetçi-evrenselci ikilemlere bıraktı.
“Küreselleşme, milliyetçiliğin karşıt söylemidir” mi diyorsunuz?
Milliyetçilik, küreselleşme ile önü açılmış milli devletlerin üzerinde ortaya çıkardığı olumsuz etkilere karşı ister istemez başlayan bir yeniden kendine hâkim olmadır. Milliyetçilik öyle bir yükselişte ki; daha önce bu akımı reddeden, sınıf çatışmasını esas alan ve buna dayalı ideolojilere olumlu bakan bazı çevreleri bile milli bir noktaya çekti. Bunda küreselleşme rolü önemli.
Milliyetçilik, ne zaman atağa kalktı? Belirli bir olay, buna etken olabilir mi?
Ne zaman ki ülkeler, fark edilmeden uyuşturularak sömürgeleştirildiklerini anlamaya başladı; ne zaman ki yeni dünya düzeni denilen küresel istilânın milli devletlerle küresel güç arasındaki mücadelenin niteliği kavranmaya başladı; o zaman milliyetçilik yükselişe geçti. Son 15 yılda milliyetçiliğin yükselişine tanık oluyoruz. Bazıları son derece rahatsız olsa da...
Peki hocam süreç nasıl işliyor? Milliyetçilik yükselişini sürdürecek mi?
Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her bireyin yerine getirmesi gereken tavır alışlar bütünüdür. Milliyetçilik, duygusallık, dışa kapanma, fanatik düşmanlık falan değil; sistemli olarak ülkenin çıkarlarını koruyabilmektir. Türk milliyetçiliği 1789 Fransız İhtilâli ile de başlatılamaz. Irkçılık da değildir ama öyle gösterilmekten fayda umulmaktadır. Türkiye’de milliyetçilik yapacak olanlar, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkestir. Başkaları tarafından kullanılmıyorlarsa Kürt, Ermeni asıllı Türk vatandaşları da birer Türk milliyetçisi olabilir.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, geçtiğimiz günlerdeki bir röportajında “Milliyetçiliğin yükseldiği falan yok. Ortalığı şamataya vermeyin! Böyle abuk sabuk tahliller yapanlar çıkarsa bunun reaksiyonu doğar. Ama kısa sürer” açıklamasını yaptı. Yorumunuz?
Anlamlı bulmuyorum. Sayın Ortaylı, belki müze çalışmalarından dolayı olup bitenleri gerektiği ölçüde takip edemiyor. Toplumu aydınlatıcı güzel eserleri olan değerli bir tarihçimizdir. Ama bu ifadesine katılmam mümkün değil. Milliyetçilik hareketi yükseliyor. Türkiye’de kendi ülkesiyle başkaları adına kavgalı olanlar son derece rahatsız.
Peki hocam, milliyetçiliği asıl kim tartışmalı? Siz, iktisat sosyolojisi profesörüsünüz. Toktamış Ateş, Siyaset Bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü, İlber Ortaylı ise Tarih profesörü...
Sosyalbilimciler, çok değişik yönleriyle milliyetçiliği tartışıyor. Bugün bilhassa iktisadi milliyetçilik yükseliyor.
Dışa kapanmaya karşı değildir diyorsunuz ama Türkiye’nin AB üyeliğine karşısınız.
Nasıl karşı olmam ki? Türkiye’nin çıkarları korunamıyorsa, Türkiye’ye yapılan muamele diğer üyeliğe aday ülkelere yapılandan tamamen farklıysa, hiçbir ülkenin önüne konmamış şartlar önümüze getiriliyorsa, Türkiye’de yeni azınlıklar yaratılmak, Lozan çöpe atılmak isteniyorsa nasıl karşı olmayayım? Bu gerçekleri görmeyip de bunlar paranoya mı diyeceğim? AB, kan kaybına uğramaktadır. 1996’daki araştırmaya göre, AB’de milli kimlikler bugünkü kadar ön plânda değildir. Bugün ise; milli kimlikler öne çıkmıştır.
Yükselen milliyetçilik sandıkta nasıl yer bulacak?
Yükselen milliyetçiliğin genel seçimlere yansıyabileceği hissedildiği için Sayın Başbakan, geçen Kurban Bayramında sokaklarda yer alan dev ilân tahtalarında -Daha önce modası geçmiş sözcük dese de- milliyetçiliği okşayan cümleler söyledi. Demek ki birçok siyasi parti, içine sindiremese bile milliyetçi tezleri ve ifadeleri kullanıyor.
Sayın Başbakan, milliyetçiliğin yanısıra Atatürkçülüğü savunduğunu da ima ediyor. Bir sosyolog olarak sizce bu gerçekçi bir söylem mi?
Atatürk, en değerli Türk milliyetçisidir. Atatürkçü olmak demek, her şeyden önce kendini Türkiyeli değil, bir Türk olarak hissetmek demektir. Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere saygıdır. “Türkiye, sadece Türklerin değildir” diyen insanların Atatürkçülüğü de tören Atatürkçülüğü olarak değerlendirilebilir.
Atatürkçülük, kategorilere ayrılabilir mi hocam? Prof. Dr. Toktamış Ateş, “Bir tür Atatürkçülük yoktur. Farklı Atatürkçülükler vardır. Kimisi laiklik esaslarını, kimi de devletçilik ilkesini ön plânda tutar” demişti. Siz, bu görüşe katılıyor musunuz?
Atatürkçülükte, sadece devletçilik veya laiklik esasları ön plânda tutulmaz. Atatürk’ün düşünce sistematiği ve tarzı bir bütündür. Bunun içinden beğendiğinizi cımbızla alacaksınız, ötekini ayıracaksınız. Yok böyle bir şey. Atatürk’ün temel felsefesi, milli bağımsızlık ve milli egemenlik fikridir.
--------------------------------------------------------------------------------
Küreselleşmenin silahı etnik çatışma
Küreselleşmenin etnik kimlikleri ortadan kaldırdığından söz edilirdi ama size göre etnik milliyetçiliği bir anlamda destekleyen bir unsur...
Küreselleşme, çok ilginçtir ki; önü açılmış milli devletlerde alışılmış ideolojik çatışmaların yerini etnik çatıştırmalara bıraktı. Küreselleşmenin ipini elinde tutanların başarısı, ancak hedef alınan ulus devlette milli dirençlerin kırılabilmesidir. Dün, sınıf çatışmasıyla emperyalist emellere karşı direnme zayıflatılıyordu. Bugün ise içeride insanlar, yeni keşfettirildikleri etnik yönleriyle çatıştırılıyor. Amaç, o ülke üzerindeki bir takım emellerin elde edilmesidir. Meselâ; bankaların satın alınması, doğal kaynaklarının ucuza kapatılması, yabancılaştırma şekline bürünen özelleştirmeler vs.
Ama Türkiye’de etnik çatışma yok diyorsunuz.
Var veya yok demedim. Bu manzara mezhep ve etnik çatıştırmaları gündeme getirdi. Etnik çatışma, Türkiye’nin gündem maddesi değildir. Ama olması isteniyor. Çatışma olursa dışarıya karşı milli direncimiz zayıflayacak. Tahriklere kimse kapılmamalı. İnsanlar, özellikle medya yoluyla afyonlanıp sürü haline getirilmek isteniyor.
Turuncu Devrim denemesi
Hrant Dink cinayetinden sonra ifşa edilen “Hepimiz Ermeni’yiz” pankartını nasıl değerlendirmiştiniz?
Ben bunu Turuncu Devrim denemesi olarak değerlendiriyorum. Çok yoğun tahriklerle gerçekleşen bir cinayeti, bazıları Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kullandılar. Bazıları da kullanıldı. Ermeni asıllı Türk vatandaşının öldürülmesi tabii ki kabul edilecek bir durum değildir. Ama bu tepki pankartlarla istismar edildi. Devlete meydan okumaya dönüştü. Türkiye’ye karşı psikolojik savaşın bir parçası oldu.
Böyle bir tepki sizi şaşırttı mı?
Hayır. “Biz Ermeni’yiz” diyenler belki kullanıldıkları için şaşırdılar.
“Hepimiz Ermeni’yiz” e karşı devasa bir “Hepimiz Türk’üz” tepkisi de çıkmıştı.
Türkiye’de Türk’e karşı ırkçılık yapılıyor. Adam, “Ben sadece kültürel anlamda değil; hukuki olarak da Anayasa’nın 66. Maddesinin dışındayım. TC vatandaşlığını reddediyorum” diyor. Bunlara karşı Türk toplumunda yoğun tepki var. Ama biz kimseyi “öteki”leştirmedik. Bazıları kendi kendilerini ötekileştiriyor. Kendini Türk olarak hisseden kimseye, “Sen Türk değilsin” denmiyor. Milliyet ve milli kimlikle etnik aidiyet karıştırılmamalı.
Evren’in Cemalettin Kaplan’dan farkı yok
Kenan Evren’in son sözlerini bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ilımlı milliyetçilik ve eyalet sistemi gibi telkinlerin 12 Eylül darbesini yapan bir liderden gelmesini yadırgıyorum. Sayın Evren, aksatmadan 12 Eylül 1980’deki görevine devam ediyor. Ama kendi getirdiği 1982 Anayasası’nı da çiğnemekte. Evren ve ekibi, bugünkü görüşlerini geçmişte de savundularsa neden askeri müdahaleye atıldılar? Ülkenin birliği ve bütünlüğü konusunda niye nutuk attılar? Evren’in, böyle bir tavır ortaya koymasıyla “Bölünmez ülke fikrini yıktık. Anadolu İslâm Cumhuriyeti’ni kurduk” diyen Cemalettin Kaplan ile arasında fark kaldı mı?
Ama Evren Paşa, bir sonraki gün ağız değiştirdi.
Ağız değiştirmesi de doğru değil. Cumhurbaşkanlığı yapmış bir insan, kaç yaşında olursa olsun söylediği sözlerin arkasında durabilmeli. Sayın Evren, bizzat içinden çıktığı camiayı yıpratmıştır. Eyalet sistemi, federal sistem Türkiye’ye uygun değildir.