Molla Fenari
? - 1430 01 Ocak 1970
Devletine müderris olarak, kadı olarak, şeyhülislam olarak büyük hizmetlerde bulunmuştur. Çok talebe yetiştirmiş, Osmanlı medrese sistemini yeniden düzenlemiştir. Osmanlı devletinin ilk şeyhülislamı olarak kabul edilen Molla Fenari’nin asıl adı Şemseddin bin Hamza’dır,1350 Nisan’ında bugün Yunanistan topraklarında kalan Teselya’nın Fener bölgesinde doğduğu için, Fenârî ünvanıyla anılır.
O devrin büyük âlimlerinden Mevlânâ Alâeddin Esved ve Şeyh Cemaleddin Aksarayî’den ders görmüş, sonra Mısır’da dinî ilimler, hey’et (astronomi) ve riyâziye (matematik) okumuş ve kendisinden istifade edilmek üzere orada alıkonulmuştur.
Yıldırım Bâyezid ve Çelebi Mehmed (rahmetullâhi aleyhimâ) zamanlarında Bursa’da talebe yetiştiren Molla Fenarî hazretlerinin şöhreti o kadar yayılmıştır ki; Bursa, onun ilminden istifade etmek isteyen ilim tâlipleriyle dolup taşmıştır. Molla Fenari bir dönem Bursa’dan Konya’ya gitmiştir.
Konya’da Karamanoğlu Mehmed Bey tarafından çok iyi karşılanır. Karamanoğlu Mehmed Bey, Fenari Hazretlerine büyük ihsanlarda bulunur. Kendisine fevkalade cömert davranır,büyük hürmet gösterir. Fenari Hazretlerine ve talebelerine hatırı sayılır meblağda günlük tahsisat bağlar. Bu da zamanın Türk devletlerinin, beyliklerinin ilme ve ilim adamına ne kadar değer verdiklerini gösterir. Molla Fenari’den talebe okutması için ricada bulunur.
Konya’da da ders okutan Fenari Hazretleri, ilimde yüksek derecelere ulaşan talebeler yetiştirir. Molla Fenari, Karaman Bey’in kızı Gül Hatun ile evlenir. İki oğlu ve iki kızı olur. İki oğlu da kendisi gibi âlim olarak yetişmişler ve onlar da Bursa’da kadılık yapmışlardır. Fenari Hazretlerinin torunları da ilimde iyi yetişmiş, irfan sahibi olmuşlar, Osmanlı devletine kadı ve şeyhülislam olarak hizmet etmişler, kurdukları vakıflarla başta cami yapımı olmak üzere, nice hayır ve hasenatta bulunmuşlardır.
Sultan Çelebi Mehmet, Karamanoğlu Mehmet Bey’e galip gelince, Molla Fenari Hazretlerini tekrar Bursa’ya davet eder. Bu daveti kırmayan Fenari Hazretlerine tekrar eski müderrislik ve kadılık görevleri verilir. 1424 yılında II. Murad Hân onu, Bursa kadısı ve şeyhülislâm tâyin etmiştir. Altı yıl devam ettirdiği bu vazifede iken, devlet büyüklerinin hemen hepsi yüksek ilim ve fikirlerinden istifade etmişlerdir.
Yıldırım Beyazıt’ın mahkemede şahitliğini kabul etmez! Sultan Yıldırım Beyazıt ve Somuncu Baba ile menkıbeleri vardır. Bursa’da kadı iken bir mahkemede Sultan Yıldırım Beyazıt’ın şahitliğine müracaat edilmesi gerekir. Kadı Fenari Hazretleri, Sultan’ın şahitliğini, cemaatle namaz kılmadığı için kabul etmez. Zira İslam’da cemaatle namaz kılmak şahitlik şartlarındandır. Bunun üzerine Yıldırım Beyazıt oturduğu sarayın yanına bir cami yaptırır ve namazlarını cemaatle kılmaya başlar.
Somuncu Baba’yla olan menkıbesi de hayli meşhurdur. Bursa Ulu Camii’nin açılışında Cuma hutbesini okuması için Yıldırım Beyazıt Han, damadı olan büyük âlim, veli Seyyid Emir Sultan Hazretlerini görevlendirir. O da bir emrivaki ile, “Sultanım, zamanımızın büyüğü burada bulunurken bizim hutbe okumamız edebe uygun değildir” diyerek, o zamana kadar kendisini gizleyen Somuncu Baba’yı işaret eder.
Ulu Cami’nin açılışında büyük bir âlim topluluğunun yanında Molla Fenari Hazretleri de vardır. Somuncu Baba, hutbede, “Ulemadan bazısının, Fatiha-i şerifenin tefsirinde müşkilatı bulunmaktadır. Onun için bu hutbede bu surenin tefsirini yapalım” buyurur ve Fatiha suresinin yedi türlü tefsirini yapar. Herkes bu hutbeye hayran kalır, şöhretten son derece sakınan Somuncu Baba’nın büyüklüğü ortaya çıkar. Bu hadiseden sonra, sırrının ifşa olmasını öne sürerek Bursa’dan ayrılır.
Hutbeyi dinleyenler arasında bulunan kadı Molla Fenari Hazretleri, o sırada Fatiha suresini tefsiriyle ilgili çalışmaktadır ve bu çalışmayla ilgili olarak müşkilatı vardır. Fenari, “Somuncu Baba önce bizim bu surenin tefsirindeki müşkilimizi halletti. O, bunun büyük bir kerametiydi. Çünkü Fatiha’nın birinci tefsirini herkes anladı. İkinci tefsirini bir kısım cemaat anlamıştı. Üçüncüsünü anlayanlar çok azdı. Dördüncü ve sonraki tefsirleri içimizde anlayan yok gibiydi” sözleriyle Somuncu Baba’nın büyüklüğünü ve kerametini ortaya koyar.
Büyük âlim Molla Fenarî hazretlerinin gözlerine ömrünün sonlarına doğru perde inip görmez oldu. Bir gece rüyâda Peygamberimiz (s.a.v.)’i gördü. Resûlüllah Efendimiz ona, “Tâ hâ sûresini tefsir eyle” buyurdu. O da cevaben, “Yüksek huzurunuzda Kur’ân-ı Kerim’i tefsir etmeğe gücüm olmadığı gibi, gözüm de görmüyor” deyince, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, bir parça kumaşı gözlerinin üzerine koymuş, uyanınca Fenârî hazretlerinin gözleri açılmış ve kumaş parçasını gözlerinin üzerinde bulmuştu. Bunun üzerine şükür bâbında hacca gitmiş ve dönüşte 1430 yılında Bursa’da vefat eden bulunan Molla Fenari Hazretleri, ilmiyle, maneviyatıyla bugün de bizlere hizmet etmektedir.