« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Eyl

2007

Hicret

İbrahim Erdinç Şumnu 04 Eylül 2007

İnsanlık O’na ümmet olma borcuna girdi
Ve zaman, döne döne, Hicret burcuna girdi!...


Evet O!.. Feleklerin yaradılış sebebi,

Âlemlerin Rabbinin sevgilisi, Habibi!...


Beklenen En Son Resûl, Âdem’den, Nûh’tan beri

Kurtuluş Müjdecisi, Nebiler Peygamberi!..


Velâyet tarafıyla, göklerde ismi: Ahmed!..

Risâlet rütbesiyle O, Mahmûd-u Muhammed!...


Adı her anıldıkça, O’na Salât ve Selâm!..

Nefes verip aldıkça, O’na Salât ve Selâm!..


Hicret!.. Gâyeye eriş, meyveyi deriş sırrı...

Bir habbenin çatlayıp bin sünbül veriş sırrı!..


Resûllük hizmetinin özeti, fihristesi,

Bir kaç günlük sürede, her çilenin listesi...


Neler çekti o nârin bedeniyle; dayandı,

Rûhunda nice volkan tutuştu; sessiz yandı!..


Mâdem hem’Resûl’ hem ‘Kul’; kulluk hissesi çile!

İmtihan ediliyor elbet, resûller bile...


İlâhî hikmet böyle; vuslat hicretsiz olmaz,

Kolaylıklar zorluksuz, Cennet ücretsiz olmaz!..


Hicret’ten hemen önce: Mekke, mü’mine zindan!

Her türlü cefâ: tehdit, işkence... dört bir yandan


Çâre yok; üfledikçe ateş, alev alıyor,

İslâm, bir yangın gibi, çevreye yayılıyor!..


Mazlûma kucak açtı önce Habeş diyarı,

Ve Medîne... Çağırdı zulme uğrayanları


Hele Allah Resûlü!.. Ne olur geliverse!..

O gelse câna minnet; yaparız ne isterse!..


Sahâbeye izin var, ama, Resûl gidemez!..

Rabbin emri olmadan yerini terkedemez!..


Ümmetine çok düşkün O Şefkâtli Peygamber,

Ricâ etti Ensâr’dan: korunsun Muhâcirler...


Hicret izni gelirse, O’na da kavuşurlar

Ahdini bozmayana Ebedî Saâdet var!..


Ve... “Akabe Biâtı”... üstüste kondu eller:

Mü’minlere öz vatan olacak uzak iller!..


Medineli yiğitler yemin etti Allah’a:

Biz sağken yan bakamaz kimse Resûlüllaha!..


“Sana anam ve babam fedâ Yâ Resûlallah!..”

Canım, âilem, obam fedâ Yâ Resûlallah!..


O ele sarılmayan, ebedî mahrûm kaldı,

Gitti Kisrâ ve Kayser; ne Acem ne Rûm kaldı!..


Evet... İlâhi vaâd: zorluklar aşılacak,

Hicret edene rahmet yolları açılacak!..


Mekke’li putperestler toplanıp karar verdi:

“Tek çâre O’na ölüm; Uzza’ya zarar verdi!..”


Gün bu gün; O da hicret ederse, kaçar elden,

Yalnız kaldı, şu işi bitirelim tez elden!..


Allah Resûlü mahzûn, elleri hep duâda,

Hicret izni bekliyor, bakışları semâda...


Hicretin ilk adımı, belki en zorlu adım

Küfür O’nu kuşatmış gözlüyor adım adım!..


Nûr yuvası evini gece sarmış gölgeler,

Nûr pınarı vücûda kastetmiş mızrak, hançer!..


Her oymaktan bir kâtil, kim vurdu bilinmesin...

Bir tuzak ki, eşini kuramaz şeytan ve cin!..


Ne var ki, en hayırlı tuzak kurucu Allah!..

O Yetim Peygambere her an Korucu Allah!..


Vahiy geldi; her şeyi bildirdi âyet âyet,

Kalktı Resûl; Bismillâh, Hicret’e etti niyet!..


Alî girdi, örtündü Resûlün döşeğinde

Uyudu mışıl mışıl, korku yok yüreğinde...


Bu nasıl teslimiyet, her yiğitlikten üstün!..

Yiğit o ki, inancı, aşkı bilekten üstün!..


Çıktı Şanlı Peygamber sessizce hânesinden,

Dudağında fısıltı: üç beş âyet, Yâsin’den...


Bir avuç toprak saçtı o kararmış yüzlere

Ve Allah yerde çekti Nûr’u görmez gözlere!..


O geceyi nerede geçirdi?.. Bilinmiyor!..

Allah’a sığınanı O saklamış, çok mu zor!..


Ve ertesi gün... Nebî, Ebû Bekr’in evinde,

Tedbir, plân, hazırlık... sebepler âleminde...


Ebû Bekir’i seçti Rabbimiz O’na yoldaş

Onun başı -nebîler dışında- en yüksek baş!.


O bağlılar bağlısı, “Sıdk” tâcının incisi,

Rütbesi: “Mağarada İkinin İkincisi”!..


Hicret’in gözden gizli tohumu “Sevr Mağrası”,

Çile çiçeklerinin fideliği, orası!..


Evet... Hicret ışıktan, hicret sudan, havâdan,

Mâverâ’ya gömülüş; sıyrılış Mâsivâ’dan!..


Mağra, “Bâtın İlmi”nin Nebevî dersanesi,

İç ummân’a seferin mânevî tersanesi...


Bu derin sırrı hangi çelik perdeleyecek?..

Perdenin en incesi yetti: kuş ve örümcek!..


Üç gün sonra... Kılavuz, develeriyle geldi,

Kafile durmaksızın Medine’ye yöneldi...


Dışta, her iş “sebeb’e” bağlanmasaydı eğer,

Hiç, kendine kılavuz tutarmıydı “Peygamber”!..


Kudreti Sonsuz Allah, germiş bu ince tülü

“İmtihan Sırrı” ile azameti örtülü!..


İç içe bin hikmetle sıralanmış vak’alar,

Görmeye çalışalım, Rabbin ne murâdı var...


“Yüz deve” vâadedilmiş O’nu bulup görene,

Ödül büyük, heveslisi çok, iz süren sürene...


Bir fakir Sürâka var, ödül avcılarından

Nasibi, daha çokmuş yüzbin deve altın’dan!..


Süraka O’nu gördü, at sürdü üzerine,

Ama çöl, bir göl gibi, çekti atı derine!..


Atı ve “nefsi” tutuk; ne güzel bir tutuluş,

Hayret, dehşet... ve sonra, inanış ve kurtuluş!..


O’na karşı çıkanlar hep böyle pişman oldu

Düşmandı, şimdi artık, düşmana düşman oldu!..


“Emân-nâme” yazıldı bir deri parçasına,

Nûr’a daldı Sürâka, ayrılmamacasına...


Kum kum tarayadursun çölleri nasipsizler,

Melek kanatlarıyla çoktan silinmiş izler...


Sütsüz koyun süt verdi.. Yolda pek çok mu’cize...

Nûr Yüzünü her gören, aşk ile geldi dize!..


Sebepler tüketilir, sonra, “inâyet” gelir.

İmdâda koşturulur Cebrâil, âyet gelir!..


Âyet!..: “Hiç tasalanma, Allah seninle birlik!..”

Hep O’nunla olana gerçek devlet ve dirlik...


Demek ki, bir peygamber ne zaman düşse dara,

Rahmetle azaltılır yükü; ilâhî dara!..


Doğdu “Ayın Ondördü”, bak Vedâ yamacından,

İn-cin, ay, güneş titrek, şükür ihtilâcından!..


Arz ve semâ, yepyeni bir devri müjdeliyor

İşte Allah Resûlü, Medine’ye giriyor!..


Taze bir kırbaç yemiş bir topaç gibi zaman

Hızlanıverdi sanki... Açıldı “Âhirzaman”!..


Beşerin son devresi; akrep-yelkovan fır fır

Mühürlendi “Ortaçağ” şimdi takvimler sıfır!..


İlâhî!.. O “Muhâcir Peygamber” hürmetine,

Kötülüklerden hicret nasibet ümmetine!..


Bizleri bağışlanmış olanlarla haşreyle...

Habîbinin Nûrunu bulanlarla haşreyle!..

Ziyaret -> Toplam : 125,08 M - Bugn : 100814

ulkucudunya@ulkucudunya.com