« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Tem

2009

Mustafa Necati Sepetçioğlu... / Meryem Aybike Sinan

01 Ocak 1970

O bir gören. Anadolu’yu basarıyla gören ve onu imbiklerden süzüp varaklara inci mercan gibi dizen bir eren... Gah bir eren gah bir alperen. Anadoluyu yurt tutan saltıkların alpların geldiği yollardan yüreğiyle yürüyen sayfalara ışık yağdıran bir söz ustası bir gönül adamıdır Mustafa Necati Sepetçioğlu.

Onu tanıdığımda henüz okuma bilmiyordum. Orta okula giden ağabeyim bir arkadaşıyla her akşam okuma saati yapıyorlardı. Daha doğrusu tarihi roman okumaları. Bekir Büyükarkın’ın “Son Akın” Atsız’ın “Bozkurtlar” gibi kitapları okunmuş sıra “Kilit’e gelmişti.. Tarihi romanların büyüsü beni de sarmış olmalı ki yanı başlarından ayrılmıyor sessizce onları dinliyordum. Bir kış günüydü... Dışarıda korkunç bir ayaz vardı. O akşam ağabeyim ve arkadaşı sırasıyla bu kitabı okuyorlardı. Anadolu kapılarını çocuk yüreğime işte o akşam açan Kilit aynı zamanda ilk tarih bilincini de yüreğime düşürmüş ve tarih merakım başlamıştı .
Saatlerce hiç ses çıkarmamış ben de kulak vermiştim Kilit’e. Nasıl kendimden geçmiş nasıl heyecanlanmışnasıl etkilenmiştim.
Sultan Alpaslan’ı işte o kitapla tanıdım.
Salonumuzda Alpaslan’ın aslı duran büyükçe bir resminin olması bu merakımı daha da kamçılamıştı. Gah Alpaslan’a baktım gah romanı dinledim. Yüzüne gülümseyerek baktığım da oldu heyecanlanıp üzüldüğüm de ... Hala en sevdiğim Türk başbuğudur Sultan Alpaslan.
İşte o günlerde sayısını bilmediğim geceler boyu ak sakallı bilge soy soylayıp boy boylayan uluğ Türk çağdaş Dede Korkut bize Anadolu’yu yurt tutanları anlatıyordu:

“ İşte böyle oğul...Sultan Alpaslan o gün beyaz bir kıyafet giymiş atının üzerinde dimdik duruyordu. Alperenlerin akıncıların daha önce gelip yurt bildikleri bu topraklar Müslüman Türklerin vatanı olacaktı bundan böyle. İklim-i Rum baştan ayağa bu asil milletin ayak izleriyle yeşerecek Türklük burayı anavatan bilecekti... “


Mustafa Necati Sepetçioğlu Anadolu tarihini altın harflerle edebiyata yazan bir söz ve bir gönül eridir. Sultan Alparslan kılıcıyla imanıyla yüreğiyle diyar-ı Rum’u ak topraklara sözleyip sonra anadolunun nasıl yurt olmaya başladığını o büyük düğünü destansı bir ifadeyle anlatan büyük bir romancımızdır hiç şüphesiz.

Kilit belki de Sultan Alpaslan’ın düşünüp de diyemediğidir. Sözün sustuğu kılıcın söylediği demleri yeni baştan zihnimizin beyaz perdesine aktarandır.

Düşünceyi söze vatan aşkını yüreklerde semender misali köze dönüştüren bir söz ustasıdır Mustafa Necati Sepetçioğlu.

Tarihi romanın en büyük yazarıdır hiç şüphesiz. Türk gençliğinin tarih bilincini Dede Korkut üslubuyla cilalayan Anadolu'nun yurt edilmesi sürecini destansı anlatımıyla zihinlerimize nakşeden bir büyük tarihçidir aynı zamanda.

Sultan Alpaslan’ın akıncıların uç beylerinin büyülü hikayesini hep onun kaleminden okuduk. Onunla gezdik henüz Türkleşmiş toprakları. Akça kızları Selcen anaları onunla tanıdı yürekler. Onunla namaza durdu peçenekler. Onunla dualar edildi onunla yuyuldu yürekler.

Mustafa Necati Sepetçioğlu tarih mecramızı nehir romanlarıyla edebiyatın efsunlu süzgecinden geçirmiş büyük bir milletin Anadolu serüvenini adım adım gözler önüne sermiştir.


Mustafa Necati Sepetçioğlu olmasaydı ne olurdu?

Malazgirt savaşının teorik tarafları dışında aklımızda hiçbir esinti kalmazdı. Çünkü Malazgirt sadece savaş meydanında kazanılmamış aynı zamanda ruh cephesinde de büyük bir mücadele vermiştir alplarımız erenlerimiz. En ince nüanslarıyla bilmeyecektik bu kutlu davayı.. Savaş meydanından gerisini düşünmeyecektik. Tarihçiler ayrıntıları bu ustalıkla veremeyeceklerdi çünkü.
Kurak iklimlerde geziniyor olacaktık.

Sultan Alpaslan hakkında düşündüklerimiz savaş meydanıyla sınırlı kalacaktı. Oysa Kilit ile bir gönül taşıyan çocukluğundan beri büyük düşünen ruh cephesi de gelişmiş mücadeleci bir Türk hakanını tanıdık. Aşklarını öğrendik. Sevdalarını öğrendik. Çelik bileğinin niçin bükülmez olduğunu öğrendik. Yaşadık heyecanlandık kavgalara girdik roman kahramanlarının peşinden. Hakka yürüyenlerin ardından yas tuttuk. Savaş meydanlarında cenk sesleriyle kendimizden geçtik.

Türklük davamız onun eserleriyle bilendi.
Türk töresini etraflıca yeni baştan gözden geçirdik her defasında.
Yeni baştan fethettik Malazgirt meydanını.
Yeni baştan gezindik Anadoluyu serhat boylarını. Kimimiz bir akıncı kimimiz bir Selcen olduk kendi dünyamızda. Kimimiz Alpaslan olduk Malazgirt meydanında Alplere seslenen...

Sonra...Diğer romanları gelip kuruldu yüreğime bir sultan edasıyla. Bu demlerde artık bir okuma yazma bilendim. Kendim seçmiştim Kapı’yı Anahtar’ı. Bundan böyle yalnız başıma katılacaktım bu kutlu sefere. Ama her defasında yanı başımda o vardı. Mustafa Necati Sepetçioğlu vardı. Yirminci yüzyılın Dede Korkut’u vardı. Onun kelamıyla Anadolu toprakları bir uçtan bir uca sızıvermişti yüreğime. Diyar-ı Rum’u vatan yapan bir büyük seferberliğe tanık olacaktım. Tüm haşmetiyle bir büyük tarih geçiyordu zihnimin beyaz perdesinde. Bu Mustafa Necati Sepitçioğlu’nun nehir romanlarıyla olmuştu bir anda.

Anadolu onun kaleminde adeta dile gelmiş kendisi konuşmuş gibiydi. Kilit’ten başlayarak tüm eserlerini okuduğum Mustafa Necati Sepetçioğlu yeri asla doldurulamayacak bir büyük abide şahsiyettir yüreğimizde. Ruhu şad mekanı cennet olsun.

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 7391

ulkucudunya@ulkucudunya.com