« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Tem

2009

Ülkücüler

01 Ocak 1970

Onsekiz, ondokuz,
yirmi, yirmibeş...
Yaşlarımızdır.

Deli rüzgârların estiği dağlar..
Başlarımızdır.

Bamsı Beyrekleriz... Bânû Çiçekler
Düşlerimizdir.

Şölenler eyleriz toylu, düğünlü
Kıvrak omuzları bakır güğümlü,
Sülün göğüsleri sıkı düğümlü
Kırk ince belli kız eşlerimizdir.

Anarız en eski Türk çağlarını
Aşarız her gece Kaf dağlarını
Tanrı Dağları'na konar, döneriz...
Zümrüt-ü Ankalar kuşlarımızdır.

Vakta ki, dil sustu: Namlu konuştu...
Kurşunlara hedef döşlerimizdir.

En yüce doruklar mezarlarımız,
En sivri kayalar taşlarımızdır.

Gayri Kızrlırmak, Sakarya, Fırat...
Su değil: kan ve göz yaşlarımızdır.

Fedâ ettik en sevgili, al kınalı koçları
Güneşin tez doğmasını istemekti suçları.

Bıyıkları terlememiş genç irisi şehitler
Neslimizin yedi gökte parıldayan burçları.

Mayaları Oğuz Atam, Dedem Korkut mayası,
Kırılmıştır son Peygamber duasıyla harçları.

Düğünlerde, bayramlarda ellerinde elimiz,
Yel estikçe alnımızda, yüzümüzde saçları.

Yeşil ekin, körpe filiz, al tomurcuk güllerle
Yedi rengin koyusundan bezeliydi taçları.

Cepleri boş, hep yarı aç, giysileri yalın kat...
Süleymanca duygularla dopdoluydu içleri.

Gelişleri akıl almaz efsâneler gibiydi,
Destanları krskandırdı bu dünyadan göçleri

Ruhlarını ihlâs ile devrettiler Allah'a
Kapanırken bizde kaldı gözlerinin uçları.

Şehid, gazi, cümle ecdâd, vatân, bayrak, din, devlet...
Dâvacıdır kıyamette, alınmazsa öçleri.

Koç yiğitler, cins atlara butun binip gittiler.
Heves dolu, ümit dolu, ülkü dolu hurçları.

Karıştılar Üçler ile Yediler'e, Kırklar'a
Ağıtlarda, destanlarda, romanlarda kaldılar.

Zül saydılar el bağlayıp gerilerde durmayı
"Onbin"gidip, "bir" dönmeyen tümenlerde kaldılar.

Sineleri gök kurşunla doldurulan yiğitler..
Kanlarıyla tuğralanan feımanlarda kaldılar.

Genç göğüsler "vatan" diye düşerlerken toprağa
Şom ağızlar, hayretlerde, gümanlarda kaldılar.

Can verenler cennet içre kanatlanıp uçtular...
Sağ kalanlar, çakallarla ormanlarda kaldılar.

Devşirilip çer-çöp, saman, hastalıklı tohumlar...
Kalbur üstü nur tâneler harmanlarda kaldılar.

Hergün mazlum bacalardan Arş'a doğru yükselen
Kıvrım kıvrım alevlerde, dumanlarda kaldılar.

Yelkenleri bölük-pörsük, süvârisiz gemiler...
Hiç yolcusu bulunmayan limanlarda kaldılar.

Rûhumuza mâverâ'dan gizli sesler getiren
Fırtınalar... "gönül"denen ummanlarda kaldılar.

Mürüvvetli zamanlardan gelmişlerdi bu güne,
Yadırganıp yine aynı zamanlarda kaldılar.

Sakarya'nın kan fışkıran toprağından yoğrulup
unutulmuş pınarlardan doldurulan testiler...

Azgın kuzey yellerinin ateşinde kavrulan
Bağırlardan, dudaklardan susuzluğu kestiler.

Her birinden bölük bölük yumaklanan bulutlar,
Şol Ebabil kuşlarınca kanatlanıp, estiler...

Haykırdılar... can bölünmez, et tırnaktan ayrılmaz!..
Bozkuri olup, çakalları inlerinde bastılar.

En kudurgan namlulardan boşaltılan ölümü
Döşleriyle göğüsleyip, başlarıyla süstüler.

İtildiler, kakıldılar, dövüldüler, öldüler...
Lâkin düşen bayrakları burçlarına astılar.

Yaz yağmuru sağnaklardan Kırk ikindi gürleyip .
Şom ağızlı baykuşların seslerini kıstılar.

Ne dünyalık istediler, ne aferin umdular,
Ne kavgadan vaz geçtiler, ne gücenip küstüler. .

Vatan, millet, din ve devlet, alsancaklar hakkına
Dar günlerin erkek arslan sesiydiler... sustular!

N.Yıldırım GENÇOSMANOĞLU

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 9834

ulkucudunya@ulkucudunya.com