Vatan Şairi: Namık Kemal
Yusuf TOSUN 03 Temmuz 2007
Vatan Kasidesi
Görüp ahkâm-i asri münharif sidk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten
Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten
Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandir
Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-i bi-insafa hizmetten
Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-ı faniye
Hayatin kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten
Nedendir halkta tul-i hayata bunca ragbetler
Nedir insana bilmem menfaat hifz-i emanetten
Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten
Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edüp tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten
Durur ahkam-iı nusret ittihad-ı kalb-i millette
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten
Namık KEMAL
(Namık Kemal’in Şiirleri-Saadettin Nüzhet Ergun)
I.
Kendi kendini yetiştiren aksiyon, fikir ve sanat adamı; edebiyatımızda ismi tiyatro ile özdeşleşen ve sahneyi davasının, davasını da sahnenin emrine veren ender bir tiyatro ustası; coşkun, heyecanlı bir edip; kalemi kılıç gibi kullanarak hakikatleri haykıran bir aydın; kültür, sanat ve düşünce hayatımızda önemli bir dönüm noktası; vatan sevgini aşka tercih eden vatanperver; batı edebiyatının yazım türlerini ilk kez Türk edebiyatına kazandırmış edebiyat-ı sahihacı; ölümünün 116. (2 Aralık 1888) yıldönümünde fikri, sanatı ve aksiyonuyla aramızda yaşayan büyük vatan şairi: Namık KEMAL…
II.
Namık Kemal, aklın donuklaştığı ve skolastik felsefenin hakim olduğu bir dönemde akıl ve irade kavramlarına sıklıkla vurgu yapmıştır. İnsanın tabiata yönelmesi, işlerini akıl ve iradesini kullanarak yapması/yönetmesi gerekliliğini hatırlatmış, rasyonel düşünce yanı ağır basmıştır. Bu anlamda Namık Kemal, bizde akıl, irade ve ben düşüncesini ilk ön plana çıkaran ve bu merkezde yeniden düşünmeyi ortaya koymaya/açıklamaya çalışan ilk düşünürlerimizdendir. Onun bu anlayışı, "hürriyet" düşüncesini de gün yüzüne çıkarmıştır. Yani o, aynı zamanda hürriyetçi bir düşünür/yazar/şairdir. Onun hürriyet anlayışı, başkasının hürriyeti ile sınırlıdır.
Namık Kemal kendi yaşadığı dönemin/toplumun esaslarından farklı bir anlayışa sahiptir. Onun "ben" merkezli hürriyetçi ve akılcı düşünce tarzı yeni bir ufuk olmuştur o dönem insanlarına. Namık Kemal, insanların karamsar olduğu, umutsuzluğun had safhaya ulaştığı bir dönemde yeni düşünce tarzı ile bir umut ve geleceğe köprü olmaya çalışmıştır. Edebiyatı da bu anlamda daha iyi bir şekilde kullanmaya çalıştığı söylenebilir. Yazmış olduğu düzyazı ve şiirleri, roman/tiyatro eserlerinde seçtiği tipleri böyle bir endişeyle kaleme almıştır.
Prof. Dr. Fuad KÖPRÜLÜ, Namık Kemal’i, Ziya Gökalp ile kıyaslamış ve şu önemli notu düşmüştür:
"... Türk cemiyetinin teceddüd ve inkılap yolundaki hareketinde Namık Kemal nasıl büyük bir tesir icra etmişse, Ziya da aynı surette umumi hayat üzerinde müessir olmuştur. Namık Kemal nasıl hayatını mücadele ile geçirmiş fedakar bir vatanperverse, Ziya da bütün mevcudiyetini mefkurenin zaferine hasretmiş fedakar bir vatanperverdir.(…) Herhalde bu iki büyük adam arasında ruhi bir karabet bulunduğu muhakkaktır."
Ahmet Hamdi Tanpınar ise Namık Kemal’i zaman zaman "boşa dönen değirmen" şeklinde eleştirirken "Bizde ilk yapıcı edebiyat neslinin Ziya Paşa-Namık Kemal nesli" olduğunu da ifade edemeden duramaz. Onun toplum sorunlarını bütüncül olarak ele aldığını ve dışarıdan aldığı fikirleri sorunların çözümünde uygun şartlarda uyguladığını da hatırlatır.
Namık Kemal’in insan anlayışını ele alan Prof. Dr. Şerif AKTAŞ, Namık Kemal’i "Yenileşme dönemimizin gelişme yönünü, insan anlayışı ile belirleyen bir yazar olarak değerlendirilmesi" gerektiğini ifade eder. Gerçekten de Namık Kemal, insan merkezli, aklı esas alan hürriyetçi bir anlayışla hareket etmiş ve bu tavrıyla da insanımıza yeni bir ufuk olmuştur.
Namık Kemal’in en çok etkilediği kişilerin başında M. Kemal Atatürk gelir. Lise yıllarında Namık Kemal’in eserleriyle tanışan Atatürk, Milli Duygularının kuvvetlenmesini ona borçludur. Namık Kemal, Atatürk’e fikirleriyle de tesir etmiştir. Atatürk ve Namık Kemal’in belki de en çok örtüştükleri husus vatandır. İkisi de vatan sevgisi ve aşkıyla doludur. Atatürk ve Namık Kemal ile ilgili araştırmalarda bulunan Prof.Dr.Önder GÖÇGÜN şu tespitlerde bulunur:
"…Namık Kemal’in genç Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Atatürk’e; vatan ve milletin istiklali, birliği, bütünlüğü ilerleyip yükselmesi ve medeni dünyadaki haklı yerini alması yolunda heyecan yüklü fikirleriyle tesiri, kesindir."
III.
Namık Kemal’in en çok başarılı olduğu türlerin başında tiyatro gelir. Çünkü tiyatroyu hem çok seviyor, hem de ona büyük bir önem ve anlam atfediyordu. Ona göre tiyatro; "eğlencelerin en faydalısıdır." Romanlarında olduğu gibi, tiyatrolarında da sosyal hadiseleri konu alır ve ona göre edebiyat, sosyal yardım sağlıyorsa bir anlam ifade eder. Bu nedenle Namık Kemal’in tiyatrolarını; "dava tiyatrosu" olarak ele almak yanlış olmaz.
Namık Kemal altı oyun yazmıştır. Bunlar; Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Gülnihal, Celalettin Harzemşah, Kara Bela’dır. Namık Kemal’den önce yazılan önemli oyunlardan biri Şinasi’nin "Şair Evlenmesi"dir. Ancak Namık Kemal’in "Vatan Yahut Silistre" oyunu, tiyatromuzun yönünü belirlemesi ve ilk olaylı tiyatro olması hasebiyle modern edebiyat tarihimizde yazılmış ve oynanmış ilk tiyatro oyunu olarak kabul edilir.
Namık Kemal’in tiyatro oyunları, sosyal hadiseleri konu aldığından, tiyatrolarını diğer eserlerinden bağımsız ele almamak gerekir. O, bir anlamda tiyatroyu, kendi düşüncelerini ifade etmenin yolu olarak kullanmıştır. Namık Kemal kendisi de iyi bir tiyatro seyircisidir. Özellikle Avrupa’da olduğu yıllarda çokça tiyatro izlediğini mektuplarından anlıyoruz. Tiyatro, onun için özel bir yere sahiptir. Tiyatro ile ilgili makaleler de yazmıştır. (Prof.Dr.İnci ENGÜNÜN’e göre tiyatro ile ilgili iki makale yazmıştır.) Namık Kemal oyunlarını genelde Güllü Agop tiyatrosunda sahnelemiştir. Namık Kemal’in tiyatro merakı, kendisinden sonraki nesillerin de tiyatroya yönelmesine vesile olmuştur. Namık Kemal’in tiyatrolarının önemli bir özelliği de; oyunlarının şahsiyetiyle örtüşmesidir. Zaten onun bütün yazdıklarının şahsiyetiyle bütünleştiğini söylemek sanırım abartı olmaz.
Yukarıda da ifade edildiği gibi Namık Kemal’in yarı sürgün, yarı görevli gönderildiği Gelibolu’da kaleme aldığı "Vatan Yahut Silistre" eseri, Türkiye’de olaylı temsil edilen ilk tiyatro eseridir. İlk defa 1 Nisan 1873’te İstanbul’da Güllü Agop tiyatrosunda sahnelenen "Vatan Yahut Silistre" tiyatro eseri, Namık Kemal’e sürgün ve zindan cezası verilmesine sebep olmuştur. 38 ay süren bu sürgün hayatı, ömrünün en verimli yılları olmuştur.
Namık Kemal, Vatan yahut Silistre eserini yazmaktan maksadının "Milletteki vatanseverlik duygularını dile getirmek" olduğunu söyler Ebuzziya Tevfik bey’e yazdığı bir mektupta.
Vatan sevgisini aşktan da büyük gören, vatan için ölmeyi sevgilisi için ölmekten daha kutsal sayan bir anlayışla yazılan "Vatan Yahut Silistre", dil ve anlatım bakımından bir takım bozuklukları olsa da, kelimenin tam anlamıyla vatansever hislerle doludur.
Namık Kemal’in önemli tiyatro yapıtlarından biri de, Gülnihal’dir. Gülnihal; kendi döneminin yaşanmış/yaşanması muhtemel hadiselerinin içine aşk ve dram da katarak yazdığı önemli bir tiyatro eseridir. Yer yer masalımsı, yer yer de roman havası ya da uzunca bir hikaye sanki. Adalet, aşk, sadakat, ahde vefa, özgürlük v.s. işlenen önemli temalar… Gülnihal, Vatan Yahut Silistre’ye göre daha derli toplu ve cümleler daha akıcı ve düzgündür. Edebi yönden daha zevklidir.
IV.
Namık Kemal romanda çok başarılı olmamakla birlikte, bu alanda da önemli eserler vermiştir. Onun yazmış olduğu iki roman; İntibah ve Cezmi’dir. Namık Kemal tiyatroda olduğu gibi romanda da Fransız romantizminin etkisindedir.
Namık Kemal’in romana getirdiği önemli yeniliklerden biri; romana mektubu koymasıdır. Bu yenilik sayesinde roman monotonluktan kurtulur ve okuyana daha çok keyif ve heyecan verir.
Türk romanına eleştirel yaklaşımlarıyla ünlü, Berna Moran, bizde romanın batıdaki gibi "feodaliteden kapitalizme geçiş döneminde burjuva sınıfının doğuşu ve bireyselciliğin gelişimi sırasında tarihsel, toplumsal ve ekonomik koşulların etkisi altında yavaş yavaş gelişen bir anlatım türü olarak ortaya çıkmadığını" belirttikten sonra, bizde romanın "batı romanından çeviriler ve taklitlerle" başladığının altını çizer. İşte bu ilk romancılardan biri de Namık Kemal’dir. Bu ilk romancılarımız (Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami.. vs) romanı çok önemsemiş ve romandaki gelişmeyi uygarlık düzeyi ile eş seviyede görmüşlerdir.
Namık Kemal’in meşhur "Vatan Yahut Silistre" tiyatro eseri gibi, İntibah da Türk edebiyatının ilklerindendir. 1876 yılında cüzler halinde basılan "intibah" Türk Edebiyatında roman türünde ilk kitap olarak kabul edilir. Namık Kemal, İntibah romanının 1873-1875 yılları arasında Magosa’da sürgünde iken yazmıştır. Roman ilkin, "Son Pişmanlık" adıyla yayınlanmış ancak dönemin Maarif Nezaretince sansür konmuş ve romanın adı "İntibah-Sergüzeşt-i Ali Bey", daha sonraları da yalnızca "İntibah" adıyla yayınlanmaya başlanmıştır. Günümüzde de bazı yayınevlerinde "Uyanış" adıyla basılan Türk Edebiyatının bu ilk romanı, hem içerdiği konu, hem üslubu hem de ilk roman olması hasebiyle büyük bir öneme haizdir. Her şeye rağmen Namık Kemal, Celal Mukaddimesinde intibah romanını çeşitli sebeplerden ötürü; "gönlünün istediği dereceye götüremediğini" kaydeder. Konu ve üslubu olabildiğince sade tutmaya çalışmıştır.
V.
Namık Kemal küçük yaşlarda(13-14) şiir yazmaya başlamıştır. 1857-1867 yılları arası en çok şiir yazdığı yıllardır. Namık Kemal şiiri, sürekli tekamül halindedir. Namık Kemal’in şiiriyle birlikte birçok kavram da (vatan, millet, hürriyet, istiklal.. vs.) türkçemize girmiştir. Bu nedenle de o daha çok, "...vatani şiirler kaleme almak" gerektiğini söylemiş ve bu minvalde şiirler yazmıştır. Namık Kemal’in şiirinde en çok, ona "Namık" mahlasını veren Eşref Paşa ile Leskofçalı Galip Bey etkili olmuştur. Namık Kemal’in üç eğlencesinden birinin "Şiir okumak" olması, onun şiire olan ilgisinin açık bir göstergesidir.
Vecdi Akyüz, Namık Kemal’in şiirleri ile ilgili şu önemli değerlendirmeyi yapar: "Namık Kemal Tanzimat devri edebiyatının en çok dikkate değer şahsiyetlerindendir. Kendi kendisini yetiştirmiş bulunmasına ve bazen çok sathileşmesine rağmen, genel kültürünün genişliği ve kuvveti inkar edilemeyecek bir durum gösterir. Onun da Ziya Paşa gibi, ilk edebi kültürü tamamıyla doğuya bağlıdır. Bu sebeple, şiirlerinin ekserisi, eski tarz şiirin her bakımdan tesiri altındadır. Bu tesir, Şinasi ile tanışıp Tasvir-i Efkar’da çalışmaya başladıktan sonra yavaş yavaş yerini batıya terk eder." Yine Akyüz, Namık Kemal’in şiirlerinin sosyal konulardaki tesirinin daha çok olduğunun da altını çizer.
VI.
Namık Kemal, modern anlamda ilk gazetecimizdir. Onun diğer eserlerinde de gazetecilik kimliğinin hakim olduğunu görmek mümkündür. Onlarca gazetede (Tasvir-i Efkar, Muhbir, Hürriyet, Basiret, Diyojen, İbret, Hadika, İttihat, Sadakat, Vakit, Muharrir, Mecmua-i Ebuziya...) yazılar yazmıştır.
Namık Kemal muharrirliğe gazetecilikle başlamış ve siyasi, edebi makaleler yazmıştır. Onun düzyazıları da, en az şiirleri kadar önemlidir. Düzyazıları ilkin, "secili, sanatlı" dır. Daha sonraları ise sade bir Türkçe ile makaleler yazmaya başlamıştır.
Namık Kemal’in siyasi makaleleri de önemlidir. Siyasi makalelerini daha çok Tasvir-i Efkar, Hadika, Hürriyet, İbret gazetelerinde yayınlamıştır. Oğlu Ali Ekrem’den nakille Süleyman Nazif onun siyasi makaleleri hakkında:
"Zamanında Namık Kemal’in nasıl bir sultanı edep olduğunu o zamanı idrak etmemiş olanlar asla takdir edemezler. Bir sultan ki rikabı ümeme tasalluttan müstağni ve müneffir, yalnız vicdanı ümmete hükmeder. Bir sultan ki önünde bir millet havf ile değil, heyecanı aşk ile titrer." demektedir.
Namık Kemal’in mektupları da birçok usta yazar, düşünür gibi büyük bir öneme haizdir. Mektupları edebi değerdedir. O her çeşit mektup yazmıştır. Onun mektupları sadedir ve üslubu kendisiyle özdeşleşmiştir adeta. Oğlu Ali Ekrem, onun mektupları hakkında; "mektuplarında da muharririn şahsı, imzası olmasa da anlaşılır" tespitinde bulunur.
Namık Kemal iyi bir okuyucudur da aynı zamanda. Yine oğlu Ali Ekrem’den öğrendiğimize göre günde 8-10 saat kitap okur ve yazı yazmayı okumaya mani görürdü.
Namık Kemal tarihçi olmamakla birlikte, tarihi konulara büyük ilgi duymuş ve bu alanda da kalem oynatmıştır. Bu ilgi onu, Osmanlı Tarihini yazmaya sevk etmiştir. 14 cilt olarak tasarladığı bu çalışmayı tamamlayamadan vefat etmiştir. Onun bu tarih merakı, biyografi türünde de yazı yazmaya itmiştir.
Namık Kemal, yenilikçi bir yazardır. O eski edebiyatın yerine yeni edebiyatın alınabilmesi için çokça mücadele etmiş ve tenkitlerde bulunmuştur. Bu nedenle de o, hem kendi döneminin edebiyatını değerlendiren yazılar yazmış, hem de o dönemde yayınlanan eserlerle ilgili inceleme ve tenkitlerde bulunmuştur.
VII.
Namık Kemal, Abdülhak Hamid’e yazdığı bir mektupta "edebiyatın vatana askerlik kadar hizmet ettiğinin" altını çizmiştir. Çünkü o, edebiyatla hayat arasında bağ kuran ve eylemleriyle de bunu gerçekleştiren ender şahsiyetlerdendir.
Namık Kemal’in hayatında önemli değişiklikler yapan en önemli kişi şüphesiz ki, Şinasi’dir. Namık Kemal, Şinasi ile tanışıncaya kadar eski tarz şiirler yazmıştır. Şinasi, Namık Kemal’in yeni tarz şiirler yazmasında etkili olmuştur. Çünkü Şinasi, Namık Kemal için yepyeni bir ufuk olmuştur. Namık Kemal, yeni Türk Edebiyatı için sık sık; "Edebiyatı Sahiha" (Gerçek Edebiyat) tabirini kullanmıştır. Özellikle edebiyatı sosyal amaçlar için kullanma konusunda Şinasi’den etkilenmiştir.
Namık Kemal, Şinasi’nin uslubundan da istifade etmiştir. Yazı dili ile konuşma dilini olabildiğince birbirine yaklaştırmıştır. Ancak yazıda söz güzelliğine de çokça önem vermiştir.
Üslubu dinamik, renkli ve akıcıdır. Namık Kemal, kafası batıda kalbi doğuda ilginç biridir. Aynı zamanda Namık Kemal’de "Toplum için sanat" düşüncesi hakimdir.
Namık Kemal, kendinden sonra da birçok edebiyatçı, aydın ve düşünürün yetişmesine vesile olmuştur. Bu durumu Süleyman Nazif şöyle ifade eder. "Asar-ı Kemal’i yalnız kitaplarda, gazete ve mecmua koleksiyonlarında aramayınız. Recaizade Ekrem’den, Faruk Nafiz’e kadar hepimiz, edib-i azamın kendi istidat ve kabiliyetimize göre, büyük küçük birer eseriyiz. Bizi yaratan Allah, yetiştiren de Namık Kemal’dir."
VIII.
O kendi tabiriyle; "Ben Allah’ımın huzuruna terliklerimi giyerim de şıpır şıpır koşarım." diyecek kadar ölümden korkmayan biridir. Namık Kemal’i, fotoğrafının arkasına yazdığı son şiiriyle yadedelim;
"Namus ile irfanı yetişmez mi mükafat?
İkbal yolu gerçi Kemal’in kapanıktır;
Çok ak görmesem de saçında, sakalında,
Elminnetülillah yüzü ak, alnı açıktır."