Batılı diplomatlar TSK'nın açıklamasından rahatsız
Semih İDİZ 01 Mayıs 2007
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "27 Nisan uyarısı" Ankara'daki yabancı misyon mensupları arasına da bomba gibi düştü ve hafta sonunda fazla mesai yapmalarına neden oldu. Önce bir şeyi açıklamak gerekiyor. Yabancı diplomatların ülkemizle ilgili değerlendirmeleri bazı okuyucularımızı kızdırır.
Oysa, Paris'teki Türk diplomatlarının da şu sıralarda, aslında Fransa'nın iç işlerini ilgilendiren, cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda, Tahran'daki diplomatlarımızın ise İran'ın başörtüsüyle ilgili son polisiye saçmalıkları hakkında değerlendirmeler yapıp Ankara'ya kriptolar geçtiklerini bilmelerinde yarar var. Bu işin doğasında var.
'Meydan okuma' algısı
Bu "açıklamadan" sonra, yokladığımız diplomatların TSK'nin sert uyarısıyla ilgili değerlendirmelerini şöyle özetleyebiliriz:
1- Uluslararası saygınlığı olmasına karşın Abdullah Gül'ün, siyasi uzlaşma zemini aranmadan cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi, Türkiye'deki "sekülarist güçler" tarafından bir "meydan okuma" olarak algılandı. TSK, özetle, "Gül'ü veya onun gibi birisini cumhurbaşkanı olarak görmek istemiyoruz" diyor.
2- Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunun Anayasa Mahkemesi'ne intikal etmesinden hemen sonra gelen uyarı mahkemeye dönük bir müdahaledir. Buradaki mesaj "Gül'ün önünü açmayın" şeklindedir. TSK'nın yargı üzerindeki etkisi Şemdinli ve Nokta dergisi olaylarında da görüldü. Bu son uyarı ise bugüne kadar yargıya yapılan en üst düzeyli müdahaledir.
Askerin umudu
3- TSK bu uyarısıyla genel seçimlerden nasıl bir sonucun elde edilmesini istediğini de dolaylı olarak ortaya koydu. Askerler, bunun ülkenin ciddi anlamda laik olan tek partisi olarak gördükleri CHP'ye yarayacağını umuyorlar. Ancak geçmiş deneyimler bu durumlarda AKP'nin temsil ettiği siyasi görüşün daha da güçlendiğini gösteriyor. TSK'nin açmazı da buradan kaynaklanıyor. Zira, AKP'nin bu ortamda yapılacak seçimlerden kazançlı çıkması, CHP'nin ise kaybetmesi olasılığı yüksektir.
4- Bir hükümetin bu tür durumlarda askere karşı ilk kez kararlı bir duruş sergileyerek kendilerine Anayasa'daki yerlerini anımsatması AKP'ye içeride ve dışarıda sempati sağlayacaktır. Bu da AKP'yi siyaseten cesaretlendirecektir. Buna karşılık, AKP'nin de laikliğe bağlılık konusunda bundan böyle çok daha net bir duruş sergilemesi gerekeceği de ortadadır. Bu da AKP'yi bazı konularda zorlayacaktır.
'Merkez sağ zararda'
5- Merkez sağ partileri bu deneyimden büyük olasılıkla zararlı çıkacaklardır. ANAP ile DYP'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılabilmesi için TBMM'de en az 367 milletvekilinin bulunması gerektiği savına katılmadıklarını duyurmalarına karşın bu konuda aslında CHP'ye destek vermekle seçimlerdeki şanslarına darbe indirmiş oldular.
6- TSK bu uyarısıyla, Batı'da geçerli olan tüm demokratik teamüllere karşı davranmış ve ülkenin imajını zedelemiş olsa da aslında Türkiye'de demokratik bilincin gelişmesine katkıda bulunmuş olacaktır. ABD ile AB de gelişmeleri bu açıdan değerlendireceklerdir.
Bu görüşler elbette ki bizde bazılarını kızdıracaktır. Fakat, "Elçiye zeval olmaz" diyerek yine de okuyucuya duyurmayı gerekli gördük.