« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 May

2007

Sezer olmasaydı hükümet emekliye sevk eder miydi!

Fatih ÇEKİRGE 01 Mayıs 2007

BU yazı Ankara’nın en kritik saatlerinde yazılmaktadır...

Genelkurmay "ucu açık" bir "uyarı" yapmış, hükümet de aynı sertlikte "ucu kapalı" bir cevap vermiştir...

Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında bir telefon konuşmasından söz edilmektedir. Ancak içeriği konusunda kimsenin sağlam bilgisi yoktur.

Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek bu konuşmanın verimli olduğunu söylemiş, ancak "verimi" konusunda iki "taraf"tan da bir açıklama gelmemiştir.

Genelkurmay kendisini laiklikten yana "taraf" ilan etmiş, hükümet de asıl tarafın kendisi olduğunu söylemiştir. Ve eklemiştir:

"Genelkurmay hükümete bağlı bir kurumdur..."

Yani?

Hükümet Genelkurmay’a "Senin yaptığın Anayasa’ya ve demokratik geleneğe aykırıdır" demiştir.

Bir anlamda "suç işledin" demiştir...

Yani;

"Adayımız aday, Meclisimiz Meclis’tir. Erken seçim de yoktur." demiştir.

SESSİZLİK...

Genelkurmay bu sert açıklamaya karşı verilen cevaptan sonra tekrar sessizliğe bürünmüştür.

Elbette bir değerlendirme yapılmaktadır.

Evet Ankara’daki manzara budur...

Şimdi, tozdumanın arasından Ankara’nın "örtülü kulisleri"nde şu sorular sorulmaktadır:

- Eğer Cumhurbaşkanı Sezer olmasaydı hükümet Genelkurmay Başkanı’nı emekliye sevk etme kararı alır mıydı?

- Bu konu hiç gündeme geldi mi?

- Genelkurmay bu açıklamayı neden gece yarısı yaptı?

- Genelkurmay yaptığı uyarının aynı sertlikte bir "demokrasi uyarısı"yla geri gönderilmesine karşı ne yapacak?

- Hükümetle askerin arasını bozmak isteyenler kim?

- Erken seçim ihtimali kuvvetlendi mi?

SORULAR, CEVAPTIR

Bu soruların hepsinin bir cevabı var. Ve bazen soruların kendisi aynı zamanda cevabın da kendisidirler. Ve mutlaka tarih içinde yerlerini alırlar.

Görünen o ki, asker cumhurbaşkanlığı seçimine "müdahil olmuştur".

Ankara’da esmeye başlayan "erken seçim rüzgarı" daha da kuvvetlenmiştir.

Ve gönüllerden geçen "makul ses" şöyle demektedir:

"Keşke askerin bu tavrıyla değil de demokratik bir zarafetle erken seçim kapısı açılmış olsa..."

Bu sesi kucaklayın

MANZARA müthiş... Bir bayrak denizi çağlıyor sanki.

Yüz binler bir şey söylüyor:

- Bu ses duyulmalı.

Bu sesi bir "tarafın sesi" olarak değil, bu ülkenin yönetilebilirliği açısından kucaklamak gerekmektedir.

Türkiye’yi "iki kampa" bölmek isteyenlere karşı Türkiye’yi yönetmeye aday olan kimse bu sesi ciddiye almalıdır.

Yani Meclis Başkanı’nın yaptığı gibi "ne var bunda" diyerek bir yere varılamaz.

Bu sesin bir "öfke" değil, demokratik bir "tepki" olarak görülmesi ve bundan "sivil bir vazife" çıkartılması gerekmektedir.

Bu bir duygudur. Bu bir sahip çıkmadır...

Çünkü "Atatürk" deniyor. "Vatan" deniyor. "Bayrak" deniyor. "Millet" deniyor, "Laiklik" ve "Demokrasi" deniyor.

Bu yüzden ciddiye alınıp kucaklanmalıdır.

Kucaklamanın yolu da "erken seçim"dir...

Bu arada çok sayıda okur aradı.

Herkes televizyonların neden helikopterle bu kalabalığın tümünü göstermediklerini soruyor.

Ve şöyle diyorlar:

"En ufak olayda helikopter tutan televizyonlar neden bu büyük kalabalığın tümünü helikopterle göstermediler?"

Arayan ve bu soruyu soran okurların "ses şiddeti ve heyecan katsayısı" çok dikkat çekiyor...

Umarım toplumu bu kadar heyecanlandıran ve bu katsayıya ulaştıran olaylar konusunda herkes kendi payına bir muhasebe yapar...

Ziyaret -> Toplam : 125,21 M - Bugn : 93205

ulkucudunya@ulkucudunya.com