« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Ağu

2009

Mescidi Aksa Tehdit Altında

01 Ocak 1970

Müslümanların ilk kıblesi ve harem mescitlerin üçüncüsü olan Mescidi Aksa, bu kutsal mabedin bulunduğu Doğu Kudüs'ün siyonist saldırganlar tarafından işgal edildiği 1967'den buyana sürekli tehdit altındadır. Tehdit ve tehlikenin işgalle birlikte başladığı ilk kundaklama eyleminin işgalin üzerinden fazla zaman geçmeden 21 Ağustos 1969 tarihinde gerçekleştirilmesiyle görüldü. Bu tarihte Denis Ruhan adında fanatik bir yahudi bu kutsal mabedi kundaklamaya kalkışmıştı. Son olarak da iki gün önce bu caminin el-Gavanime kapısına yangın bombası atılarak kundaklama girişiminde bulunuldu.


Mescidi Aksa, siyonist işgalcilerin sultasına mahkum olduğu tarihten buyana değişik zamanlarda yıkma veya yakma amaçlı çeşitli saldırılara maruz kaldı. Örneğin Nisan 1980'de ünlü yahudi terörist Meir Kahane, Mescidi Aksa'nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbüs etti. 8 Nisan 1982'de fanatik bir siyonist terör örgütünün mensupları Kâh diye bilinen diğer bir siyonist terör örgütüyle işbirliği yaparak bu mabedin ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı. 10 Nisan 1982'de Meir Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terörist zorla Mescidi Aksa'ya girmek istedi. Cemaatin ve cami görevlilerinin engel olması üzerine çıkan çatışmada cami korumalarından iki kişi öldürüldü. 21 Mart 1983'te Mescidi Aksa'ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tespit edildi. Ancak tünel tamamlanamadan ortaya çıkarıldığı için teşebbüs başarılı olamadı. 27 Şubat 1984'te bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından içeri girmek istedi. Ancak cami koruma görevlileri onların içeri girip bir katliam gerçekleştirmelerini önlediler. 14 Ocak 1986'da Knesset üyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescidi Aksa'ya girmek istediler. Ancak İslâmi Hareket mensubu gençler cami kapılarında barikatlar oluşturarak onların içeri girmelerini önlediler. Birkaç kez girişimde bulunan parlamenterler Mescidi Aksa'nın içine girmeyi başaramayınca geri dönmek zorunda kaldılar. Fakat bu olaydan sonra cami dışında işgalci askerlerin Müslüman gençlere saldırmasıyla başlayan çatışmalarda çok sayıda genç yaralandı. İsrail yönetimi bu sabotajları düzenleyenleri genellikle "deli" diye niteleyerek ilk sorgulamadan sonra serbest bıraktı.


Mescidi Aksa'ya yönelik saldırıların en geniş çaplısı 8 Ekim 1990 tarihinde gerçekleştirilen ve 30 Müslümanın şehid edilmesine, 800 Müslümanın da yaralanmasına yol açan saldırıdır. Tarihe "Kudüs katliamı" olarak geçen bu saldırı, siyonist İsrail yönetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gerçekleştirildi. Siyonist devlet o dönemde Körfez krizi dolayısıyla dünya kamuoyunun dikkatlerinin Körfez tarafına çevrilmesini bir fırsat olarak değerlendirip terörist yahudileri kışkırttı. Polisler de bu yahudilere yardımcı oldu ve sözünü ettiğimiz büyük katliam gerçekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescidi Aksa'nın bazı bölümlerini yıkmak ve zaman içinde tamamını yıkabilmek için ilk adımı atmaktı. Ama Filistinli Müslümanlar bu kutsal mabedi canlarıyla savunarak siyonistlere orayı yıkma fırsatı vermediler.


Siyonist işgalciler son birkaç yıldır Mescidi Aksa'yı yıkabilmek için farklı bir metod izliyorlar. Eski yahudi eserlerini ortaya çıkarmaya çalıştıkları gerekçesiyle Mescidi Aksa çevresinde ve altında kazılar yapıyorlar. Bu kazıların asıl amacı ise mescidin temellerinin altında boşluklar oluşturulması, temellerinin dayandığı kayaların tahrip edilmesi ve böylece mescidin kendiliğinden yıkılmasına yol açılmasıdır. Kudüs İslâmi Vakıflar Meclisi Kasım 1994 sonlarına doğru yaptığı açıklamada, Yasir Arafat'ın liderliğindeki özerk yönetimin işbaşına getirilmesinden sonra Mescidi Aksa çevresindeki kazıların daha da yoğunlaştığını ifade etmişti. Adı geçen meclisin açıklamasında Mescidi Aksa'nın bitişiğindeki Ağlama Duvarı (Burak Duvarı) çevresinde yapılan kazıların mescidin bazı duvarlarını tehlikeye soktuğu vurgulanıyordu. İslâmi Vakıflar Konseyi yetkililerinin verdiği bilgilere göre siyonist arkeoloji uzmanları Mescidi Aksa'nın dayandığı kayaları parçalamak amacıyla kazılarda kimyasal madde de kullanıyorlar ve bunu kayaları parçalama işlemlerinin dışarıdan duyulmamasını sağlamak amacıyla yapıyorlar. Kazılarda kimyasal maddelerin kullanıldığı bizzat siyonist yetkililer tarafından da itiraf edilmiştir. Bu arada şimdiye kadar yapılan kazıların, Mescidi Aksa'nın dış kısmındaki bazı duvarlarının yıkılmasına yol açtığını hatırlatalım. Ayrıca Mescidi Aksa altında yapılan kazıların Kubbetu's-Sahra'yı da tehdit ettiğine dikkat çekmekte yarar görüyoruz. Eğer siyonist rejimin uygulamaları karşısındaki sessizlik devam ederse -Allah korusun- Hindistan'daki Babür Camisi'ni yıkan hinduların gösterdiği cesareti siyonist yahudiler de Mescidi Aksa'ya karşı gösterebilirler. Bu arada işgal yönetiminin şu anki başbakanı Benyamin Netanyahu'nun başbakanlığı kazanmadan önce aşırı siyonist hareketlerden birinin liderlerinden olan Yehuda Atsayon'a yazdığı bir mektuba işaret etmekte yarar görüyoruz. Netanyahu söz konusu mektubunda şöyle diyordu: "Yahudilere Süleyman Heykeli tepesinde (yani Mescidi Aksa'nın kurulu olduğu mekânda) ibadet imkânı sağlamak ve bu imkânı garantilemek için çalışmak gerekir... Bu konunun gerekli duyarlılıkla ele alınıp çözümlenmesi gerekir. Likud Partisi'nin yeniden iktidara geldikten sonra bu konuyu uygun bir şekilde sonuca bağlamak için çalışacağını da özellikle vurguluyorum... Yahudi halkının kutsal mekânıyla (bununla Mescidi Aksa'nın inşa edilmiş olduğu mekânı kastediyor) ilgili hakkı tartışma kabul etmez bir haktır."

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 72807

ulkucudunya@ulkucudunya.com