Türkçe düşünce üretmek için...
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, bir konferansta yaptığı konuşmada "Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate yani dile dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao'nun Çin'de yaptığı kültürel devrimdir ve o da dile dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir." dedi.
Ünal, "Bugün konuştuğumuz Türkçe'nin düşünce üretebilmesi mümkün değildir. Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz sadece ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz, konuşma ihtiyacımızı karşılayabiliriz." diye konuştu.
***
Konuyu baştan alalım öyleyse... Türklerin Göktürk alfabesinden vazgeçerek Arap harflerini kullanmaya başlaması, Türkçe'ye Arapça ve Farsça gramer kurallarını hâkim kılması nedir?
"Tarihteki en büyük kültür devrimi" değil midir?
Türkçe, en az bin yıl Arapça ve Farsça boyunduruğu altına alındı ama Yunus Emre ile Pir Sultan Abdal ile Karacaoğlan ile Dadaloğlu ile Aşık Veysel ile ve daha nice ozan ile yaşadı, gelişti...
Denilebilir ki "Öyleyse bir Türk dâhisi olan Atatürk ,neden Göktürk alfabesine dönmek yerine Latin harflerini kabul ettirdi?"
Benim bu soruya 20 yıl önceki cevabım şöyledir:
"Aslında 'Latin alfabesi' denilen harfler, Roma devletinin öncüsü olan Etrüsk devletinin alfabesinden alınmıştır.
Etrüsklerin, devleti, dişi bir kurt tarafından emzirilen Romus ile Romulus'un kurduğuna dair destanları, Ergenekon destanı ile aynıdır, Etrüsk alfabesi ise rünik Türk alfabesidir. Latin alfabesinin Etrüsk alfabesi örnek alınarak hazırlandığı çok açıktır. Etrüsk alfabesi, Yenisey alfabesi ile hemen hemen aynıdır. Rünik yazılar, Göktürk yazıtlarında Yenisey yazıtlarında ve 'Altın Elbiseli Adam' ile birlikte bulunan yazılarda da kullanılmıştır. İskandinav ülkelerinde bulunan bütün yazıtlardaki alfabe de Rünik Türk alfabesidir. Bugünkü Batı medeniyetinin temeli olan yazı, yani Latin alfabesi, Türk yazı sisteminden alıntıdır. Avrupa, medeniyetinin temelinde Türk alfabesi vardır.
Atatürk, kendi döneminde bu bilgilere vakıf olduğu için 8 Ağustos 1928'de, temeli rünik Türk yazısı olan yeni alfabeye 'Türk alfabesi' demiştir."
***
"Düşünce üretmek" konusuna gelince...
Bu konuda 30 yıl önce yayınlanan Türklüğün Yeni Dünya Düzeni adlı kitabımdaki tespitim şöyledir:
"Foullie'ye göre, 'Her büyük milletin bir dehası vardır. Onun birliğini ve kuvvetini teşkil eden de budur. Bu deha çökerse, yıkılırsa millet mahvolacak gibi gözükür; bu deha kendini bulur ve canlanırsa millet de kendini toplar ve ilerler...'
İşte o deha dildir, dilde kodlanmıştır ve Türklerin dehası da Türkçe'dir. Atatürk o dehayı diriltmek için önce Türkçe'yi diriltmek istemiştir.
Bir millet, kendi dilinden koparsa, dehasını kaybeder. Bu yüzden, sömürge haline getirilen ülkelerde, sömürenlerin dilinde eğitim-öğretim yaptırılır."
***
Alman filolog Max Müller ise 1861 yılında yayınlanan "The science of language" adlı kitabında "Türkçe konuşup yazmak için en ufak bir istek beslenmemiş olsa dahi, bir Türkçe grameri okumak bile gerçek bir zevktir. Kiplerdeki hünerli tarz, bütün çekimlerde egemen olan kurallara uygunluk, yapımlarda baştanbaşa görülen saydamlık, dilde parıldayan insan zekâsının harikâlı kudretini duyanlar hayrete düşmekten geri kalmaz. Bu öyle bir gramerdir ki bir billur içinde bal peteklerinin oluşunu nasıl seyredebilirsek, onda da düşüncenin iç oluşlarını öyle seyredebiliriz. Türk dilinin gramer kuralları o kadar düzenli, o kadar kusursuzdur ki bu dili bilginlerinden oluşmuş bir kurul, bir akademi tarafından bilinçli yapılmış bir dil sanmak olasıdır." diyor...