Yenişehirli Abdullah Efendi
18.yy 01 Ocak 1970
Âlim, uyanık fikirli ve değerli şeyhülislamlardan olan Abdullah bin Mehmed Efendi, Bursa Yenişehir'dendir. Memleketinde tahsil görüp İstanbul'a geldikten sonra şeyhülislâm Çatalcalı Ali Efendi'nin dairesine intisab ederek medrese tahsilini görüp müderrislik ve kadılık yaptı; Bursa kadılığından mazul iken İstanbul kadısı payesiyle 12 Safer 1127 - 17 Şubat 1715'te ordu kadılığına tayin edildi ve orduda bulunan ve o tarihte Mevkufatçı olan İbrahim Efendi (Nevşehirli Damat İbrahim Paşa) ile tanışıp dost oldu ve Mora seferinden avdette 1125 Zilhicce - 1713 Aralık'ta Anadolu payesini aldı ve 1128 Cemaziyelâhir - 1716 Haziranda bilfiil Anadolu kazaskeri oldu ve daha sonra Rumeli kazaskeri payesi verildi. Şeyhülislâm Ebu İshak İsmail Efendi'nin azli takarrür edince kendisine teveccühü olup o sırada sadaret kaymakamı bulunan Damat İbrahim Paşa'nın tavsiyesiyle şeyhülislâm yapılmasına karar verilerek Selanik mubayaacısı Bosnalı Mehmed ağa menzil ile İstanbul'a gönderildi. Mehmed Ağa, İstanbul'a geldiği gece Abdullah Efendi'yi evinden alarak Edirne'ye getirdi ve gelişinin ertesi günü, yani 5 Cemaziyelâhır 1130 - 6 Mayıs 1718'de Ebu İshak İsmail Efendi'nin yerine şeyhülislâm oldu.
Abdullah Efendi on üç sene iki ay bu makamda kaldı. 1143 Rebiulevvel -1730 Eylüldeki Patrona isyanı neticesinde şeyhülislâmlıktan azledilerek Gelibolu'ya gönderildi ve yerine Mirzazâde Şeyh Mehmed Efendi getirildi (17 Rebiulevvel 1143 - 30 Eylül 1730).
Abdullah Efendi 1144 Ramazan başları tarihli (1732 Mart) bir fermanla Hacca gidip dönüşte İstanbul dışındaki çiftliğinde oturmağa mezun oldu. Filhakika Hicaz'dan dönüşünde çiftliğinde oturup 1155 H. - 1742 M.'de Kanlıca'daki yalısında ikametine müsaade edildi ve bir sene sonra da vefat ederek iskele yanındaki İskele Camiinin sağ tarafına defnedildi.
Müdekkik bir zat olan Abdullah Efendi'nin Behcetü'l-Fetava isimli fetva kitabı meşhur olup fıkıhtaki geniş ihatasını göstermektedir. Türkiye'de ilk matbaanın açılması hususundaki fetvası ve İbrahim Müteferrika'nın bu husustaki eserine takrizi kendisinin teceddüdü iyi kavramış olduğunu göstermektedir.