« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Eki

2022

Hacı Bayram-ı Velî

1352 – 1430 01 Ocak 1970

Doğum ismi, Numan bin Ahmed, lâkâbı "Hacı Bayram"dır. 1352 (H. 753) tarihinde Ankara'nın Çubuk Çayı üzerinde Zül-Fadl (Solfasol) köyünde doğdu. Hacı Bayram-ı Veli, 14. ve 15. yüzyıllarda Anadolu'da yetişti. Eserlerini diğer Hacı Bektaş-ı Veli yoldaşları gibi Türkçe olarak yazarak Türkçe kullanımını Anadolu'da önemli şekilde etkiledi.

II. Murad verdiği ünlü bir fermanda, Hacı Bayram-ı Veli'nin talebelerinin, yalnız ilim ile meşgul olmaları için, onların vergi ve askerlikten muaf tutulduğu bildirmiştir.

Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u feth edeceğini II. Mehmed'in babası II. Murad'a bildirdiği rivayet olunur.

Bir gün medreseye birisi gelerek; "İsmim Şüca-i Karamani'dir. Hocam Hamideddin-i Veli'nin selamı var. Sizi Kayseri'ye davet ediyor. Bu vazife ile huzurunuza geldim." dedi. O da, Hamidüddin ismini duyunca; "Baş üstüne, bu davete icabet lazımdır. Hemen gidelim." diyerek müderrisliği bıraktı. Birlikte Kayseri'ye yöneldiler ve Somuncu Baba diye bilinen Hamideddin-i Veli ile Kurban Bayramı'nda buluştular. O zaman Hamideddin-i Veli; "İki bayramı birden kutluyoruz!" buyurdu ve ona Bayram lakabını verdi ve kendisini talebeliğe kabul etti. Din ve fen ilimlerinde yüksek derecelere kavuşturdu.

1412 yılında Hacı Bayram-ı Veli, hocası Şeyh Hâmid Hâmid'ûd-Dîn-i Veli'nin Aksaray'da ölümünden sonra Ankara'ya dönüp irşad faaliyetlerine başlar. Bu tarih, Bayramiye tarikâtının kuruluşu kabul edilir.

Hocası Hamideddin-i Veli'nin vefatından sonra Ankara'ya gelerek doğduğu köye yerleşti. Yeniden talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Sohbetleriyle hasta kalplere şifa dağıttı. Talebelerini daha çok sanata ve ziraate sevk ederdi. Kendisi de geçimini ziraatle sağlardı. Açtığı ilim ve irfan ocağına, devrinin meşhur alimleri, hak aşıkları akın etti. Damadı Eşrefoğlu Rumi, Şeyh Akbıyık, Bıçakçı Ömer Sıkinî, Göynüklü Uzun Selahaddin, Edirne ve Bursa ziyaretlerinde talebeliğe kabul ettiği Yazıcızade Ahmed (Bican) ve Mehmed (Bican) kardeşler ile Fatih Sultan Mehmed Han'ın hocası Akşemseddin bunların en meşhurlarıdır.

Fatih'in babası Sultan İkinci Murad Han, Hacı Bayram-ı Veli'yi Edirne'ye davet edip, ilim ve manevi derecesini anlayınca, fevkalade hürmet göstermiş, Eski Cami'de vazettirmiş, tekrar Ankara'ya uğurlamıştır.

Sultan İkinci Murad Han kendisinden nasihat isteyince; İmam-ı Azam'ın, talebesi Ebu Yusuf'a yaptığı uzun nasihatı yaptı: "Tebean içinde herkesin yerini tanıyıp bil; ileri gelenlere ikramda bulun. İlim sahiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk. Kimseyi küçümseyip hafife alma. İnsanlığında kusur etme. Sırrını kimseye açma. İyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme. Cimri ve alçak kimselerle ahbablık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme. Bir şeye hemen muhalefet etme. Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver. Seni ziyarete gelenlere faydalanmaları için ilimden bir şey öğret ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umumi şeyleri öğret, ince meseleleri açma. Herkese itimad ver, ahbablık kur. Zira dostluk, ilme devamı sağlar. Bazen de onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve itibarlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et. Müsamaha göster. Hiçbir şeye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran."

HACI BAYRAM-I VELİ'NİN SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYATTAKİ ROLÜ
Hacı Bayram-ı Veli herşeyden önce bilim ve tasavvufu birleştirmeyi başarmış bir sufidir. İslamiyeti ilmi açıdan ele alarak iyice anlamış, önce profesör olarak medresede öğrenci yetiştirmiş sonrada tasavvuf hayatına adımını atmıştır. Tasavvuf felsefesi bakımından kendinden öncekilere göre bir yenilik getirmemiştir. Ancak mutasavvıf olarak dünyayı red ve terk yerine, onu imara yönelmiş etrafındakileri de teşvik etmiştir. Hacı Bayram-ı Veli'nin bu yanı devrine göre çok ileri görüşü simgeler. Hacı Bayram-ı Veli'nin etrafında okuma yazma bilmeyenler ve o devrin her çeşit meslek gruplarından insanlar bulunduğu gibi başta Akşemseddin olmak üzere Germiyanoğlu Şeyhi, Eşrefoğlu Rumi, Ahmed Bican, Yazıcıoğlu Muhammed gibi bilimadamları da bulunuyordu. Bu kadar farklı kültür gruplarını aynı potada eritmesi de büyük bir başarıdır. Müridlerini el emeği ile geçinmeye yani toprağı işlemeye ve el sanatlarına yönlendirmiştir. Kısacası herkese çalışma tavsiyesinde bulunmuş kendisi de buğday, arpa, burçak yetiştirerek onlara yaşayan örnek olmuştur. Bu şekilde müridlerini toprağa bağlı yaşamaya teşvik ederek Anadolu'ya Orta Asya'dan gelen Türk göçerlerin yerleşik hayata geçmesini sağlamış, Anadolu'da kalıcı Türk birliğinin sağlanmasında ve Osmanlı Devleti'nin medeniyet yolunda aşama kaydetmesinde önemli rol oynamıştır. Hacı Bayram-ı Veli'nin koyduğu imece usulü, yani hasadı bütün köylülerin katılımı ile ortaklaşa toplama yöntemi bugün bile hala Anadolu'da uygulanmaktadır. Anadolu'da ondan başka aynı etkiyi sağlamış bir mutasavvıf gösterilemez.

Hacı Bayram-ı Veli'ye göre toplum iki ana kesime ayrılır: Zenginler ve yoksullar. Bu iki grubun arasında köprü kurulması ve yoksulların sosyo ekonomik güvenliğinin sağlanması görevini yaşadığı dönemde Hacı Bayram-ı Veli gerçekleştirmiştir. Mübarek aylarda müridleriyle beraber Ankara'nın ticari merkezlerinde dolaşır, dükkân sahiplerinden isteyenler zekat ve sadakalarını dervişlerin taşıdığı büyük bir torba içine atarlardı. Bu paralar bir yardım sandığında toplanır kimsesiz yaşlılara, dul bayanlara, öksüzlere, evlenemeyecek kadar fakir genç kızlara ve erkeklere, kitap alamayacak kadar fakir öğrencilere kısacası tüm ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı. Görüldüğü gibi günümüzün Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Bağkur gibi sosyal yardımlaşma organizasyonlarının temeli bundan beş buçuk asır önce Hacı Bayram-ı Veli tarafından atılmıştır.

Hacı Bayram-ı Veli'nin güzel adetlerinden biri de tekkesinde sürekli bir kazan kaynatmasıdır ki bu adet kök olarak Orta Asya tasavvuf geleneğine, Hoca Ahmet Yesevi'ye dayanır. Tekkesindeki bu kazanda sürekli gece gündüz burçak çorbası kaynar; gelen geçen, zengin fakir, büyük küçük, kadın erkek herkes içerdi.

Hacı Bayram Camii tekkesinde hergün sabah ve yatsıdan sonra zikir meclisleri kurulur, öğle namazından önce ve sonra başta müridler olmak üzere her gruptan insana tefsir, fıkıh, hadis, kelam hatta felsefi ağırlıklı tasavvuf dersleri verilirdi. Bu şekilde toplumun eğitimi de gerçekleştiriliyordu.

Hacı Bayram-ı Veli Anadolu'da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme'at ve Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş kendisi de halkın anlayacağı dilden, Ahmet Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken, Hacı Bayram-ı Veli'nin halk ile diyalog kurabileceği Türkçe'yi tercih etmesi belli bir misyona delalet eder. Bu misyon Anadolu'da dil birliğinin sağlanması ve Türk kültürürün hakim olmasıdır. Türkçecilik akımı müridlerini de etkilemiş, bu sufiler özellikle Türkçe eserler vermişlerdir. Yazıcıoğlu Muhammed, Ahmet Bican, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru-l Aşıkin, Muhammediye, Müzekki'n Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuştur halkın elinden düşmemiştir.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,39 M - Bugn : 59169

ulkucudunya@ulkucudunya.com