« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 May

2007

Atasözlerine kulak vermek veya bir ayeti tekrarlamak...

Ebubekir OY 01 Mayıs 2007

 Ergenlik dönemine giren gencin, ailesini beğenmemesi gibi genç cumhuriyetin evlatları, büyüme sürecinde atalarından uzaklaşma, onları beğenmeme sürecini yaşıyor. Her daim var olan bu genç zümre, fiziksel ergenliğin yanında zihinsel bir ergenlik dönemi geçirmektedir ve sürekli arayış içindedir. Ergenlikte suratında çıkan sivilcelerden kurtulma misali eskiye ait ne varsa uzaklaşmak istiyor.

Eskiye ait olanların başında elbette ki eskiyi yaşatan dedelerimiz ve ninelerimiz görüldü. Basit ve kolay bir şey karşısında söylenen “bunu dedem de yapar” veya “ninem de yapar” şeklindeki onları küçümseyen cümleler, büyüklerimize bakış açımızı gösteren belirgin bir bilinçaltı davranışıdır.

Bu paragrafın kapısını da ergenlik üzerinden açalım ve devam edelim. Ergenlik döneminin belirgin özellikleri; ebeveyni beğenmeme, saygısızlık ve karşı gelme, odasına kapanma gibi uzunca bir listeden müteşekkildir. Bunların hepsi gençlerin itildikleri duruma uydurulmuş bilimsel açıklamalardır. Çünkü dedelerimiz ve ninelerimiz de ergen oldu, ama hiçbirinin ergenlik sorunu olmadı. Şayet onları örnek almış olsaydık, bizler de ilk olarak ergenlik sorunları olarak başlayıp ve hayatımızın sonuna kadar devam eden sorunların kıskacında yaşamayacaktık.

Atalarımızı taşrada bırakmakla kalmadık, kulağımıza küpe sözlerini de onlarla birlikte bıraktık. Yeni yaşamımız, yoğun işlerimiz, aşklarımız bizi nasihat dinlemeye vakit ayırmaktan alıkoyuyordu. “Eskilerin masallarını” dinlemeye vaktimiz olmadığından her şeyi kendimiz öğrenmeye kalktık. Oysa onların sözleri uzun yılların birikimi, tecrübesi, hayat dersleridir. İnsanın hayatına yön vermekte, erdemlerin ne olduğuna işaret etmektedir. İnsanın hayat tarzının ve hayat felsefesinin nasıl olması gerektiğini ifade etmektedir. Hâsılı atasözleri, hikmetten başka bir kelam değildir. Yeni kullanılan, atasözü ve deyim haline gelenler ise bunların aksine bencilliğe, hırsa, paraya ve güce işaret eder.

Atalarımızın hikmet dolu sözlerini kullanmak yerine, sığ ve seviyesiz reklâm sloganları ve dizi replikleri ile yaşıyoruz. Bir dizi repliğinin, bir reklâm sloganının deyimleşmesi hikmetin değil, kapitalizmin ve hazır tüketimin ürünüdür. Örneğin “asfalt ağladı be” sözünün gelecekte sözlüklerdeki yerini alması için hiçbir neden yok. Zira genç nesil benimsedi ve kullanıyor. Ancak ne bir hikmet içerir ne de bir erdeme işaret eder. Kuru bir laftan ötesi değildir.

İnsanlarla kelimelerle düşünür. Diyebilirim ki bir insanın kelime hazinesi ne kadar az ise düşünce serüveni de o derece sığdır ve yönlendirilmeye o kadar açıktır. Buna karşılık insanın dağarcığındaki kelime, atasözü ve deyim ne kadar çoksa düşünce ve tahlil kabiliyeti o kadar güçlüdür. Zira ifade ettiğim gibi atasözleri ve deyimlerin hepsi birer tecrübeden müteşekkildir. İnsanın acı tecrübeler yaşamadan, hali hazırda hepsi birer tecrübe olan hikmetli sözlerle hayatı adımlaması elbette ki elzem olandır. Böylece hata ve yanılma payını azaltmış olacaktır.

Birçok atasözü, kültürümüzün İslam ile yoğrulması sonucu ortaya çıkmıştır. Öyle ki bazı atasözleri birebir ayettir. Birçok atasözü hadislerle paralellik arz etmekte, bir cümle ile dahi olsa hadislere şerh düşmektedir.

Bazı atasözlerinin anlamı ise halk arasında zamanla değişmiş, farklı anlamda kullanılır hale gelmiştir. Örneğin anlamı değişmiş olarak kullanılan “güzele bakmak sevaptır” sözü, Cenab-ı Hak’kın yarattığı güzelliklere bakmak, ibret almak şeklinde kullanılırken bazı hovardaların belki de muziplik olsun diye bu sözü sadece cinsi latife yakıştırmaları şimdi farklı bir kullanıma yol açmıştır.

Elime orta ölçekli bir atasözleri sözlüğü alıp incelemeye başladığımda birçok atasözünün artık kullanılmadığını üzülerek gördüm. Bazıları yöresel ifadeler taşıyor. Taşra yaşamına ilişkin benzetmeler kullanılıyor. Örneğin “saban” kelimesinin ne olduğunu ancak çocukluğu köyde geçmiş olanlar bilir. Böyle atasözlerinin artık kullanılmıyor oluşunu makul karşılayabiliriz. Ancak bunların yerine kullanılacak hikmetli sözler söyleyemedik. Zira “hikmet”i kaybettik. Yönümüzü döndüğümüz yerde hikmete yer yoktu. İş dünyasının gücü ve parayı elde etmeyi sağlayan kuralları, hikmeti kaldıracak kadar muhkem değildi. İstatistiklerde, grafiklerde, analizlerde hikmete yer yoktu ve her an düşmeye borsa da hikmeti kaldıracak güçte değildi. Hikmeti kaybettik; çünkü “hikmetin sual olunmaz” Cenab-ı Hak’kı hayatımızdan çıkarıp Kur’an’ın iki kapağı arasına bıraktık.

İşte bu nedenlerle “ev alma komşu al” sözü sadece sözcüklerimizde kaldı. Komşu almak yerine ev almaya başladığımızdan “hayır dile komşuna, hayır gele başına” sözünü çabucak unuttuk. Zengin olmanın altın kuralları “sefa ile yenen cefa ile kazanılır” sözünü dağarcığımızdan sildi. Daha çok kazanmak varken kim itibar ederdi “haramdan şifa olmaz” sözüne. Evlilik ve aşk için asıl önemli olanın saygı ve fedakârlık olduğunu anlatan “sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur” sözünü dikkate alacak yerde, dizelerden ve şarkılardan öğrenildi aşk. En ufak sorunda boşanma ilk çare olarak öğrenildiğinden asla mutlu olamadı modern insan.

Atalarımızın hayatın her anı için söyleyecek sözleri vardır. Sürekli, hayatın geçici olduğunu, geçici şeylere aldanmamak gerektiğini fısıldarlar bize. Küçük bir acımızda, sıkıntımızda, öfkemizde bizi teskin edecek onlarca sözleri var. Bir o kadar da zenginliğin, gücün, gurur ve kibrin bize fayda sağlamayacağı anlatan atasözü.

Atasözlerine kulak vermek huzura atılan ilk adımdır, kültürümüze sahip çıkmaktır, bir ayeti tekrarlamak, peygambere bir selam göndermektir. Nasıl ki bazı eşyaların üzerine titriyor ata yadigârı deyip sahip çıkıyorsak, aynı sahiplenmeyi atasözleri için de yapmalıyız. Bir tarihi esere verdiğimiz ehemmiyetin daha fazlasını atasözlerine vermeliyiz. İnsan ve kul olduğumuzun idrakini diri tutan atasözleri, sahip olduğumuz en önemli ata yadigârıdır.

Atalarımızın hepsini rahmetle ve fatihalarla analım ve bu kadar kelamın üstüne “bir musibet bin nasihatten yeğdir” diyelim de yazı kemale ermiş olsun.

Ziyaret -> Toplam : 125,21 M - Bugn : 91193

ulkucudunya@ulkucudunya.com