Türk Ocakları ile uğraşmayın!..
HASAN ÜNAL 01 Mayıs 2007
MALATYA katliamından sonra Hürriyet Gazetesi ve diğerleri, katilleri muteber çevrelerle ilişkilendirmek için hummalı bir gayret içerisindeler. Önce bir İtalyan gazetesinin ‘bozkurtlar’ iddiası, sonra Büyük Birlik Partisi mensupları ve nihayet Türk Ocakları.
Türklüğün birlik ve bütünlüğünü her zaman ve zeminde savunan Türk Ocakları hakkında söylenenler tuhaf. Neymiş?.. Türk Ocaklılar Malatya’daki İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte ‘Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele’ kapsamında yürütülen çalışmalarda yer almışlar; bunlar Ankara’nın talimatıyla illere bildirilmiş; Malatya’da da valinin emriyle yapılmış. Ve bu çalışmalar içinde misyonerlik faaliyetleri aleyhine de bir şeyler söylenmiş
Ne var bunda?..
Gerçekten de ne var bunda?.. Misyonerlik faaliyetlerinin masum olmadığını Türk birlik ve bütünlüğüne yönelik tehditler içerdiğini; belli bölgelerde yoğunlaşmakla birlikte Türkiye’nin dört bir yanında yürütüldüğünü; bir yandan en önemli milli kimlik unsurumuz olan ortak dini paydayı erozyona uğratmayı amaçladığını; öte yandan Kürt kökenliler ile aramızdaki ortaklığı yıkmaya çalıştığını bilmiyor muyuz? Bilmiyor musunuz?
İstanbul’da yaşadığınız fildişi kulelernden birazcık çıkıp, etrafı dolaşsanız ve Anadolu’ya sehayatler yapsanız halk size şunları söylecektir: Buralarda yoğun bir misyonerlik faaliyeti var. Bir yandan ortalıkta İncil dağıtıyorlar; öte yandan gencecik çocuklarımızı para, menfaat, kadın vs. gibi yollarda devşiriyorlar. Bunların bir kısmının Türk asıllı olmalarına rağmen kendilerini Hıristiyan din adamı olarak takdim etmeleri bizleri çileden çıkarıyor.
Halk ayrıca bu faaliyetlerin oldukça saldırgan bir şekilde yürütüldüğünü; bazan Cuma namazından çıkan cemaate İncil dağıtıldığını; âdeta ‘bizlere saldırın’ dercesine agresif bir ruh halinin bütün bu çalışmalara yansıdığını; bunların her bölgede pimi çekilmiş el bombalarını hatırlattığını; Malatya’daki hadiselerin yaygınlaşarak devam etmesini istemiyorsak, misyonerlik çalışmalarının bir an evvel durdurulması gerektiğini de ilave edeceklerdir.
Köklü ve yerleşik Hristiyan Kiliseleri de rahatsız
EŞİM Yunan asıllı ve Hıristiyan Ortodoks olduğu için, gezdiğimiz yerlerde, Hıristiyan kültür ve medeniyetine ait unsurları dikkatle inceleriz. Bir defasında kadim Hıristiyan kiliselerinden birini ziyaret ettik. Baş Papaz, sağolsun, çay ve kahve ikram etti. Kilise tarihi hakkında bilgi verdi. Cemaatiyla ilgili bazı rahatsızlıklarını anlattı.
Ancak özellikle misyonerlik faaliyetlerinden duyduğu rahatszılığı dile getirmeden edemedi. Etrafındaki diğer din görevlileri de misyonerlerin faaliyetlerinin bir dini tebliğ çalışmasından ziyade; fakir ve zor durumdaki gençleri kendi köklerinden ve toplumlarından koparmaya yönelik siyasi gayretler olarak tanımladılar. Çok çocuklu ailelerin evlatlarına yönelik nasıl operasyon yaptıklarını; gerek ailelere gerek yavrularına iş, sağlık yardımı, yurt dışında iş vs. gibi girişimlerle gençleri devşirmeye çalıştıklarını anlattı.
Bunun özgürlük veya çağdaşlıkla alakası yok
DİNİMİZDEN veya kendi imanımızdan emin değil miyiz? Böyle bir misyonerlik kampanyası karşısında bu sorunun ortaya atılması iyi niyetli değildir. Pek tabii ki, dinimizden ve imanımızdan eminiz. Ama misyonerlik faaliyetlerine destek veren başta Amerika olmak üzere başka devletlerin muazzam kaynakları, Türkiye’de yürütülen din ve milli kimlik aleyhtarı yayınlar ve işsizlik başta olmak üzere varoşlarda yaşanan bilumum sıkıntılar bir arada düşünüldüğünde misyonerliğin halihazırda olduğu gibi agresif bir tarzda yapılmasına izin verilemez.
Bu işin Almanya’daki Türklerin cami, mescid açmalarıyla meşru kılınması da söz konusu olamaz. Alanya başta olmak üzere sahil şeridinde yerleşmeye başlayan Almanlar ve diğer Avrupalılar kendi ibadetleri ve dini ihtiyaçları için kilise ve başka şeyler istiyorlarsa buna izin vermemiz gerekir. Ama burada sorun misyonerliktir. Yani milli kimlik tahribatına yönelik bir siyasi faaliyet. Nadim Macit Hoca’nın Hazreti Ali’den naklen ifade ettiği gibi, bir eve yokluk ve açlık bir kapıdan girerse, din öteki kapıdan çıkıp gidebilir.
Hürriyet gazetesi ve diğerleri katilleri birileriyle irtibatlandırmaya çalışmakla yetinmemeli. Aynı zamanda misyonerlik faaliyetlerinin neden çok tehlikeli ve yanlış olduğunu bilgiye dayanan bir şekilde anlatanlara da sayfalarında yer vermeli. Bunun bir an önce durudurulması gerektiğini söyleyenleri yaftalamaktan vazgeçmeli. Bir yandan cinayetleri lanetlemeli; öte yandan da misyonerliğin risk ve tehlikelerine dikkat çeken yayınlara yer vermek suretiyle, ortalama insanın, durumdan vaziyeti çıkarmakdan başka çare kalmadığı düşüncesine kapılmamasına yardımcı olmalıdır.
Ayrıca neden Yunanistan’da misyonerlik faaliyetlerine fiilen izin verilmediğini anlatmalıdır. Rahşan Ecevit Hanımefendi’nin haklı olarak misyonerlik tehlikesine dikkat çeken açıklamalarını Hanımefemdiye karşı kullanmak yerine, orada ifade edilen görüşlerin savunulmasına da yer vermelidir. Neticede özgür basın öyle olur, olmalıdır. Eğer öyle yaparsa, daha iyi bir iş yapmış olur. Eğer niyeti varsa tabii...