Himmetzâde Abdi
Nuri Özcan 01 Ocak 1970
Şeyh Abdullah Efendi adıyla da bilinir. Bayramiyye tarikatı şeyhlerinden Himmet Efendi’nin oğludur. 1050’de (1640) İstanbul’da doğdu ve tahsilini orada yaptı. Bilhassa tefsir ve hadis ilimlerinde kendisini yetiştirdi. Bu arada Bayramiyye tarikatına intisap ederek babasına mürid oldu. 1669’da Kasım Paşa Camii’ne, on yıl sonra da Fatih civarındaki Halil Paşa Camii’ne vâiz oldu. Şehremini Yenibahçe’deki Defterdar İbrâhim Efendi Tekkesi şeyhi olan babasının 1684 yılında vefatı üzerine, adı geçen tekkeye şeyh tayin edildi. 1688’de hacca gitti. Dönüşünde Sultan Selim Camii cuma vâizliğine tayin edilince selâtin camii kürsü şeyhleri silsilesine girmiş oldu. 1694’te Fatih Camii vâizliğine nakledildi. Bu vazifede iken Sultan II. Mustafa’nın Avusturya seferine (1697) ordu vâizi olarak katıldı. Hayatının son yıllarında Beyazıt ve Süleymaniye camileri vâizliklerinde bulunan Abdi, 26 Şevval 1122’de (18 Aralık 1710) vefat etti, Üsküdar’daki Bezcizâde Tekkesi’nde babasının yanına gömüldü. Abdüssamed ve Abdüşşekûr adlı iki oğlu devrin tanınmış şairlerindendir. Abdüssamed babasının ölümü üzerine tekkeye şeyh tayin edildi.
Tasavvufî şiirleri mürettep bir divanda (bk. İÜ Ktp., TY, nr. 5537/6) toplanan Himmetzâde, bu şiirlerinde “Abdî, Derviş Abdullah, Abdullah”, Hz. Peygamber’in hayatını konu alan Gencîne-i İ‘câz isimli mesnevisinde ise (bk. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Ktp., El yazmaları, nr. 228) “Himmetzâde” mahlaslarını kullanmıştır. Ayrıca “Dîvân-ı lugaz” ismiyle adlandırılan, lugazlardan meydana gelmiş bir risâlesi de vardır (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp., Hazine, nr. 1050, vr. 206b-212b). Latîfî, Mehmed Tâhir, Hammer, İbnülemin gibi bazı müellifler, Abdi’nin bir şuarâ tezkiresi yazdığını kaydediyorlarsa da bu esere henüz rastlanmamıştır. Abdi, ayrıca hat ve mûsiki ile de meşgul olmuş ve bu konularda da eserler vermiştir. Hat sanatının ustalarından Hâfız Osman’dan icâzet almış, sülüs ve nesih yazıda üstat derecesine erişmiştir. Onun dinî mahiyette pek çok eser bestelediği çeşitli el yazması güfte mecmualarında zikredilmektedir. Ancak bu eserlerden hiçbirinin notası zamanımıza ulaşmamıştır.