Yine 'Türk edebiyatı' 'Türkçe edebiyat' tartışması
Arslan Tekin 01 Ocak 1970
Yine aynı tartışma... Türk edebiyatı mı, Türkçe edebiyat mı?
İmralı'dan, Kandil'den icazetliler "Türk"ü yok saymak istiyorlar ama Türk ülkesi bir değil ki... Orta Asya'dan Balkanlara, Sibirya'ya, Kuzey Denizi'ne Avrupa'nın içlerine kadar -hem de yerli- her yerdeler.
Birilerine göre; yazar, Türk değilmiş veya Türk kültüründe yoğrulmamış, Türkleşmemiş; onun için mecburen Türkçe yazdığı için Türk edebiyatı olamaz, Türkçe edebiyat olur.
Ahmak mısınız, salak mısınız desem, mazur görmüş olurum. Hayır, hepsi cin. Cinlik yapıyorlar. Kasıtları Türk'e. PKK'ya nereden nasıl destek veririz, hesabı içindeler.
Bu sıra ABD/PKK/PYD'nin üzerine gidiyoruz. Batı'nın, ABD'nin, emperyalistlerin, parçala yutçuların partisi kapatılmak isteniyor ya... Mutlaka bir yerden uç vermeleri gerekiyor. İki yıl önce tartıştığımız meseleyi yine gündeme getirdiler: Türk edebiyatı değil; Türkçe edebiyat!
Hendek mücadelesini biliyorsunuz. İktidar, İmralı ve Kandil'e HDP'nin eş başlarını, milletvekillerini ricacı gönderdi... "Lütfedin, silahları susturun."
İmralı'daki de Kandildekiler de kurnaz. "Siz istersiniz de biz susturmaz mıyız!" dediler. İktidardakiler, PKK'ya zaman kazandırmak, yerlerini pekiştirmek, giremedikleri yerlere girmek için fırsat verdi. Ülkemizin bir bölümünde neredeyse "özerklik" ilân edeceklerdi. Hendek kazıcılarla askerimiz mücadele verir, PKK/HDP'yi söküp atarken, hemen birileri imza topladılar, bildiri yayınladılar: "Hooop! PKK'nın üzerine gidemezsiniz!"
O meşhur 1128 imzalı bildiriden bahsediyorum. Yarısı Türkiye'den o kadar akademisyen nasıl PKK'nın kuyruğuna takılır, insanın aklı almıyor.
Bu akademisyenlerden üniversiteden atılanlar, hapse tıkılanlar oldu. "Yukarı"sı nasıl olsa, AİHM'e gidecekler yine "temiz"e çıkacaklar, demiş olmalı ki, AYM, imzacıları "masum"a çıkardı. (Reis Bey'in de ricasıdır; çünkü, imzacılara en ağır sözleri sarf eden Reis Beyimiz, AYM'nin "Biraz ağır da olsa fikir serdettiler canım, ne olacak." kararına sessiz kaldı.)
İmzalar Boğaziçi Üniversitesi'nden bir ekibin organizasyonuyla toplanmıştı. Şimdi "Türkçe/Türkiyeli edebiyat"ın çıkış merkezi de B.Ü..
Yeni rektör tartışmalarına girmedim. Daha önce bu üniversitede kimilerinin PKK yandaşlığı üzerinde çok durdum. "Türkçe/Türkiyeli edebiyat" deyince yine işkillendim.
Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi'nde bölüm başlıklarına "Fransız Edebiyatı", "Alman Edebiyatı", "İngiliz Edebiyatı"... etiketleri asılırken, "Türk Edebiyatı" bölümüne "Türkiyeli" etiketi asılmış. Yeni tartışma buradan çıkıyor. Daha önceki tartışmaları ben de yazdım. (23-24-25 Kasım 2020 günleri çıkan "Kasıtlı adlandırma: Türkçe edebiyat!" başlıklı üç yazıma girebilirsiniz. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kasitli-adlandirma-turkce-edebiyat-3-406854h.htm)
İletişim, Metis, Notos, Sel, Ayrıntı, İthaki, Can yayınevleri, "Türk"ü silmişler. "Türkçe". "Türkiyeli okuyucu" diyorlar.
İnsanlarımız susmuyorlar. Bu yayınevlerine boykot çağrısı yapılıyor.
Solun bir kanadı PKK tezlerine destekte ısrarcı. Ülkesini seven gerçekçi solcularımız da var. Şair, yazar, dilci Prof. Dr. Ataol Behramoğlu çok sert tivit attı:
"Bu ülkenin yurttaşları bu düşmanlığa âlet olmasın. Türklük, Türkiye ve Türkçe, herhangi bir ulus, herhangi bir ülke, herhangi bir dil gibi, yaşamını onurla, daha da güçlenerek, insanlık ailesinin tarihsel derinliği en büyük değerlerinden biri olarak sürdürmeye devam edecektir."
Ataol Behramoğlu, daha önce de "Fransa'dakinin Fransız edebiyatı olması gibi Türkiye'deki edebiyatın ismi de Türk edebiyatıdır. Yazarların etnik kimliğine göre edebiyatı belirlemek kadar saçma bir şey olmaz. Akıl dışı bir yaklaşımdır bu..." demişti.
"Türk'e kefen biçenin..." Arkasını getirmeyim. Yanlış anlarlar, "Hedef gösterildik." derler. Onların da edebiyattan anladıkları o kadar işte!