Seçim süreci
Mahir KAYNAK 08 Mayıs 2007
Biz dünyadaki genel ekonomik eğilimlerle pek fazla ilgilenmiyoruz. 2001 yılında yaşadığımız krizi önceden hazırlanmış bir operasyon olarak görmek yerine MGK’daki bir tartışmanın sonucu olarak görüyoruz ama bir anayasa kitapçığını elle itilmesinin büyük bir krize neden olmasına rağmen Genelkurmay bildirisinin piyasaları etkilememesine şaşırmıyoruz. Kimlerden oluştuğunu bilmediğimiz bir gücün petrol fiyatlarını piyasa şartlarından bağımsız olarak üç katına çıkardığını ve burada oluşan büyük fonları istediği gibi kullanabildiğini, bu fonlardan bir kısmının aynı güç tarafından ülkemize tahsis edildiğini göz ardı edip uyguladığımız ekonomik politikaya övgüler diziyoruz.
Yani biz dışımızda oluşan şartları olduğu gibi kabul edip onun çizdiği sınırlar içinde yaşamaya razı oluyoruz. Bir süre sonra aynı güç yepyeni şartlar yaratabilir ve büyük bedeller ödetebilir. Her sarhoşluğun bir de ayılma zamanı vardır.
*
Seçimde oyu veren halktır ama onu yönlendiren odaklar da vardır. Sansasyonel bir olay oyları bir mecraya doğru yöneltebilir. Mesela Öcalan’ın yakalanması bir iktidarı şekillendirmiş, aynı iktidar bir ekonomik krizle siyaset sahnesinden silinmiştir. 28 Şubat görünüşte irticaya karşı bir tavır olmakla beraber yeni siyasi yapının yolunu açmıştır. Sonuç öngörülmemiş midir yoksa proje bütünüyle uygulanmış mıdır sorusunun cevabı bilinemez.
*
Önümüzdeki seçimi büyük ölçüde etkileyecek sansasyonel bir olay beklenebilir mi yoksa şartlarda önemli bir değişme olmadan seçim gerçekleştirilebilecek mi sorusu irdelememiz gereken ilk konudur. Eğer seçim sonuçlarını etkilemek isteyen güç iktidarı değiştirmek istiyorsa sorumluluğunu iktidara yükleyebileceği ciddi bir olay gerçekleşmeli ve görünen alternatifin bu sorunu çözecek taraf olduğu intibaı yaratılmalıdır. Dünya üzerinde ekonomiye yön veren çevreler bunun ekonomik alanda olmasına izin vermeyecek gibi görünüyorlar ve böyle bir beklenti ancak siyaset ve güvenlik alanında olabilir.
İktidar değişimi ancak bir alternatifin yaratılmasıyla mümkün olur. Bu alternatif sadece eleştiren değil çözüm üreten bir odak olmalıdır. Bugüne kadar böyle bir oluşum gerçekleştirilmemiştir ve süre çok sınırlı olduğu için mevcut yapılarla seçimin yapılacağı anlaşılmaktadır.
Ancak hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünmek de yanlıştır. Bir değişim öngörülüyorsa mevcut siyasi iktidarın kadroları ve buna bağlı olarak izlenen politikalar değiştirilebilir.
*
Siyasi kutuplaşmaların görüntüsü ideolojik farklılık olmasına rağmen özde siyasidir ve bugünkü gerginliğin nedeni de Türkiye’nin dünya üzerindeki konumundaki belirsizlikten kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle seçimin iktidarı değiştirmek amacı taşımadığını ama AKP’yi yeniden tanımlayacağını düşünüyorum. Bu gerçekleşirse ideolojik tartışmalar unutulacak ve bir takım rötuşlarla laik-İslamcı farklılığının üstü örtülecektir. Olmazsa kavga artarak devam edebilir.