Başörtülü Bir Kadının İsyanı: Tanrım Neden Beni Kadın Yarattın?
Hilmi Demir 01 Ocak 1970
35 yaşlarında bir kadındı karşımdaki, yaptığı doktora çalışması ile ilgili görüşmek üzere gelmişti. Yazımızın başlığını da o koymuştu aslında, kitaplarla dolu TEPAV'daki ofisimde başörtülü bir kadının isyanıydı bu cümleler. "Hocam" diyordu "Siz erkekler çok şanlısınız! İnançlarınız arasında başörtüsü gibi bir zorunluluk yok. Oysa biz…" dedi ve durdu. Sesi titriyordu. Kızgın ve öfkeliydi. Sustum ve cümlesini bitirmesini bekledim. "Evet" der gibi başımla devam etmesini istedim. "Oysa biz başörtüsü taktık diye tüm Müslümanların hesabını bizden soruyorlar" dedi.
"Nasıl" dedim. Anlamıştım aslında derdini. Bu serzenişleri birçok kez dinlemiştim son yıllarda. Bu yüzden biliyordum derdini ama içini dökmesini istedim. Derdi vardı ve dinleyecek birinin olması onu rahatlatırdı belki de.
"Hocam öyle bir zamanda yaşıyoruz ki iktidarla derdi olan hıncını bizden çıkarıyor. Apolitik bile olsam, siyasetle hiç ilgilenmesem de başörtülüyüm diye bana sarıyorlar. Sarmasalar da ters ters bakıyorlar yüzüme. Sanki onların iktidara gelememesinin, seçim kazanamamasının tek sorumlusu bizmişiz gibi."
"O yetmiyor bu sefer de dindarların tüm günahlarının faturasını bize kesiyorlar. İslam'ı sanki ben yüklenmişim gibi geliyor. Sırtımda koskoca İslam yükü hocam! Nasıl çekebilirim ben bu ağırlığı? İslam'ı ben mi temsil ediyorum? Bir televaiz çıkar bir vaaz verir. İpe sapa gelmez bir söz söyler, 'ne diyor bu sizinkiler' derler. 'Nereden bizimkiler oluyormuş' desem 'sen dindar değil misin, sizin hocalarınız değil mi bunlar?' diye başlıyorlar konuşmaya."
"Bilmezler ki o ipe sapa gelmez vaaz verenler bizleri de Müslüman kabul etmez. Biz doktora yapan, kariyer yapan başörtülü kadınlar bu televaizlere göre çoktan yoldan çıkmış Müslümanlarız. Kadının asli görevi analık ve çocuk doğurmak onlara göre."