“Bunu bize kim yaptı?”ya karşı “Neyi yanlış yaptık?”
İskender Öksüz 01 Ocak 1970
Lozan’ın gizli maddeleri, İstanbul Boğazı’nın altında yatan 17 trilyon dolarlık Kontoryum, çıkarmamıza engel oldukları daha nice madenler… Mağduruz biz; mağduruz ama intikamımız acı olacak. Bu yıl dünyanın ilk on ekonomisi arasına gireceğiz; Almanya bizi kıskanıyor!
Son yazımda bu zırvaların psikolojisini merak etmiş ve “Bu bizim kültürümüz mü?” diye sormuştum.
Yönetim biliminde, halinizin analizini İngilizce kısaltması SWOT olan bir usulle yaparsınız. Bu kısaltmanın açılımı, Güçlü Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler’dir. Epey bilinen bir metot. SWOT’un şu andaki konumuzla ne ilgisi va? Şu ilgisi var: SWOT’un dikkat edilmeyen bir tarafı, hâlinizi çözümlerken izlenen sıradır. Önce içinize bakıyorsunuz ve önce içinizdeki gücü tartıyorsunuz: Güçlü Yönler. Bundan sonra yine içinize bakarak Zayıf Yönleri’nizi inceliyorsunuz. Tehditler, yani “dış güçler” bunlardan sonra geliyor. Gayet tabii dış güçler var. Bunlardan bir kısmı gayet tabii kendi çıkarları için size tehdit oluşturacak. Fakat önce kendinize bakın. Çünkü kendinizi düzeltmeniz, “dış güçleri” vaz geçirmenizden daha kolaydır. Yine de devleti yönetenlerin yapması gereken tehditleri en aza, fırsatları en çoğa çıkarmak; dostları çoğaltmak, düşmanları azaltmaktır; milli çıkarlardan taviz vermeden. Fakat en evvel ve her şeyden evvel iç gücü çoğaltmaktır.
OSMANLI NEYİ DOĞRU YAPMIŞ
On yıllar önce eski dostum – hâlâ dostum- İlhan Kesici Bernard Lewis’in bir tespitine dikkatimi çekmişti. Lewis, Osmanlı’nın yönetim biliminin öngördüğü gibi davrandığını söylüyor. Buyurun:
“Bir toplumda bir şeyler ters gidiyor ve kötü gidiş artık inkâr edilemez ve gizlenemez bir şekil almış ve şiddeti artmışsa, sorulabilecek çeşitli sorular vardır. Dün kıta Avrupası’nda bugün de Orta Doğu’da sorulan soru şudur: “Bunu bize kim yaptı?”. Böyle kurgulanan bir sorunun cevabı genellikle kabahati yerli veya yabancı günah keçilerine yükler- yabancılara veya dâhildeki azınlıklara. Tarihlerinde büyük krizle karşılaştıklarında Osmanlılar, farklı bir soru sordular: “Neyi yanlış yaptık?” Türkiye’de bu soru üzerinde tartışma Karlofça Anlaşması imza edilir edilmez başladı ve Küçük Kaynarca’dan sonra daha kökten bir âciliyet duygusuyla devam etti. Bir bakıma hâlâ sürüyor.” (Bernard Lewis, What Went Wrong? Western Impact and Middle Eastern Response, Oxford University Press, 2002, sayfa. 22-23. Türkçesi: Hata Neredeydi? Doğu’nun 300 Yıldır Cevabını Aradığı Soru, Kronik Kitap, 2021.)
Avrupa bir zamanlar “dış güçler” dermiş. Sonra kendini düzeltmiş. Bizim dışımızdaki Orta Doğu da yanlış soruyu sormuş ve daha vahimi, hâlâ sormaya devam ediyormuş. Bir tek Osmanlı, doğru soruyu soruyor. Bazı tarihçiler, Osmanlı’nın aslında 17. asırda bittiğini, fakat dinamik reformlarıyla devletin âdeta yeni baştan kurulduğu kanaatindedirler. Altı asır yaşamak kolay değil. Bunu başka yapan hanedan da tarihte mevcut değil.
OSMANLI NEYİ YANLIŞ YAPMIŞ?
Altın soru: “Neyi yanlış yaptık?”. Sormak bile yetiyor. Cevabınız yanlış bile olsa. Lewis devam ediyor:
“Neyin yanlış yapıldığı tartışmaları yeni değildir. Osmanlı devletinin ve toplumunun çeşitli iç problemlerini tartışan, sebepler öngören, tedaviler teklif eden, çoğu resmî bürokrasi üyesi uzun bir tezkireciler geleneği vardır. Muhteşem Süleyman’ın sadrazamı Lütfi Paşa, görevden alındıktan sonra, 1541’de böyle bir kitapçık yazmıştı. Kitapta Osmanlı yapısındaki aksamalara âcil tanılar koyuyor ve uygulanması gereken tedaviler teklif ediyordu. Bir başka yazar, Balkan menşeli bir memur olan Koçu Bey, 1630’da devletin hem sivil hem askeri hizmetlerindeki zayıflıklara dikkat çekmiş ve bunlarla başa çıkacak reformlar teklif etmişti. Bu tezkirelerin çoğuna göre, temeldeki hata, İslam’ın ve Osmanlı’nın eski güzel usullerinden sapma; temel çözüm de eski usullere dönme idi. Bu teşhis ve reçete Orta Doğu’da hâlâ geniş kabul görür. “
DOĞRU CEVAPLAR DA VERİLDİ
Doğru soruya yanlış cevap verilmiş. Tıpkı atalarımızın yaptığı gibi yapmak. Atalarımızın yaptığı atalarımızın zamanında doğruydu. 17. asrın doğruları farklıydı. Bugünün doğruları da 13. asrın doğrularından da 17. asrın doğrularından da farklıdır.
Felsefe terimiyle söyleyeyim, Osmanlı’nın sorusu doğru, fakat verdiği cevap “tümelde” yanlıştı ama “Neyi yanlış yaptık?” sorusu tek tek kurumlar için sorulduğunda “tikelde” doğru cevaplar da bulunmaya başlandı. Bürokraside reformlar, askeriyede reformlar, mühendishaneler, okullar… Ve devleti bunlar yaşattı. Yedi milyon kilometre kareden bugünkü 777 bin kilometrekareye inerek de olsa, Rumeli’de anayurdunun önemli parçasını kaybederek de olsa Türk devleti devam etti.
“Neyi yanlış yaptık?” sorusuyla değil de “Bize bunu kim yaptı?” sorusuyla başlasaydık, Asya’nın ve Afrika’nın çoğu ülkeleri gibi sömürge olurduk.